Yunanistan’da Altın Şafak Tehditi Beklenenden Hızlı Büyüyor
(17.07.2012)
Yunanistan’da milyonlarca işçi ve orta sınıf aile krizin yıkıcı etkilerinin altında her geçen gün daha acı bir şekilde ezilirken, faşist Altın Şafak örgütü beklenenden hızlı bir şekilde etkisini arttırıyor. Altın Şafak Haziran ayındaki seçimlerde % 7 oy oranına ulaşarak Yunanistan’da emekçiler ve azınlıklar için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu ispatlamıştı. İşçi sınıfının kapitalist yıkım projeleri karşısında sonuç alıcı etkili direnişler örgütlememesi durumunda Altın Şafak’ın hızlanarak güçleneceği ortadaydı. Yaygınlaşan karamsarlık ve krizden çıkışa dair sol ve devrimci hareketin de umut verememesi, ayrıca geçmişteki refahını bir daha geri gelemeyecek şekilde kaybeden orta sınıflar ile her geçen gün büyüyen işsizler ordusunu Altın Şafak’ın kollarına itmektedir. Kesin olan bir durum daha var ki emperyalist kapitalist odaklar, Altın Şafak’ı kriz ve toplumsal patlama tehlikeleri karşısında ellerindeki kartlardan biri olarak görüyorlar ve bu kartın güçlenmesi onlar için hiç de fena bir gelişme olmaz. Bu yüzden de bu kriminal faşist çetenin önüne engeller çıkarılmıyor, hatta kimi kapitalist odakların bu katiller sürüsüne finansman ve danışmanlık hizmetinde bulunduğunu tahmin etmek güç değil. Elbette bu konuda zaman bize kesin deliller sunma konusunda cömert davranacaktır.
Altın Şafak’tan Net Adımlar
Gelen haberlere göre Altın Şafak sözde güvenlik bahanesi ile sokakların kontrolü için bir takım özel şirketlerle anlaşmış durumda. Haberlere göre güvenlik şirketleri, kaçak yabancı göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Atina’nın merkezindeki semtlerde ikaz lambalı ve telsizli otomobillerle 7 gün 24 saat denetleme yapacak. Ancak üç şirket, personelinin bu kadar büyük çapta operasyon yapmak için yeterli olmaması nedeniyle Altın Şafak partisi üyesi gençleri işe alacak (milliyet.com, 13 Temmuz, Taki Berberakis). Bu uygulama, faşist çetenin sokakları denetim altına almak için attığı çok bilinçli bir adımdır. Burada söz konusu olan emekçi hareketine saldırmaya programlanmış bir hareket olduğuna göre sokak gücünün asıl hedefini kestirmek güç değildir. Bunun dışında Altın Şafak üyeleri emeklilere yardım kampanyaları örgütlüyor, parti merkezlerine gelen bir telefonla göçmenlere karşı harekete geçiyor, ırkçı kampanyalar düzenliyor. Örneğin kan bağışı ya da ucuz gıda kampanyası örgütlüyorlar, ama bunlardan sadece etnik Yunanlıların yararlanabileceğini ilan ediyorlar. Göçmen esnafı gezip onlara dükkânlarını kapatmaları için süre tanıyorlar vb. Bütün bu dinamik çalışmalar, Altın Şafak’ın beklentileri aşan hızda etki kazanmaya kararlı olduğunu göstermektedir.
Altın Şafak Nasıl Durdurulur?
Bu sıralarda Yunanistan’ı Hitler iktidarına evrilen Weimar Cumhuriyet’i Almanya’sına benzetenlere oldukça sık rastlıyoruz. Bu benzetme şu açıdan önemli: Dönemin Almanya’sında da aslında faşistlerden kat kat güçlü bir sınıf hareketi ve bunun önderliğine oynayan komünist ve sosyal demokrat partiler vardı. Ama bu partiler önce kapitalist kriz karşısında devrimci bir atılım sergileyemediler; hatta bunun önündeki engellere dönüştüler, sonrasındaysa emekçi kitlelerde oluşan hayal kırıklığının neticesinde yükselen Nazilere karşı mutlak bir pasifizm içine girdiler. Bugünün Yunanistan’ında da Altın Şafak’ın güç kazanmasının esas nedeni işçi hareketinin kapitalist saldırılar karşısında somut kazanımlar elde edememesidir. Tam 17 genel grev kesinti paketlerini durduramamıştır, çünkü bu grevler emek örgütlerinin başında bulunan bürokratlarca esasen işçi sınıfı tabanında biriken enerjiyi soğurmak için düzenlenmişlerdi. Bundan ötürü işçiler değil, işçi sınıfının önderliği iddiasıyla ortaya çıkıp sınıf hareketinin önünde dalga kıran rolü oynayan siyasi aktörler suçlanmalıdır. Bu aktörler temelde PASOK ve KKE, daha sonra da Syriza’dır.
Syriza, şimdilerde seçimler ertesinde ortaya attığı “sorumlu tavır” gereği “sorumlu muhalefet” yapmaktadır. Bu sorumluluk sınıf mücadelesini kızıştırmama sorumluluğudur. Şu sıralar yeni kesinti paketleri gündemdeyken Syriza’dan genel grev hareketi gibi çıkışlar gözlenmemektedir. Dolayısıyla Syriza’nın bahsettiği sorumluluk kime karşı bir sorumluluktur? Bu soruyu sormamız gerekiyor: İşçi sınıfına mı, yoksa Yunanistan mülk sahibi sınıfları ile bunların IMF-AB-AMB gibi uluslararası ortaklarına mı?
Sosyal Patlama İhtimali
Başta ifade ettiğimiz gibi sınıf hareketi bekleneni veremediğinde ortalığı hayal kırıklığı ve umutsuzluk kaplamaktadır. Bunlarsa büyük sosyal yıkım koşullarında faşizme tırmanışı için muazzam elverişli bir ortam sunmaktadır. Neticede bugün olan da budur. Altın Şafak beklentilerin üzerinde bir yükseliş trendi içerisindedir. İşçi hareketinin önündeki bürokratik aparat, Devrimci Marksist geleneğin zayıflığının da yardımıyla sınıf atılımını engellerse faşizmin yükselişi daha da kaçınılmaz hale gelecektir.
Diğer taraftan örgütlü sınıf hareketinin yavaşlığının bir diğer muhtemel sonucu da sosyal patlamadır. Toplumsal enerji örgütlü işçi hareketi üzerine çöreklenmiş olan bürokratik kabuğu aşağıdan gelen tazyikle kırıp atamazsa bu enerji herhangi bir sebeple yaşanacak bir ateşlemeyle sosyal patlamaya dönüşebilir. Emperyalist kapitalizmin uykularını kaçıran ihtimal de budur.
Altın Şafak esas olarak da bu süreç için hazırlanmaktadır. Altın Şafak bir sosyal patlama karşısında kargaşaya son vereceğini ve düzeni sağlayacağını açık açık ifade etmektedir. Altın Şafak bir yandan kriz karşısındaki öfkeyi sisteme değil azınlıklara yönlendirirken diğer yandan da demogojik protest tavırlarla muhaliflik taslamaktadır. Buradan elde ettiği güçlerle de herhangi bir sosyal patlama durumunda iplerin devrimci sola kaymasına engel olmaya çalışacaktır. Bunun için de sokağı kontrol etmek durumundadır. Unutulmamalıdır ki Yunan egemen sınıfı ve genel olarak kilise ile beraber Yunan sağı iç savaş deneyimi olan bir bloktur ve Yunan faşizmi bu bloğun vurucu gücü olmuştur. Şimdi de olağanüstü koşullar için Altın Şafak ısıtılmaktadır.
Emekçilerden Oluşan Antifaşist Milis Kuvvetleri İnşa Edilmelidir
Görüldüğü üzere Altın Şafak sokağın kontrolü için net adımlar atmaktadır. Böylesi dönemlerde sınıf mücadelesinin fiili süreçleri oy sandıklarından çok daha belirleyicidir. Yunan devrimcileri, farklı siyasi örgütlenmelerin birleşik antifaşist cephesini oluşturarak Altın Şafak çeteleri karşısında emekçilerden müteşekkil bir sokak kuvvetini yaratmalıdırlar. Örneğin böyle bir kuvvet herhangi bir yerelde, söz gelimi liman işçilerinin öncülüğünde, Altın Şafak çetelerini ezere sokaktan temizlemelidir. Tarihsel deneyimler faşizmin yükselişinin ancak sınıf mücadelesi tarafından durdurulabileceğini kanıtlamıştır. Troçki’nin Faşizme Karşı Mücadele eserinde belirttiği gibi; “Seçim istatistikleri terazisinde 1 milyon faşist oy 1 milyon komünist oyla aynı terazidedir. Ama devrimci mücadelenin terazisinde büyük bir fabrikadaki bin işçi, bin tane küçük devlet görevlisi, kâtip, onların karıları ve kayın validelerinden daha büyük bir gücü temsil eder. Faşistlerin kitlesinin önemli bir kısmı insan tozudur.”.
Unutulmamalıdır ki Altın Şafak sokaklarda ezilirse etkisini bütünüyle yitirecek ve bir daha ayağa kalkamayacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken unsur, antifaşist eylemlerin tabandan emekçilerin merkezinde olduğu bir süreçle büyük bir güç çıkarması şeklinde örgütlenmesi; kesik kesik, cılız, maceracı ataklardan kaçınılmasıdır. Bu ikinci seçenek faşizmi zayıflatmayacağı gibi tersine güçlendirir. Ama faşizme karşı sınıf savaşımı etkili bir şekilde örgütlenirse faşist seçenek devre dışı kalacağı gibi sınıf mücadelesinde ibre devrimci sola doğru dönecektir.