Yunanistan Seçimleri Krizin Çıkmaza Girdiğini Gösteriyor

Sadece Yunanistan’ın değil tüm dünyanın nefeslerini tutarak izlediği Yunan seçimleri bugün yapıldı ve ilk sandık başı sonuçları duyurulmuş bulunuyor. Buna göre kriz karşısında emperyalist kapitalizmin programını uygulayacağını ilan eden sağcı Yeni Demokrasi Partisi (ND) bu yazının yazıldığı sırada birinciliği elde etmiş görünüyor (%30). Kemer sıkma paketlerine karşı çıkan ve borç ödeme programını yeniden müzakere edeceğini açıklayan Radikal Sol Koalisyon (Syriza) ikincilikte kaldığı için (%26.5) burjuvazi tüm dünyada adeta buruk bir sevinç yaşıyor. Eldeki sonuçlar dünya işçi sınıfı açısından şu şekilde yorumlanmalıdır:
1) Emperyalist kapitalizmin sözcülerinin ve bunların Yunan ortaklarının tehditleri Yunanlı seçmen nezdinde önemli oranlarda etkili olduğu anlaşılmaktadır. Syriza iktidarının eurodan ve hatta AB’den çıkış anlamına geleceği, Yunanistan’ın 50 yıl geriye gideceği ve ülkenin büyük bir kargaşa içerisine düşeceği tehditleri, 6 Mayıs’taki sonuç getirmeyen seçimden beri sürekli işlendi. Bu tehdit ve şantaj kampanyasının özellikle küçük burjuva kesimler üzerinde etkili olduğu ve geleneksel sağ kesimi toparladığı seçim sonuçlarından anlaşılmaktadır.
2) %18.8’den %30’a çıkan oy oranı ile birinci olarak 50 milletvekili bonusu da kapacak olan ND, PASOK ve belki de Demokratik Sol (DIMAR-Syriza’dan sağ kopuş %6.1)’un da katılımıyla koalisyon hükümeti kuracak. Kısa vadede tüm AB’nin büyük bir tehlike ile karşılaşabileceğinden korktukları için emperyalist kapitalizmin temsilcileri buruk bir sevinç yaşıyorlar. Buruklar çünkü bunun bir Pirus zaferi olabileceğini hissediyorlar. Gerçekten de bu, bir Pirus zaferi, çünkü Yunanistan’da küresel çapta tüm güçleriyle yüklenen kapitalizm son kozunu ND önderliğindeki hükümetle oynayacak. Yoksulluğun, açlığın, intiharların kol gezdiği Yunanistan’da daha fazla kemer sıkmak isteyen bir hükümet ne kadar dayanabilir. Yeni kurulacak hükümetin de şiddetlenecek olan sınıf mücadelesi sayesinde nefesi tükendiğinde Yunanistan’da radikalizmin kapıları ardına kadar açılmış olacak. Kriz içerisinde çırpınan kapitalistler için biraz da olsa zaman kazanmış olmak sevinç duymak için yeterli oluyor. Diğer taraftan Yunan krizi politik sonuçlarıyla beraber olgunlaşmaya devam ediyor.
3) Bu seçim sonuçları Yunanistan’da olağan burjuva metotların son durağını ifade etmektedir. Emekçi sınıfların büyük bir sefaletle karşı karşıya olduğu ve bu durumun önümüzdeki süreçte daha da ağırlaşacağını ve ND’nin haksız seçim sistemi sayesinde hükümet olduğunu düşünecek olan geniş emekçi yığınların bu hükümeti asla meşru saymayacağını hesaba kattığımızda, yeni hükümetin uzun süre iktidarda kalamayacağını görmek zor değil. Bunun ardından küresel kapitalizmin Yunanistan’da askeri darbeleri gündemine alacağı ve faşist hareketi devreye sokacağı ortadadır.
4) İlk sonuçlara göre oylarını %16.8’den %27’e çıkaran Syriza’nın anamuhalefet partisi olacağı anlaşılmaktadır. Kemer sıkma politikalarına karşı çıkan Syriza, toplumsal muhalefetin çok büyük bir kısmını arkasına almış durumda. Bir yandan AB’ye bağlılığını her fırsatta dile getiren ama diğer yandan AB’nin kemer sıkma paketleri yırtıp atacağını da iddia eden Syriza, muhalefette kalacağı için bünyesinde barındırdığı çelişkiler ortaya serilmemiş olacak. Bu haliyle Syriza’nın önümüzdeki dönemde temel toplumsal muhalefet unsuru olacağını tahmin edebiliriz.
5) 6 Mayıs’taki bir hezimet anlamına gelen %8.5lik oy oranının da yarısını bu seçimlerde kaybeden Yunanistan Komünist Partisi (KKE) büyük bir krizin eşiğindedir. KKE’nin asıl sorunu sıkça dillendirildiği gibi Syriza karşısındaki sekterliği değildir. 6 Mayıstaki seçimlerde Syriza’ya göre çok daha örgütlü olduğu halde ancak yerinde sayabilen KKE’nin asıl açmazı mücadele etmek isteyen emekçi kitlelerin (haklı olarak) partiye güvenmemesidir. Son süreçteki olayların kısa bir dökümü dahi durumu açıklamaya yeterlidir: KKE, bir anarşist gencin ölüdürülmesinden sonra patlak veren sarsıcı eylemliklere katılmadığı gibi eylemcilere çapulcu demişti. KKE, kemer sıkma paketlerine karşı başlatılan eylemlerin sonuç alıcı olmaktan uzak olması karşısında internetten örgütlenen, ilk defa harekete geçen sıradan halk unsurlarının “Öfkeliler” hareketine apolitiklik eleştirisi getirerek düşmanca tavır almıştı. Son iki günlük grev hareketi karşısında parlametoyu basmaya kalkışan kitleyi sopalı KKE’liler durdurmuştu. Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir. Ama açık olan şey KKE’nin kitle hareketi karşısında takındığı düşmanca tavrın herkes tarafından hissedildiğidir. Bütün bunlar emekçi kitlelerde KKE’ye karşı bir bilinç yaratmuıştır. Sözde ilkeleri gereği Syriza ile asla bir araya gelmeyeceğini ilan eden KKE’nin 90’ların başında sağcı ND’nin kokuşmuş hükümetine katılmakta beis görmediğini de orta yaşlı Yunanlılar yaşamışlardı. Kısacası içi boş, aldatıcı bir “halk iktidarı” söylemine sığınan KKE ciddi bir krizle karşı karşıyadır.
6) 6 Mayıs’taki seçimlerde %1.2lik oy oranına ulaşan devrimcilikle merkezcilik arasında salınan Antarsya bu seçimlere kendi adıyla girerek önemli bir hata yapmıştır. Başından beri seçimin kemer sıkma paketinin referandumu gibi geçeceği ve bu bağlamda emekçilerin ND karşısındsa kesinti karşıtı duruş sergileyen Syriza’ya yöneldiği ortadayken Antarsya’nın Syriza “şartlı destek” vermesi gerekirdi. Ve bu şartlar (kemer sıkma paketlerinin kesin iptali ile başlayan) kamuoyunda açıkça dillendirildikten sonra seçim desteği açıklanmalı ve Syriza’ya emperyalist kapitalizm karşısında durduğu müddetçe tam destek verileceği ama bu konudaki yalpalamaların ise net bir şekilde açığa vurulacağı deklare edilmeliydi. Böylelikle hem kitlelerle omuz omuza durulacak hem de Syriza’nın oldukça muhtemel olan satışı karşısında kitlelere net bir alternatif sunulacaktı. Seçimlere kendi listesiyle katılan Antarsya böyle yaparak sağcı ND’nin zaferini kolaylaştıran “bölücü” bir unsur olarak görüldü ve emekçilerin antipatisini kazandı. Ayrıca seçim sonuçları Antarsya için % 80’lik bir oy kaybı anlamına geleceği için örgütlü militanlarda ve sempatizanlarda büyük moral kaybı anlamına gelecektir. Bu da büyük toplumsal çalkantılar döneminde hiç de istenmeyecek bir durumdur.
7) Seçim sonuçları faşist tehditin büyüklüğünü tartışmaya gerek bırakmayacak şekilde ortaya koymuştur. NeoNazi Altın Şafak bir kez daha %7 oy oranına ulaşarak 6 Mayıstaki çıkışının tesadüf olmadığını ispatlamıştır. Kameralar karşısında solcu kadın parlamenterleri dövebilen bir milletvekili olan bu partinin çapulcu sürüsü olduğu ortadayken bu oranda bir desteğe ulaşması alarm zillerinin çaldığının bir işaretidir. Yunan devrimcilerinin hızlı ve kararlı bir şekilde emekçilerin bel kemiğini oluşturduğu bir anti-faşist sokak kuvveti oluşturması ve bu güçle de faşist çeteleri sokaklardan temizlemek üzere harekete geçmesi gerekmektedir. Küresel kapitalizmin işçi sınıfına karşı elinin altında tuttuğu bu sopa daha da güçlenmeden tez elden kırılmalıdır. Bu irade devrimci işçi hareketinin eylem iradesinin şekillenmesinde de belirleyici bir rol oyanayacaktır.
8) Önümüzdeki süreç kesinti paketlerine karşı grev ve sokak hareketlerinin kaldığı yerden devam etmesi gereken bir dönemi işaret etmektedir. Seçim öncesi yapılan 17 genel grev gerçekte sonuç almak üzere değil tabandan geleni basıncı tatmin etmek üzere tasarlanmıştı. Bunun sorumululuğu da sendikal bürokrasinin tepesindeki PASOK, KKE ve daha sonra da Syriza gibi güçlerdeydi. Genel grev hareketleri bir kez daha benzer engellemelerle yüzyüze kalacaktır. Tabandan gelen tazyiki arttırmak ve burjuzinin bu son dayanağını da yıkmak gerekmektedir. Syriza’nın merkezi gücü euro-komünist Syriza’nın sol liberalizmi ile KKE’nin milliyetçi reformizmi karşısında devrimci enternasyonalizmin bayrağının yükselmesi sadece Yunanistan’ın değil tüm dünya işçi sınıfı hareketinin kaderini belirleyecektir.
ETİKETLER