- İnsan Neden Çok Parası Olsun İster? – Davud Caner B. - Ekim 29, 2025
- Kıbrıs Seçimleri: Erhürman Müdahalelere Rağmen Kazandı! - Ekim 20, 2025
- Kârlı Çıkan Kim? – GüneÅŸ Gümüş - Ekim 18, 2025

Türkiye son günlerde yangının tam ortasında. Bir yandan HDP’nin 31 Mart seçimlerinde kazandığı Diyarbakır, Van ve Mardin belediyelerine İçiÅŸleri Bakanlığı tarafından kayyım atanırken, Kürt kentlerinde kayyım atamalarına yönelik protestoları azgın bir devlet terörü uygulanıyor. Dün Van’da engelli bir gencin resmen linç edilerek gözaltına alınması söz konusu Kürt meselesi olduÄŸunda devletin genlerinde yatan düşmanlığı apaçık ortaya seriyordu. Aynı ÅŸiddete HDP’li milletvekilleri de maruz kalırken aralarında HDP yöneticileri ve üyelerinin de bulunduÄŸu 400’ü aÅŸkın kiÅŸi gözaltına alındı.
AKP iktidarının bu hamlesi bir yandan da iyice hızlanan savaÅŸ hazırlıklarının bir parçası. ABD ile Fırat’ın doÄŸusuna yönelik operasyonların müzakerelerini yürüten ve bir oldu bittiye getirerek ikinci bir Afrin senaryosu gerçekleÅŸtirmek isteyen AKP bir anlamda ülke içinde muhalefeti ÅŸimdiden baskılamaya baÅŸladı. Kürt halkı kayyım operasyonu ve sonrasında yoÄŸunlaÅŸan devlet baskısıyla pasifize edilmek istenirken, tek adam rejiminin burada kalmayacağı ve baskıyı geçmiÅŸte olduÄŸu gibi kendisine muhalif bütün toplumsal kesimlere doÄŸru geniÅŸleteceÄŸi rahatlıkla öngörülebilir.
Muhalefet bu sürece karşı koymaya hazır mı? Türkiye’nin batısında da sürece dair tepki oldukça yoÄŸun. Çünkü genel olarak AKP’nin burada durmayacağı ve operasyon dalgasını İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlere doÄŸru geniÅŸleteceÄŸi korkusu mevcut. Fakat sosyal medyada verilen tepkilerin bu süreci durduramayacağı da görülmeli. Sokak eylemlerinin asli yükünü HDP çekerken, bu durum devlete ÅŸiddetin dozajını artırma konusunda olanak saÄŸlıyor. Milliyetçi önyargıları kullanarak Kürt halkı yalnızlaÅŸtırılmaya çalışılıyor. Toplumsal muhalefet ve özellikle sosyal demokrat emekçiler baskının daha da koyulaÅŸmasına engel çekmek ve rahat bir nefes almak istiyorlarsa Kürt halkını yalnız bırakmamalıdırlar.
Baskının koyulaÅŸması sadece Kürt halkının veya sosyalistlerin bir sorunu deÄŸil. Bu kesimler öyle ya da böyle zaten onlarca yıldır devletin sopasını yiyorlar. Aynı sopa, TİS görüşmelerinde insanca ücret talep eden sokaktaki emekçinin başına da iniyor. Ancak sosyal demokrat emekçi kitlelerin de bu sürece liderlerinin bir adım önüne geçerek dur demeleri gerekiyor. Öyle ki en basitinden, yarın iktidarın savaÅŸ bahanesiyle Kaz DaÄŸları’nda direnmenin bile iktidar tarafından kriminalize edilerek saldırıyla karşılaÅŸmayacağının bir garantisi bulunmamaktadır. Afrin Operasyonu döneminde yaÅŸanan baskı ve tutuklama dalgası akıldan çıkarılmamalıdır.
CHP’nin mesele Kürt sorunu olduÄŸunda AKP iktidarıyla geçmiÅŸte birçok kez kol kola girdiÄŸi unutulmamalıdır. KılıçdaroÄŸlu’nun “sokak eylemlerini doÄŸru bulmadığına” dair çıkışı, olası bir askeri operasyon karşısında ana muhalefetin ÅŸimdiden hizaya girmeye baÅŸladığını gösteriyor. Bunu dile getirmenin ardından belediyelerin gasp edilmesine yönelik kuru eleÅŸtirilerin de pek bir anlamı kalmıyor.
Ne yapmalı?
İradesi gasp edilen Kürt halkı ile koşulsuz, şartsız bir dayanışma gösterilmelidir. İktidarın yakın gelecekte bize dayatacağı savaş politikalarına karşı durulmalıdır. İktidarın askeri maceralarına ve Kürt halkının iradesinin baskılanmasına dur denilmelidir.
Bu karanlık ve çözümsüzlük sürdüğü müddetçe sadece Kürt emekçiler değil, bu ülkede hiçbir emekçi özgürleşemeyecektir.














