Turnusol Kağıdında CHP-Caner Fayza

13240521_1536428613333204_2729838409250487494_n

CHP’nin kurmaylarından tabanına sık deklare edilen bir söz vardır; “CHP’yi eleştirmek herkesin kolayına geliyor” diye. Haklılık payı yok değil, çünkü diğer rakiplerine büyük farklar atacak şekilde siyasi hattını bunca yıldır belirsiz bir çizgiye inşa etmiş olan CHP, hükümetler devrilse de kurulsa da hep dışarıdan bakakalmış ve ısıta ısıta erittiği muhalefet koltuğundan kalkamaz hale gelmiş durumda. Böylesi bir parti elbette eleştirilmesi kolay hale geliyor. Lakin 2016’nın Nisan ayıyla birlikte CHP uzun zaman sonra ülke geleceği için oldukça belirleyici bir viraj olan dokunulmazlıkların kaldırılması meselesinin göbeğine oturmuş durumda. Ve yine o yıllardan beri netleşmemiş olan siyasi çizgisi CHP’yi dört bir yandan savunmasız bırakıyor.

“BAK BU SEÇİM CHP’YE VER,
HELE AKP’DEN BİR KURTULALIM…”

AKP’nin ve Erdoğan’ın kutuplaştırıcı siyasetinin eseri olarak yaşam tarzları ve etnik-mezhepsel kökenlerine göre adete bir nufüs sayımına dönüşen seçimlerde %25 ‘lik pastasıyla mutlu mesut kendi yağında kavrulmaktan rahatsızlık duymadığı çok açık olan CHP kitlesinde bile artık iktidar inancının kalmamış olması her seçimde kulakları çınlatan bu ünlü söz çoktan literatür dışına çıkmış durumda; “Bak bu seçim CHP’ye oy ver, hele bir AKP’den kurtulalım…”. Gezi Ayaklanmasında halkın soğuk nefesini ensesinde hissetmeye başlayan AKP, 17-25 Aralık yolsuzluk skandallarıyla ve müttefiklerini kaybetmesiyle ağır yaralı imajıyla Mart 2014’te yerel seçimlerle kendini sınadı. Kesintisiz bir şekilde devam eden “geziciler, camide içki içenler, benim Kabataş’taki türbanlı bacım, paraleller, dış güçler, faiz lobisi” bombardımanıyla toplumu kalın duvarlarla bölen Erdoğan bu seçimden zaferle çıkmayı başardı. Ama bu yalnızca Erdoğan’ın başarısı değildi, muhalefetin acınası bir başarısızlığıydı aynı zamanda.

CHP sandı ki Mansur Yavaşlar, Mustafa Sarıgüller, İhsan Özkesleri aday yapınca sağ seçmen hemen kendisine oy verecek. Bu fikrin başarısızlığa ne kadar gebe olduğundan seçim öncesi bahsetmiş, fazlasıyla haklı çıkmıştık. Aynı
strateji Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ekmelettin ismiyle denenmeye çalışıldığından durum daha da kötüleşerek CHP seçmenin de sandığa gitmeme eğilimine kadar uzandı. Yerel seçimlerde Sırrı Süreyya Önder’le umulanın aksine, yapılan hatalarla beklenenin altında bir başarı sahibi olan HDP, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başarılı bir stratejiyle takdir kazandı ve bu başarıyı 7 Haziran’da beklenenin bile çok üzerinde bir seviyeye taşıdı.

KRİTİK DÖNEMEÇ: 7 HAZİRAN

HDP’nin beklenenin üzerindeki %13lük başarısıyla 7 Haziran’da kısa bir süreliğine AKP’nin 13 yıllık tek başına iktidarı sona erdi. CHP ise  asgari ücret üzerinden ilerleyen kampanyasıyla kısmen de olsa bir başarı sağlasa da bulunduğu bandı terk edemedi. Ancak 7 Haziran’da aldığı yenilgiyle çılgına dönen AKP önce Kürdistan’da savaşı sonuna kadar kızıştırarak HDP’yi baraj altına yollayıp, küstürdüğü milliyetçi seçmeni ve oluşan kaos ortamından
korkan küçük burjuvaziyi yeniden kanatlarının altına toplayarak yeniden iktidar olma çabasına girişti. Yüzlerce insanın hayatını kaybettiği kanlı süreçle gidilen 1 Kasım seçimlerinde AKP yeniden tek başına iktidar oldu. Yazımızın
ana konusu olan CHP ise 7 Haziran’a göre yine ne uzadı ne kısaldı.

7 Haziran’da başlayan katliam sarmalı ve Kürt illerindeki savaş durmaksızın devam ederken ana muhalefet partisi ne bu katliamlara, ne de bu katliamların arkasındaki AKP desteğine ses çıkarabilir durumda. Bugün Can Dündar’a
yapılanlar ortadayken, Can Dündar’ın ortaya çıkardığı Suriye’ye giden silahlarları gündeme getiremeyen, bu silahlarla Kilis halkını hergün yeniden öldüren saldırılar arasındaki bağlantıları ve Kürt sorununda savaşın yeniden
başlamasında AKP’nin yoğun isteğinin sebeplerini ortaya koyamayan muhalefet büyük bir acizlik içinde. Bu acizliği kaşımaya devam eden AKP’nin tek atışta birkaç kuşu vurmak için yeni planı, “terörle mücadele”nin ilerlemesi adına vekillerin dokunulmazlıkların kaldırılması.

Tabi mesele “devletin bekası”, “terörle mücadele” kılıflarına sokulunca elinde tuz tutana, salatalığıyla koşmaya başlayan CHP liderliği bu teklife evet diyeceğini belirtti.

DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI

Sabah Gazetesi’nde yer bulan şu satırlardan CHP’nin stratejinin hedefleri rahatça anlaşılabiliyor: “CHP böylesi bir düzlemde ulusalcı- kentli tabanını MHP’ye kaybetmemek için tavır almak mecburiyetini hissetti. Ancak bu defa da HDP’ye yakın duran tabanında, milletvekillerinde rahatsızlık oluştu. Eğer Anayasa değişikliğinde CHP’den çok sayıda fire olursa bu parti aynı anda hem ‘Kürtlere ihanetle’ hem de ‘teröre destek’ vermekle suçlanabilecek. Bu yönüyle dokunulmazlıkların kaldırılması önce HDP’ye sonra da CHP’ye ‘dokunacak’.”AKP’li kalemşörlerin de dile getirdiği gibi siyasi çizgisinde devam eden belirsizlikler CHP’nin mezarını kazmaya devam ediyor.

“Hayır” dediği anda yapıştırılmaya çalışılacak “terör destekçisi” damgasından öcü gibi korkan CHP’nin vekilleri bilmelidir ki dokunulmazlıkların kaldırılması bu yaftanın yapıştırılmasıyla tek adam yönetimine giden  yolun taşlarının döşenmesinin önünü açacaktır. HDP’li vekillerin ardından bu yaftanın ilk hedefi CHP olacaktır ki bunu en net şekilde ak-troll hesaplarından kesintisiz bir şekilde CHP’ye yönelik devam eden “terör destekçisi” kampanyası.

NE YAPMALI, NE ETMELİ?

Başkanlığa giden yolda yaşadığı krizi aşmak için ülkenin dört bir yanında yanan ateşe yetmiyormuş gibi Suriye’deki savaşa da benzin dökmeye devam eden Erdoğan ve AKP iktidarı şimdi de kendi iç kriziyle karşı karşıya. Özellikle
Erdoğan’la daha iktidar olmadan önce sıcak ilişkiler geliştirmiş olan ve adeta onu iktidara taşımış olan Amerika Birleşik Devletleri’nin ardı ardına gelen eleştiri açıklamalarıyla yükselen “Amerika getirdi, Amerika götürür”
beklentisi çok tehlikeli bir beklenti. Zaten daha kendi iç krizlerini aşamayan muhalefet partilerinden ve büyük beklentilerle 7 Haziran’da büyük destek kazanan ancak savaş gündemiyle birlikte “Türkiyelileşme Projesi”ni
kenara atıp Kürt sorunu merkezli siyasetine geri dönen HDP’den ümidini kesen toplumsal muhalefetin böyle bir beklentiye girmesi de hiç beklenmeyecek bir şey değil. Düzen partilerinin biçare halinden yorulmuş halka
ümit götürebilmek için somut şekilde kendi varlığını hissettirebilecek ve adeta AKP’nin temcit pilavına dönmüş laiklik gündemini ortaya atmasına, çalıştığı yerden soru gelmiş öğrenci edasıyla sevinen unsurlardan ziyade emekçi halkın en önemli gündemi olan taşeron çalıştırma, kiralık işçilik, iş cinayetleri, zamlar üzerinden muhalefeti örecek bir sosyalist unsura ihtiyaç var.

Emekçileri somut taleplerle ve gündemlerle yakalayarak ve kitlesel bir sol etki bırakarak toplumun alt kesimlerini etkileyen bir unsur yalnızca laiklik başta olmak üzere AKP’nin azınlıklara ve yaşam tarzlarına yönelik saldırılarına karşı yeni insanları kazanabilir.

Derdi Alevi ve Kürt halklarıyla, seküleryaşam tarzına sahip bir kitleyle yetinmekten ziyade tüm emekçi kesimlere uzanmak olan bir alternatif kendini inşa etmeye başlamış durumda. Sosyalist Emekçiler Partisi Girişimi bu göreve adaydır ve ortaya koyduğu pratikle bu işin altından kalkabileceğini göstermektedir.

Biçare unsurları silip atmanın ve AKP’ye ve yeni AKP’ler üretecek bu düzenin çarkına çomak sokmak için SEP’i inşa etme zamanıdır!

KATEGORİLER
ETİKETLER