Türkiye’de Yeni Bir Darbe Girişimi İhtimali Var mı? – Çağın Erdinç

15 Temmuz darbe girişiminden sonra sürekli “yeni darbe girişimleri olabilir” yorumları yapıldı. Hatta tarih bile verildi. Bu konudaki en ciddi iddialardan birisini Abdülkadir Selvi yine tarih vererek ortaya attı. Dün, Hürriyet Gazetesi’ne yazdığı köşe yazısında Abdülkadir Selvi, yeni bir kalkışma planının Rodos’ta kurgulandığını iddia etti. Fethullahçı subayların “15 Haziran’a kadar ne olacağını göreceğiz. Bu sefer çok kan akacak” dediğini aktaran Selvi, aynı kişilerin “Bayramı kimin yapacağını göreceğiz” şeklinde konuştuğuna yer verdi. Abdülkadir Selvi’den sonra sazı eline alan Ahmet Hakan, bugünkü köşe yazısında Selvi’nin iddialarının doğru olabileceğini yazdı. TSK’daki en büyük gücün hâlâ Fethullahçılar olduğunu söyleyen Hakan, bayramdan önce bir kalkışmanın gerçekleşme ihtimali olduğu konusunda Abdülkadir Selvi’nin haklı çıkabileceğini ifade etti.

“Türkiye’de yeni bir darbe girişimi ihtimali söz konusu olabilir mi” sorusunun yanıtına geçmeden önce, Abdülkadir Selvi’nin yazısına birkaç cümleyle değinmek gerekiyor. Yazı, ciddi bir darbe istihbaratı kaygısıyla yazılmış değil. Satır aralarına, hatta çoğu zaman satır başlarına amatörce serpiştirilen “uyarılardan” ibaret olan yazıda, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan “kontrollü darbe” söylemini bir kenara bırakması isteniyor. Selvi’ye göre Kılıçdaroğlu’nun bu söylemi “dış güçlerin” istihbarat servisleriyle aynı bağlama oturuyor. Ve en önemlisi “Bakın Rodos’ta yeni bir darbe kurgulayan Fethullahçı komutanlar var. Kontrollü darbe söylemini bir kenara bırakın. Olay ciddi” algısı yaratılıyor. Yazının maksadı tamamen bu. 15 Temmuz’un ciddi bir darbe girişimi olduğuna ikna etmek; “kontrollü darbe” söylemini mahkum etmek…

Abdülkadir Selvi’ye sormak lazım: Madem böyle güçlü bir ihtimal söz konusu, hatta darbenin tarihi bile belli. Neden gereği yapılmıyor? Rodos’taki subaylar ve onların içerideki bağlantıları ortadaysa bu kişilerle ilgili gerekenin yapılması gerekmez mi? Binlerce muhalif bir gecede işinden atılırken gözaltına alınırken, darbe ihtimali varsa, darbeyi kurgulayanlarla ilgili neden işlem yapılmıyor?

Gelelim Ahmet Hakan’a. Muğlak ifadelerle “Darbe olacak. Sıkı durun. Kontrollü darbe söylemini bir kenara bırakın” algısı oluşturmak için yazılan yazıyı Ahmet Hakan’ın üst tondan ciddiye alıp yazıya balıklama atlaması şaşırtıcı değil. Ahmet Hakan yazının amacını anlamayacak kadar saf biri değil. Tüm bunları bildiği halde yazıyı ciddiye alıyor gibi görünmesi kendisini Selvi’nin saflarına sürüklüyor! Söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama her iki yazının başka bir amacı daha var. Yazılar dikkatle okunduğunda, “Bakın darbe ihtimali hâlâ güçlü. OHAL gerekli” algısının satır aralarına yerleştirildiği net bir şekilde görülecektir.

Darbe İhtimali Var mı?

Şimdi tüm bu tartışmalardan bağımsız, tek cümleyle soruyu sorup iki kelimeyle yanıt verelim: Türkiye’de darbe ihtimali hâlâ var mı? Evet, var!

 

“Türkiye’de darbe iklimi 15 Temmuz itibariyle kapanmıştır” yorumu, oldukça sığ ve süreci anlamaktan uzak tespitleri içeriyor. Birincisi, ordudaki Fethullahçı kanat zayıflatılmış olabilir fakat kolunun kanadının tamamen kırıldığını kesin olarak söyleyebileceğimiz veriler elimizde yok. Malum, cumhurbaşkanının başyaveri Ali Yazıcı’nın bile darbe girişiminin içinde olduğu iddia edilirken bugün darbeyi gerçekleştirecek kimsenin olmadığı tespitini yapmak mümkün olabilir mi?

 

İkincisi, darbeler, tarihin aynen tekerrüründen ibaret değildir. Ordu içerisinden çıkan bir grup doğrudan “ana hedefine” yönelerek işi bitirmeye çalışabilir. Zira herkes şunun farkında: AKP’de, Erdoğan dışında, partiyi toparlayacak, organize edebilecek fanatik ve ideolojik ikinci biri yok.

 

Darbe İklimini Sürdüren Etmenler

Türkiye’de darbe iklimi sona ermedi dedik. Bunu çok kısa açalım. Malum, 15 Temmuz darbe girişiminde ABD’nin parmağı olduğu iddia edildi. Parmağı yoksa bile, darbe başarılı olsaydı ABD bundan son derece memnun olacaktı. Zira Obama yönetimi de, Trump yönetimi de dış politikadaki zıtlıklardan ciddi anlamda rahatsız oldu. Bu rahatsızlıklar aynen devam ediyor. Trump, YPG’ye silah verirken Erdoğan’ın üzerine dünya kamuoyunun gözü önünde basarak geçti. Erdoğan bu zıtlıklara karşı Osmanlı’nın “son dönem geleneksel politikası” olan denge politikası ile yanıt vermeye çalıştı. Yani, Rusya ile yakınlaşma kozunu ileri sürdü. Türkiye’nin Rusya’dan yeni hava savunma sistemleri talep ettiği basına sürekli yansıdı. Trump yönetimi bu manevralar karşısında yumuşak açıklamalar yapsa da, YPG’yi Türkiye’ye tercih edeceklerini her fırsatta gösterdiler. Uzun lâfın kısası, ABD, AKP’den hiç memnun değil. Trump yönetimi durumu kabullenmiş gibi gözükse de, ordu içerisinden Amerikancı, kararlı ve organize bir azınlık çıktığı takdirde, söz konusu gruba desteğini esirgemeyecetir. Son yaşanan Katar krizini de unutmadan ekleyelim. AKP şimdilik “Ak Troller” seviyesinde Katar’ın yanında duruyor. Fanatik İslamcıları beslediği, Husilere destek verdiği gerekçesiyle diğer Körfez Ülkeleri arasında “istenmeyen ülke” ilan edilen Katar konusunda AKP’nin fanatik dış politikası kendisini gösterirse ABD ile ipler iyice gerilebilir hatta kopabilir. ABD’nin olası darbelerdeki tutumunun önemi ya da darbeleri organize etmesi dünya tarihinde oldukça sık rastlanan bir durum olduğu için, ikili ilişkilerin geldiği nokta önemli.

Dış politikanın yanında, içerideki KHK rüzgârları da darbe iklimini tetikleyebilir. Ordudan ve polisten binlerce kişi ihraç edildi. Belki binlercesi topun ağzında olduğunu düşünüyor. Topun ağzında olduğunu düşünenlerin AKP’ye karşı organize olması ya da organize olan bir gruba destek vermesi, önemsenmesi gereken bir ihtimal. Zira bir asker ya da polis için meslekten ihraç edilmek neredeyse yaşamın sonu demek. Yaşamın son virajına girmektense her şeyi göze alabilecek bir toplam, öngörülemeyecek hamleler yapabilir. Son KHK ile 9 bin polis ihraç edildi. Yüz binlercesi tedirgin. Fethullahçılarla şu ya da bu şekilde iletişime geçmiş olan, “abilerle ablalarla” bir dönem iletişimi bulunan, çocuğunu Fethullahçı dershanelere yollayan, bir dönem Fethullahçı bankalara para yatıran, para çeken polislerin yeni KHK’ları büyük bir tedirginlik ile beklediği aşikâr. Keza orduda da benzer durumlar geçerli. Orduda, Fethullahçı olmayan fakat muhalif tutum alan askerleri de işin içine katarsak ciddi bir tedirginlik yaşayan kesim ile birlikte topun ağzında olduğunu düşünenlerin oluşturduğu kalabalık hiç de az değil.

Kısacası, Abdülkadir Selvi gibi sırf algı yaratmak için tarih vererek “darbe olacak” şeklinde çıkış yapanları her fırsatta mahkum etmek darbe ihtimalinin olmadığı anlamına gelmiyor. AKP’nin içerideki ve dışarıdaki politikaları Türkiye halklarını karanlığa sürüklüyor. AKP’li muktedirler, darbe zeminini kendileri için fırsata dönüştürürken darbecilere yeni darbe girişimleri konusunda fırsat veriyor.

Sonuç

Yazının sonunda, en önemli noktanın altını çizmeyi unutmayalım: Darbelerden medet ummak “denize düşüp yılana sarılmak” atasözüne eş değer bir tutum. Yılan, kendisine sarılanı ya boğar ya da sokar.

15 Temmuz için de aynı şeyler geçerliydi. Darbe başarılı olsaydı her şey güllük gülistanlık mı olacaktı? Olacakları hemen söyleyelim: Siyasi partiler yasaklanacaktı. Legal çalışma yolları bile kapanacaktı. ABD ve Nato’ya tam bağlılık artarak sürecekti (Yurtta Sulh Konseyi denilen grup 15 Temmuz gecesi darbe metnine bile bu bağlılığı yazacak kadar Amerikancıydı) AKP kadroları ile hesaplaştıktan sonra sıra Kürt hareketine, Sosyalistlere, muhaliflere gelecekti. Bugün sözünü ettiğimiz cadı avından çok daha büyük, organize bir kıyım gerçekleşecekti. Fethullahçılar henüz tam anlamıyla iktidar değilken AKP ile kol kolayken bile nasıl büyük kıyımlar yaptılar, hatırlayınız. Devrimci Karargah, KCK, Ergenekon operasyonları tam bir çadır tiyatrosuydu. İktidara gelselerdi (ya da gelirlerse) AKP’ye dokunup solculara gül suyu dağıtacaklarını mı zannediyorsunuz?

Kısacası, darbelerden medet ummak kestirme çözüm arayışlarına gitmek yerine kendimize güveneceğiz. Dikensiz gül bahçesinden zafere giden kısa bir yol yoktur. Son cümle şunu ifade edelim: Evet Türkiye’de darbe iklimi var. Darbe ihtimali de var; fakat hiçbir grup Abdülkadir Selvi’nin iddia ettiği gibi tarih vererek darbeye kalkışmaz. Ne diyecekler? “Biz 15 Haziran’da darbe yapacağız. Bize önlem alın” diyerek mi darbeye kalkışacaklar?       

bolsevik.org

KATEGORİLER
ETİKETLER