Türk Futbolunun Sorunu Yabancı Sınırsızlığı mı? – Çağın Erdinç
Cumartesi günü oynanan Konyaspor- Galatasaray maçında bir ilk yaşandı. İlk defa bir Türk takımı sahaya Türk futbolcu olmadan çıktı. Bu konu sosyal medyada fazlasıyla eleştirildi. Eleştirilmesine eleştirildi ancak çoğu eleştiri meseleyi doğru noktadan yakalayamadı. Eleştiriler, yabancı düşmanlığına ve ırkçılığa varan söylemlere vardı.
Evet, Türkiye Süper Ligi’nde mücadele eden bir spor kulübünün 11 yabancıyla sahaya çıkması tuhaf bir durum. Fakat bu yeni bir şey değil ki! Yabancı sınırlaması kalktığından beri çoğu spor kulübü yerli futbolcu oynatmayı tercih etmiyor. Örneğin Beşiktaş, Gençlerbirliği maçına sadece 4 yerli futbolcuyla çıktı. Caner, Gökhan, Oğuzhan ve Cenk yerli statüsünde mücadele ederken 7 sporcu yabancıydı.
Keza Fenerbahçe dün Malatyaspor karşısına 9 yabancı futbolcuyla çıktı. Bu hafta Göztepe’de ilk 11’de oynayan tek yerli oyuncu Sabri’ydi. İlk 11’in diğer 10 futbolcusu yabancı oyunculardan seçildi. Saymakla bitmez. Konu sadece Galatasaray’dan ibaret değil.
Sorun Yabancı Sınırı mı?
Yabancı sınırlamasının kalkmasını hangi noktadan eleştireceğiz? Örneğin “yabancı sınırlaması kalktı; artık yerli sporcular kadroya giremiyor; altyapılar önemsizleşti” çıkışı ilk bakışta doğru bir eleştiri gibi görünebilir. Ancak bu eleştiri birçok noktadan eksik kalıyor. Bunu söyleyenlere şunu sormak lazım: Yabancı sınırlaması varken altyapılardan her sene futbolcu mu çıkıyordu? Hayır! Parası ve çevresi olan, az-çok yeteneği olup kulüplerde tutunabilen yerli futbolcularla yabancı futbolcuların karmasından oluşan takımlar mücadele ediyordu. Gerçekten yetenekli olan milyonlarca genç ise dün olduğu gibi bugün de bu “arenayı” izlemekle yetiniyor. Çünkü günümüz futbolunda esas olan yetenek değil, nüfuz ve “ehlileştirilmiş ideoloji.”
Ehlileştirilmiş ideolojiden kastımız şu: Arda Turan gibi olacaksınız! Deniz Naki gibi olursanız, ne kadar yetenekli olursanız olun ya linç edilirsiniz ya da sürgün edilirsiniz. İktidara karşı en küçük eleştiri getirmeyeceksiniz. “Çocuklar ölmesin” gibi “yasadışı” sloganlardan kaçınacaksınız. Böyle sporcu olursanız, zeki, çevik ve aynı zamanda “ahlâklı” sayılıyorsunuz.
Bu düzen nasıl ki size lâfta “18 yaşında milletvekili seçilebilirsiniz” vaadinde bulunup bu yolu sadece zenginlere açıyorsa, futbolda da benzer bir durum söz konusu. TFF başkanı Yıldırım Demirören’e sorsanız “Her Türk genci futbolcu olabilir” der. Pratikte böyle mi? Örneğin çok yeteneklisiniz ve Fenerbahçe’de oynamak istiyorsunuz. Fenerbahçe’de futbolcu olmak nasıl mümkün olabilir? Evvela Aziz Yıldırım’ın yönetim kurulundan tanıdıklarınız olacak. Altyapıya gireceksiniz. Sonra yine aynı yöntemle bir ihtimal A takıma yükseleceksiniz. (Elbette her genç altyapıya böyle girmiyor. Yetenekleriyle altyapıya gelenler de var; fakat sırf yetenekleriyle altyapıya gelen oyuncuların kaçı A takıma yükselebiliyor? Altyapıda futbola küstürülüp eriyip gidiyorlar)
Beşiktaşlı Tayfur Havutçu bu konuda “iyi” bir örnektir. Almanya altyapısından gelip Fenerbahçe’ye oradan Kocaelispor’a ve son olarak Beşiktaş’a gelen Tayfur Havutçu, Beşiktaş’ın onursal başkanı Süleyman Seba’nın yeğenidir. Tayfur, Seba’nın yeğeni olmasaydı Beşiktaş forması giyebilir miydi?
Bir zamanlar Beşiktaş’ın altyapı maçlarını BJK TV’de denk geldikçe izlerdim. Beşiktaş’ın altyapısındaki çoğu futbolcunun Tayfur’dan daha yetenekli olduğunu gördüğümde şaşırır Tayfur’un Beşiktaş’ta oynamasına hayret ederdim. Sonradan Süleyman Seba’nın “yeğenim” diye sahiplendiği Tayfur Havutçu, 2006’ya kadar Beşiktaş’ta oynadı. Benim hatırlayabildiğim kadarıyla yaptığı tek iş, 2006’da Trabzonspor’a 90. dakikada attığı goldü. Onun dışında “yeğen” vasfıyla Beşiktaş’ta oynayabildiğinden kendi adıma zerre şüphem olmadı. 100. yıldaki şampiyonlukta Tayfur’un yanında Guinti gibi hataları toparlayan müthiş bir ön libero olmasaydı teknik direktör Lucescu eminim kendisini ilk maçta aforoz ederdi! (ilginçtir Lucescu milli takımın teknik direktörü olunca yardımcı teknik direktör olarak Tayfur Havutçu’yu seçti. Sözünü ettiğimiz Tayfur Havutçu futbolu bırakıp teknik direktör olduktan sonra “futbolda şike” soruşturması kapsamında cezaevine girmişti.)
Son yıllarda Beşiktaş’ın altyapısından çıkan tek oyuncu Necip Uysal oldu. Hırsıyla, azmiyle özverisiyle formayı her zaman hak etti; fakat o da birinci derece yakını, babası Sabri Uysal’ın referansıyla Beşiktaş altyapısına yerleştirildi. Sabri Uysal eski bir futbolcu. Örnekler uzatılabilir. Türkiye Süper Ligi’nde altyapıdan gelip A takıma yükselen kaç sporcu var? Bir elin parmağını geçmez. Onların çoğu da eş dost referansıyla kulüplere dahil olan futbolcular.
Kısacası Türk futbolunda ne kadar yetenekli olursanız olun sistem liyakat üzerine kurulu olmadığı için “hatırlı” eş dost tanıdığınız yoksa ya da iktidara yakın değilseniz maçları kahvehanelerden izlemekle yetinirsiniz. (Artık stadyumlardan da izlemenin olanağı yok. En ucuz bilet 100 liradan başlıyor) Başka şekilde sistemin içerisinde kalmanız mümkün değil. Sorun yabancı sınırı sorunu değil. Sorun, spor sisteminin “baştan” kokması.
bolsevik.org