Sağ Popülist Modi Sokak Eylemleriyle Karşı Karşıya – Barış Deniz Kuş
Hindu milliyetçisi, sağ popülist Narendra Modi liderliğindeki BJP (Hindistan Halk Partisi) hükümetinin Müslüman azınlığa saldırmanın bir aracı olarak çıkardığı yeni vatandaşlık yasasına karşı Müslümanların yoğun olarak yaşadığı ve BJP’nin iktidarda olduğu Assam eyaletinde başlayan eylemler yüzbinlerce insanın katılımıyla ülke geneline yayıldı. İki haftadır süren eylemleri engellemek isteyen Modi hükümeti, ilk günden itibaren sokağa çıkma yasağı, internet kesintileri ve yoğun polis terörü gibi yöntemlere başvursa da –şu ana kadar 23’ü aşkın eylemci polis tarafından katledildi- eylemlerin büyümesini engelleyemedi. Hatta rejim, İngiliz sömürgeciliği döneminden kalma 4 veya daha fazla kişinin bir araya gelmesini yasaklayan yasayı tekrar devreye soktu.
Modi, ayrıca medya kuruluşlarına çağrı yaparak eylemlere yer vermemelerini söyledi. Özellikle üniversitelerde, polisler kampüsü kuşatarak yurtları basıyor, kütüphanelerde herkesi sorguya çekiyor. Yoğun polis terörüne rağmen üniversitelerde devam eden eylemler şehir merkezlerine de yayıldı; gençlik, eylemlerin başını çekiyor.
Eylemciler, sokağa çıkma yasaklarını yaratıcı yöntemlerle aşarak Bagalore kentinde polis terörünün önüne geçti. Hindistan’daki bir yasaya göre kadınlar günbatımından sonra gözaltına alınamıyor. Bangalore kentinde gün boyu süren eylemlerde akşam saatlerinde kadınlar kitlenin çevresinde koruma kalkanı şeklinde etten duvar oluşturarak eylemin güvenliğini sağladı, polis terörünü engelledi.
Modi hükümeti, ülkenin %80’nini oluşturan Hindulara yönelik Hindu milliyetçiliğini forse ederek ve sağ popülist söylemleri yükselterek 2014’te iktidara gelmişti. Hinduist dinci vatandaşlık yasasına karşı gerçekleştirilen kitlesel eylemleri de bu temelden kutuplaştırmaya çalışarak kendi kitlesini konsolide etmeye çalışsa da sosyal medyada paylaşılan videolarda bu çabanın işe yaramadığı görülüyor. Zira eylemler Hinduların nüfusun %90’ından fazlasını oluşturduğu şehirlerde dahi kitlesel bir şekilde sürüyor. Birçok şehirde eylemciler, sloganlarıyla bu yasanın kapsamını aşarak aynı zamanda ülkedeki ekonomik krizi ve sınıfsal uçurumları da hedef tahtasına koydu. Hindu bir eylemci röportajında “Biz BJP fakirlerin sesi olacak sanıp oy vermiştik, fakat zenginleri daha da zengin etmekten başka bir şey yapmadılar, hiçbir şey değişmedi. Zenginler daha da zenginleşti, bir yandan da Hindularla Müslümanlar birbirine kırdırılmaya çalışılıyor” diyerek eylemlere neden katıldığını anlatıyor.
Hindu milliyetçisi BJP iktidara geldiğinden bu yana faşist çetelerin Müslüman nüfusa yönelik saldırıları katlanarak arttı, birçok nefret cinayet yaşandı. Son üç buçuk yılda Hindu faşist çeteler inek mezbahalarına saldırılar düzenleyerek 50’yi aşkın insanı öldürdü.
Hindistan’daki sınıfsal ve toplumsal gerilimlerin artışında ekonomik nedenler de önemli bir rol oynuyor. Hindistan’da 1991’de başlayan neo-liberal dönüşüm Modi’yle beraber büyük bir hızla tamamlandı. Örneğin emekçilerin haklarını koruyan 44 iş yasası kaldırılarak göstermelik 4 temel “kod”a indirgendi. Halk hızla yoksullaştı. Önümüzdeki Mayıs ayında gerçekleşecek seçimleri riske atmak istemeyen BJP’nin Hindu-Müslüman gerilimini körükleyerek ve yoğun polis terörüne tabii tutarak eylemlerin büyümesini hızla engellemek istemesinin nedeni de buydu. Çünkü bu yoksullaşma neticesinde şimdiden bazı eyaletlerde seçimleri kaybettiler. Fakat bu çabaların boşa çıkması ve eylemlerde ekonomik kriz ve sınıfsal uçurumları hedef alan sloganların atılmasıyla Modi rejimi tamamen tutuştu. Çünkü Hindu nüfusun da katılmasıyla bazı şehirlerde eylemler direkt rejimi ve sistemi hedef alan söylemler içerdi.
Tıpkı Şili’de, Ekvator’da, Irak’ta ve Lübnan’da olduğu gibi Hindistan’da da neoliberalizm bir tıkanıklık sürecine girmiş durumda. Dünyanın yedinci büyük ekonomisinde emekçilerin ve gençlerin sınıf mücadelesini yükseltmesinin büyük bir anlamı olacaktır. Fakat birçok yerde olduğu gibi Hindistan’da da özellikle Hindular ve Müslümanlar arasında gelişen kimlik çatışması bu mücadeleyi zehirleme potansiyeli taşıyor. Her iki cephede de emekçileri birleştirecek sınıf merkezli bir örgütlülüğün yokluğunda radikal sağ eğilimler güç kazanıyor. Hindistanlı emekçilerin ve gençliğin geleceğini bu çıkmaz sokağa girip girmeyecekleri belirleyecek.