Rus Halkının Stalin “Özlem”i, Bizim Solun Stalin Sevgisi… – Engin Kara
Solumuzda pek yaygındır: Hemen birkaç ayda bir sol basında “SSCB’ye dair anketler” görebilirsiniz. Heyecanlı başlıklar atılır: Rusya halkının bilmem şu kadarı SSCB’yi özlüyor! Stalin Rus tarihinin en sevilen şahsiyeti çıktı! Stalin’i silemiyorlar! Stalin! Stalin! Stalin!
Bir nebze akıl fikir dilemekten başka ne diyelim?
ÖDP’nin BirGün gazetesi, TKP’nin Sol Haber’i, TKH’ın Gazete Manifesto’su, EMEP’in Evresel gazetesi, Devrimci Hareket’in Gazete Yolculuk’u… Hepsi de Stalinist olan bu yayın organlarının internet sitelerinde sık sık Rusya halkının SSCB’ye duyduğu özlemden, Stalin’e duyduğu hayranlıktan bahseden haberler yayınlanır.
Ne var bunda diyeceksiniz. SSCB’nin sosyalist bir nitelikte taşımadığı gerçeğine burada girmeyeceğiz (yazının sonunda bu konuya dair kimi okuma önerileri yer alıyor). Ancak yine de insanların “sosyalizm olarak adlandırılan şeye özlem duyması” her şekilde olumlu değil midir? Bu haber sitelerini yönetenler birer sosyalist, devrimci değil de birer robot olsaydı, bu yaklaşım anlaşılabilirdi. Ancak bir Marksist’in her şeyden önce inceleyeceği konuyu göründüğü haliyle değil gerçek içeriğini kavramaya çalışarak ele alması gerekir.
Bahsi geçen yayın organlarında dün çıkan bir haberde1 “Rusların %66’sının SSCB’ye özlem duyduğu” söyleniyor. Kaynak olarak gösterilen ve Putin’in de bir dönem (1997’ye kadar) Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütmüş olduğu Vedomosti gazetesi haberi, bağımsız Rus araştırma merkezi olarak bilinen Levada Center’a dayandırıyor.
Bizim “sol basın”, haber başlıklarında “SSCB’ye duyulan özlemin zirve yaptığını” söyleyerek safça bunu sosyalist fikirlerin yaygınlaştığına yorsa da, haberin kaynağı olan araştırma şirketinin anketine ve yaptığı diğer araştırmalara baktığımızda durum pek de öyle değil.
SSCB özlemi haberinin dayandırıldığı araştırmada bile bu özlemin nedeni olarak % 36 oranında “süper bir güce aidiyet duygusunun kaybı” yer alıyor. Burada özlem duyulanın tırnak içinde bile olsa “sosyalizm” değil, uluslararası alanda dominant bir güce sahip olan bir iktidar olduğunu açıklamak bile insanı yoruyor.
Gelelim Levada Center’ın bir diğer araştırmasına. Düzenli olarak “Rusya’nın Devlet Başkanı olarak Putin’in eylemlerini beğeniyor musunuz?” sorusuna Kasım 2018’de bulunan cevap, ülkenin %66’sının beğendiği yönünde!2 Rakamlar ne kadar da benziyor!
Özlenen Sosyalizm Değil!
Tekrar edelim, bizim robot kafalılar Rus halkının sosyalizmi özlediğini sanadursun, haberlerin dayandığı araştırmalarda, anketlerde mevzubahis olan sosyalizm değil. Özlenip özlenmediği sorulan şeyler süper güç, güçlü lider, tepeden organize bir devlet ekonomisi…
Aslında sorun biraz da burada başlıyor. Stalinizm’in “sosyalizm” anlayışı işçi sınıfının tabandan örgütlenmesine dayanan bir işçi iktidarına değil, lider kültüne, şefçi ve otoriter bir iktidara, emperyalist devletlerin karşısında devrim çağrıları yapan değil onlarla yarışan bir süper güce yaslanıyor. Hal böyle olunca, haber içeriklerine koydukları şok edici ifadeler (örneğin; süper bir güce aidiyet duygusu) gözlerine bile batmıyor!
Sorarlar insana, madem bu kadar özleniyor da SSCB, bir tane tanınır bilinir sosyalist hareket niye yok Rusya’da diye. Bütün kurallarını Putin’in koyduğu seçimlerde yine Putin’in %70’leri aşan oylar almasını bir kenara bırakalım. Adı dışında hiçbir yanı Komünist olmayan, sosyal demokrattan hallice, milliyetçi Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin %10’luk oy oranını da bir kenara bırakalım. Rusya Federasyonu döneminde gerçekleşen ve toplumsal etkiler doğuran tek bir tane grev hatırlayan var mı? İnternet arama motorlarında “Rusya” ve “grev” kelimelerini arattığınızda 1905’in, 1917’nin grevleri çıkıyor sadece…
Washington Post’un yine Levada Center’a dayandırdığı Aralık 2016 tarihli bir haberinde3 “Sovyetler Birliği’nin geri gelmesini” destekleyenlerin oranı, 1990’ların başlarında %30’lardayken giderek düşüyor ve 2016’da %12’de kalıyor.
SSCB’yi özleyenlerin oranı %50’ler, 60’lar; ama geri gelmesini isteyenlerin oranı %10’lar!
Bunlardan Marksist anlamda bir sosyalizmin övgüsü çıkmayacağını, bizim solcu arkadaşlar da biliyor elbette. Dertleri de o değil zaten: Bu araştırmalardan olsa olsa, Rus ve dünya proletaryasının celladı Stalin’in “kutsal ruhu”na okunacak bir mevlit çıkar!
“Stalin Büyüktür Lenin”!
Yukarıda yazdıklarımıza benzer olarak bir başka haber tarzından daha bahsedelim kısaca. Gazete Yolculuk’ta Haziran 2017’de yayınlanan haberde4 “Silemiyorlar: Rus Halkı Yine Stalin Dedi!” başlığı yer alıyor.
Haber yine Levada Center araştırmalarına dayanıyor. “Tüm zamanların en önde gelen şahsiyeti” araştırmasına göre bu tarihlere yakın yapılan anketin sonuçlarında Stalin % 38 ile Rus halkının gelmiş geçmiş en gözde şahsiyeti olmuş. İkinciliği ve üçüncülüğü % 34 ile Putin ve Aleksandr Puşkin almış. Lenin ise dördüncü: % 32 oy almış.
Aynı haberde yer alan ve 2012’deki ankete dayanan bilgilere göre bu tarihteki popülerlik sıralaması şöyle: Altın madalya yine Stalin’in (% 42), ikinciliği ise Lenin ile tiksindiği ve devirdiği çarlık ailesinin eski devlet yöneticilerinden Çar Petro paylaşıyor (% 37).
Gazete Yolculuk, haberi “Stalin’i silemiyorlar” vurgusuyla heyecanlı bir şekilde veriyor ama Lenin’in Stalin’den 5-6 puan daha az oy alması hakkında herhangi bir yorum yapmıyor. Yani Yolculuk’un övdüğü anket, “Stalin’in Lenin’den bile büyük olduğunu” iddia ediyor ve bu başarı Yolculuk için Stalin’in kutsal ruhuna bir başka mevlit olarak okuyucularına okutuluyor.
Yine Gazete Yolculuk’ta yer alan bir başka haberde5 “Rusya’da ‘Stalin’in yaptığı baskıların insanlığa karşı suç olduğunu’ düşünen Rusya vatandaşlarının oranı son beş yılda yüzde 51’den yüzde 39’a gerilediği” söylenip, “Stalin’in baskısının, politik gereklilik sonucu yaşandığını ve tarihsel olarak meşru olduğunu düşünenlerin” oranının % 25’e çıktığı söyleniyor. Rahatlığın da bu kadarı. “Stalin’in baskıları” ifadesine bile laf söylemeyip bir balıklama atlama daha.
SSCB Neden ve Nasıl Yıkılmıştı?
SSCB’nin nasıl ve neden yıkıldığını cevaplamadan, sosyalizm adına neye özlem duyulacağını kavramak mümkün değil. Gökçe Şentürk’ün “SSCB’yi Kim Yıktı?” başlıklı yazısından, bürokratik devlet kapitalisti rejimin, daha Stalin döneminde çizilen kaderine dair şu uzun alıntıyla noktalayalım:
“Sovyetleri ne Kruşçev ne de Gorbaçov yıktı denemez. Brejnev ortodoks Stalinist’ti de ne oldu? Marksistler hayata üretim ilişkilerinin gözünden bakarlar. Kruşçev iktidarında üretim ilişkilerinde Stalin dönemine göre ne değişti? Hiçbir şey. Devlet mülkiyetini elinde ve kendi çıkarları için tutan bürokrasi SSCB’de üretici güçlerin gelişmesinin önündeki asıl engeldi. Dolayısıyla rejim ortaya çıktığı maddi kökenler itibariyle yıkılmaya mahkûmdu.
Kapitalizm canlı ve dinamik bir sistem olarak kendi krizlerini aşacak mekanizmaları esnekliğiyle ortaya çıkarabilir. Fakat bürokrasinin hantallığı ve durağanlığı gelişen teknoloji ve neoliberal birikim modelinin uygulandığı dünyada tarihten silinmek zorunluluğuyla karşı karşıyadır. Troçki’nin 1939’da yazdığı gibi ‘tarihin intikamı en güçlü Genel sekreterin intikamından çok daha beterdir’.”6
2: https://www.levada.ru/en/2018/12/07/approval-ratings-5/
4: https://gazeteyolculuk.net/silemiyorlar-rus-halki-yine-stalin-dedi
5: https://gazeteyolculuk.net/rusyada-staline-olumlu-bakanlarin-orani-artiyor
6: http://sosyalistgundem.com/sscbyi-kim-yikti-gokce-senturk/