Rus Devrimini Savunurken – Lev Troçki

About Latest Posts Sosyalist Gündem Latest posts by Sosyalist Gündem (see all) Keşmir’in Kitlesel İsyanı: Ezilenlerin Ayaklanması – Umar Shadid – Ekim 2, 2025 Akbabaların Gazze’ye Çökme Planı – Emre Güntekin – Ekim 1, 2025 TRUMP VENEZUELA’YA SALDIRGANLIĞINI YOĞUNLAŞTIRIYOR! – Eylül 29, 2025 Bu yazı, Troçki’nin 1932’de Danimarkalı bir sosyal-demokrat öğrenci grubunun, Rus Devriminin 15. Yıldönümü nedeniyle daveti üzerine Kopenhag’da 2 bin kişi önünde yaptığı konuşma metninden oluşan makalenin kendi sözcükleriyle kısaltılmasıdır. **** (…) Toplumsal rejimlerin ölümsüz olmadığı açıktır. Tarih sahnesine çıkarlar ve ardından gelişimin önünde köstek haline gelirler… Fakat şu ana dek hiçbir egemen sınıf isteyerek ve barışçı yollarla sahneden çekilmemiştir. Ölüm kalım anı geldiğinde akıl hiçbir zaman zorun yerini tutamaz. Üzücü olabilir ama bu böyle. Dünyayı bu hale getiren biz değiliz. (…) Devrimin Anlamı Devrim, toplumsal düzen değişikliği demektir. İktidarı, kendisini tüketmiş olan bir sınıfın elinden yükselmekte olan diğer bir sınıfın eline geçirir. Ayaklanma anı iki sınıfın iktidar mücadelesindeki en keskin ve kritik anı oluşturur. Ayaklanma, ancak halkın ezici çoğunluğunu etrafında toplayabilecek ilerici bir sınıfa dayanıyorsa devrimi gerçek zafere ve yeni bir düzenin kurulmasına götürebilir. (…) Devrim insanlar tarafından ve insanlar aracılığıyla yapılır. Fakat devrim sürecinde de insanlar kendilerinin özgürce seçmediği, tersine geçmişten gelen ve onlara tutacağı yolu dikte eden toplumsal koşulların etkisi altında hareket ederler… Fakat insan bilinci, içinde bulunduğu nesnel koşulları yalnızca pasif bir biçimde yansıtmaz. Bunlara aktif bir şekilde tepki göstermeye de alışkındır. Bazı dönemlerde bu tepki yoğun, şiddetli, kitlesel bir nitelik kazanır. Hakkın ve gücün engelleri alaşağı edilir. Aslında kitlelerin tarihsel olaylara aktif müdahalesi bir devrimin olmazsa olmaz unsurudur. (…) Kitle ayaklanması, kişinin canı istediğinde başlatabileceği yalıtık bir girişim değildir… Ama ayaklanma için gerekli koşullar mevcutsa, kimse ağzını açıp pasif bir şekilde beklememelidir… İlerici sınıf, ömrünü tüketmiş bir toplumsal düzeni süpürüp atmak için zamanın geldiğinin farkına varmalı ve iktidarı ele geçirme görevini önüne koymalıdır. İşte burada, öngörü ve hesaplamanın irade ve cesaretle birleştiği bilinçli devrimci eylem alanı başlar. Bir diğer deyişle, partinin eylem alanı başlar. Devrimci Parti ilerici sınıfın en iyi unsurlarını birleştirir. Koşullara uyum sağlayabilen, olayların akışını ve ritmini değerlendirebilen ve daha baştan kitlelerin güvenini kazanabilen bir parti olmaksızın, proleter devrimin başarıya ulaşması imkânsızdır. Bunlar ayaklanmanın ve devrimin nesnel ve öznel faktörleri arasındaki karşılıklı ilişkilerdir. (…) Eşitsiz Gelişme Yasası Proletaryanın eski Çarlık Rusya’sı gibi geri bir ülkede iktidara gelmiş olması gerçeği ilk bakışta gizemli görünebilir; gerçekteyse tarihsel yasayla tamamen uyum içindedir. Bu öngürebilirdi ve öngörülmüştü. Hatta tayin edici olaylar başlamadan çok önce, devrimci Marksistler bu gerçekten hareketle stratejilerini oluşturmuşlardı. İlk ve en genel açıklama şudur: Rusya geri kalmış bir ülkedir, fakat dünya ekonomisinin yalnızca bir parçasıdır, dünya kapitalist sisteminin yalnızca bir unsurudur. Bu anlamda, Lenin Rus Devriminin bilmecesini şu ustaca formülle çözmüştü, “zincir en zayıf halkasından koptu”. (…) Dünya emperyalizminin çelişkilerinin bir sonucu olan Büyük Savaş, girdabına farklı gelişim aşamalarındaki ülkeleri çekti, fakat tüm katılanlardan aynı taleplerde bulundu. Savaşın yükünün özellikle geri ülkeler için en dayanılmaz hali alacağı açıktır. Meydanı ilk terk etmek zorunda kalan ülke Rusya oldu. Fakat kendini savaştan kurtarabilmek için Rus halkı egemen sınıfı devirmek zorundaydı. (…) Bileşik Gelişme Yasası Tarihsel gerilik göreli bir kavramdır. Geri ve ileri ülkelerin yanı sıra, bunların birbirleriyle karşılıklı etkileşimleri de söz konusudur: ileri ülkelerin geri olanlar üzerinde bir basıncı vardır; geri ülkeler için ileri olanları yakalama, onların teknoloji ve bilimini ödünç alma zorunluluğu vardır. İşte bu şekilde bileşik tipte gelişme ortaya çıkar: Geriliğin özellikleri, dünya teknolojisindeki ve dünya düşünündeki son noktayla birleşir. Sonuçta, tarihsel olarak geri ülkeler, geriliklerini aşmak için genelde diğerlerinin önüne geçmek zorunda kalırlar. (…) Çelişkili karakter, ülkenin sınıf yapısında da kendisini gösteriyordu. Avrupa mali sermayesi Rus ekonomisini çok hızlı bir şekilde sanayileştirmişti. Böylece sanayi burjuvazisi, büyük kapitalist ve halk karşıtı bir karakter kazandı. Dahası, yabancı hissedarlar ülke dışında yaşıyorlardı. Diğer taraftan işçiler doğal olarak Rus’tu. Sayısal açıdan zayıf, hiçbir ulusal kökeni olmayan Rus burjuvazisi karşısında, halkın içinde güçlü kökleri olan görece güçlü bir proletarya vardı. Geri bir ülke olan Rusya’nın, rakiplerine yetişebilmek için kendi toplumsal ve siyasal muhafazakârlığını işletemeyişi, Rus proletaryasının devrimci karakterini daha da pekiştiriyordu. (…) Fakat Rusya’nın genç, dinamik ve kararlı proletaryası, halen nüfusun küçük bir azınlığını oluşturmaktaydı. Onun devrimci gücünün kaynakları, proletaryanın kendi dışında –yarıserf bir hayat sürdüren köylülükte ve ezilen uluslarda– yatmaktaydı Köylülük Devrimin temelini tarım sorunu oluşturuyordu. Eski feodal-monarşik sistem, yeni kapitalist sömürü koşulları altında kat be kat dayanılmaz olmuştu. (…) 1917 sonbaharında hemen hemen tüm ülke köylü ayaklanmalarına sahne oldu. Eski Rusya’nın… yüzde 77’si hareketten etkilendi! Köylerden yükselen alevler ayaklanan şehirlerin meydanlarını aydınlatıyordu. (…) Eğer tarım sorunu burjuvazi tarafından cesaretle çözülmüş olsaydı, Rus proletaryası açıktır ki 1917’de iktidara gelemeyecekti. Fakat tarih sahnesine geç çıkan, zamanından evvel bir yaşlılık sendromuna tutulan açgözlü ve korkak Rus burjuvazisi, feodal mülkiyete el uzatmaya cesaret edemedi. Bu suretle iktidar sırasını ve bununla birlikte burjuva toplumunun kaderini çizme hakkını da proletaryaya vermiş oldu. Sonuçta Sovyet devletinin vücut bulabilmesi için farklı tarihsel gelişim aşamasından gelen iki faktörün bir araya gelmesi gerekliydi: burjuva gelişmenin doğuşunun bir özelliği olan köylü savaşı ve burjuva toplumun çöküşünü ilân eden proleter ayaklanma. İşte Rus Devriminin bileşik karakteri buydu. (…) Dört milyon sanayi ve nakliye işçisi yüz milyon köylüye önderlik etti. Devrimde proletarya ve köylülük arasındaki doğal ve kaçınılmaz karşılıklı ilişki buydu. Ulusal Sorun Proletaryanın ikinci devrimci kaynağını, ezici çoğunluğunu köylülerin oluşturduğu ezilen uluslar oluşturuyordu. Moskova’yı merkez alarak tüm ülkeye bir örümcek ağı gibi yayılan Rus Devletinin devasa niteliği, ülkenin tarihsel geriliğiyle yakından alâkalıydı. Bu devlet, Doğunun daha geri halklarını boyunduruğu altına almıştı ve Batının daha gelişkin uluslarını boğmak için onlara yaslanıyordu. (…) Egemen ulusun nüfusun yalnızca yüzde 43’ünü meydana getirdiği, geri kalan yüzde 57’yi ise çok çeşitli uygarlık dereceleri ve yasal mahrumiyet altındaki ulusların oluşturduğu imparatorluk doğdu. Ulusal baskı sadece batı sınırının ötesinde değil aynı zamanda doğu sınırının ötesinde de komşu ülkelerdekilerle kıyaslanmayacak derecede ağırdı. Bu da ulusal soruna muazzam bir patlayıcı güç veriyordu. (…) Merkezkaç ulusal hareketin gelişiminin kaçınılmazlığı Lenin tarafından çok önceden dikkate alınmıştı. Bolşevik Parti ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı için, yani tam ayrılma hakkı için yıllarca ısrarla mücadele etti. Rus proletaryası ancak ulusal sorun üzerine bu cesur konumu sayesinde, ezilen halkların güvenini yavaş yavaş kazanabildi. Toprak hareketi gibi ulusal bağımsızlık hareketi de … Rus Devrimini Savunurken – Lev Troçki okumayı sürdür