Röportaj | Cele Fierro ile Pandemi, Kriz, Mücadele Dinamikleri ve Sol Üzerine
ISL Arjantin Seksiyonu MST’nin Lideri Cele Fierro
-
Arjatin’de hükümet bahar aylarının ayının başlarından itibaren kısıtlamalar getirmeye başlamış olmasına rağmen Arjantin’de ölü sayısı Ekim ayından 30 bini buldu. Peronist Alberto Fernandez hükümeti Koronavirüs salgınına nasıl tepki veriyor?
Asıl sorun salgına karşı tek önlem olarak karantinanın benimsenmesi oldu. Salgın Mart ayı sonunda başladı ancak vakaların tespiti ve durdurulabilmesi için gerekli olan kitlesel testler yapılmadı. Ne sağlık sisteminin bütünleştirilmesine dair bir adım atıldı ne de tüm nüfusun bir sosyal hak olan sağlık hizmetlerine eşit şartlar altında erişebilmesini garanti altına almak için yeterli bir bütçe tahsis edildi ve hastalıktan kazanç sağlayan özel sektör girişimcileri durdurulmadı. Pandemi ile şiddetlenen ve işçi ailelerini vuran ekonomik krizden kaçınmak için gerçek ve yeterli bir kamu politikası da izlenmedi. Örneğin acil evrensel temel gelir, işten çıkarmaların askıya alınması veya işverenlerin ücretlerin tamamını ödemeye zorlanması gibi önlemler alınmalıydı. Hükümet bunların hiçbirini yapmadı ve sonunda karantinanın kaldırılmasını şiddetle talep eden burjuvazinin ve gerici siyasi sağ kesimlerin baskısına boyun eğmek durumunda kaldı. Haftalarca zaruri olmayan sektörler çalışmaya devam etti. Pek çok işçi protokollerin ve koruma unsurlarının eksikliğinden ve denetim yapılmamasından da kaynaklı enfekte oldu. Sağlık sistemi, özellikle her ikisinin de çöküşün eşiğinde olduğu Federal Başkent ve Buenos Aires’te kritik haftalara ulaştı. Ancak durumu kontrol altına almak yerine faaliyetlerin açılması, virüsün ilk aylarda hiç vaka görülmeyen kentlere de sıçramasına neden oldu. Neuquen veya Patagonia’daki Rio Negro gibi daha karmaşık durumda olan kentler veya sağlık sitemlerinin fon yetersizliğinden ötürü önemli ölçüde zarar gördüğü ülkenin Kuzeyindeki Tucuman başta olmak üzere bu durum tüm ülkeyi etkilemekte. Ve şimdilerde bu durum, ülke genelinde vakalardaki artışla başa çıkabilmek için gerekli olan malzeme, yatak, araç gereç ve ciddi iş güvensizliğinden mustarip sağlık personeli eksikliğine yansımaktadır.
-
Arjantin’in derin ekonomik krizler ve sınıf çelişkilerinin yaşandığı bir ülke olduğunu biliyoruz. Ekim 2019’dan bu yana dünya protestolar ve ayaklanmalarla sarsılmaktayken devrimci sol hatırı sayılır bir güce sahip olmasına rağmen Arjantin’de böyle bir sürece tanıklık etmedik. Bu durumu nasıl açıklarsınız?
Mücadelelerin gelişmesini engellemek ve böylelikle birçok durumda bahsi geçen seferberlik yoluyla hükümetin düşmesini önlemek için burjuvazi ve geleneksel siyasi partiler, sendika bürokrasisinin desteğiyle, bu öfkeyi 27 Ekim 2019’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine kanalize etme politikaları vardı.
Mauricio Macri hükümeti boyunca mücadeleler dışa vuruldu. Bunlar, sendika bürokrasisinin direnişini aşarak işçi sınıfının sokaklara döküldüğü günlerdi ki bu Macri’nin önerdiği, daha fazla hakkı ortadan kaldırmak ve işçileri düzene adapte etmek amacındaki işgücü reformu gibi yasaları püskürterek bu yapısal saldırıların daha da ilerlemesini durdurmayı başardı. Farklı kesimlerde mücadeleler söz konusuydu ancak Peronist siyasal ve sendikal liderlik, Macri’nin sürdürdüğü borç ve kemer sıkma politikasını o yılın cumhurbaşkanlığı seçimleri ile sona erdireceklerini belirten “2019 var!” söylemini empoze etmek için her türlü çabaya başvurdu. Ağustos 2019’daki ön seçimlerden sonra, Macri’nin erken istifa etme olasılığının yükseldiği çok önemli bir siyasi kriz başladı. Ancak yine başta Anaysalcı Parti (JP- iktidardaki Peronist Parti) olmak üzere geleneksel muhalefetin politikası, kitle hareketinin seferberliğine yol açacak her türlü eylemden kaçınmaktı. Çünkü örgütlenmiş insanları kontrol edemeyeceklerini biliyorlar ve rejim kurumları bir kez daha aşağıdan gelen öfkeyi seçimlere yönlendiriyor.
Ülkemizde sol, esas olarak Troçkizmle ve özellikle partimiz MST’nin şu anda bir parçası olduğu İşçilerin ve Solun Cephesi Birliği (FIT-U) ile özdeşleşmiştir. Farklı Stalinist varyantların hiçbir siyasi etkisi olmamakla birlikte Peronizm önderliğindeki cepheye katılmış durumdalar. İşçi sınıfının, kadın hareketinin ve gençliğin kayda değer katılımını sağlamış ve önemli bir seçim sonucu kazanmış olsak bile henüz kitle hareketinin önemli bir tabakasına göre iktidar için bir seçenek olarak görülmüyoruz. Bu durumdan kısmen geçen yıla kadar FIT’i oluşturan partiler mesuldür. Çünkü sadece cepheyi genişletmeyi reddetmekle kalmadılar, aynı zamanda FIT’i aktif sınıf mücadelesinden uzak tutarak kitleler için bir alternatif olmaktan uzaklaştılar ve birliği seçim süreçleriyle sınırladılar. MST’nin giderek güçlenmesi FIT’i,MST’yi içine almaya ve FIT-Unidad’ı oluşturmaya etmeye zorladı. O zamandan beri bu eksiklikleri gidermek için mücadele etmekteyiz ancak özellikle bu aralar büyük bir kriz döneminden geçen Partido Obrero’nun bu gidişatı tersine çevirmek konusunda ciddi bir direniş söz konusu.
Her halükarda, Aralık 2017’den seçimlerden önceki aylara kadar olan süreç boyunca, solun büyük rol oynadığı mücadeleler ve direnişler oldu. Örneğin 2017 Aralık ayında Macri’nin kemer sıkma, daha fazla sömürü ve güvensizleşmeye doğru bir adım olarak gündeme getirdiği emeklilik reformunun kitlesel eylemlerle durdurulması bu önemli direnişlerdendi. Bu nedenle emekçilerin, halkın, gençliğin ve toplumsal cinsiyet aktivizminin büyük bir kesimi açısından önemli bir aktör ve referans noktası olmaya devam ediyoruz.
-
Temmuz ayının sonundan itibaren Pandemi döneminde kiralarını ödeyemediği için evsiz kalan binlerce kişi Guernica mahallesindeki araziye yerleşmeye başlamıştı. Arjantin’deki konut sorunu, toprak mülkiyeti ve evsizlerin gerçekleştirdiği bu işgalden biraz bahseder misiniz?
Bu bahsettikleriniz ekonomik kriz ve salgından kaynaklı kendi evlerini inşa etmek amacıyla toprağı işgal etmeye karar veren işçi ailelerdir. Ve bu durum işlerini kaybetmeleriyle açıklanabilir; üç buçuk milyondan fazla kişinin yakın zamanda işsiz kaldığı tahmin ediliyor. Ayrıca ücretlerin düşürülmesiyle milyonlarca işçi, bu yılın Nisan/Mayıs aylarından itibaren %50’ye varan oranlarda daha az maaş almaya başladı. Sosyal yardım alan ailelerin ücretlerinde herhangi bir artış olmadı. Ülkenin tamamında yalnızca 9 milyon insan tamamıyla yetersiz miktardaki ayda 40 dolardan daha az olan Acil Aile Gelirine erişebildi. Kamu politikaların yoksunluğu salgınla beraber ülkemizde milyonların yaşadığı ekonomik krizi daha da kötüleştirdi.
Aileler çocuklarını doyurmak ile kiralarını ödemek arasında seçim yapmak durumunda kaldı. Bu durum ülke genelinde binlerce kişiyi sokaklarda veya daha kalabalık koşullarda yaşamaya; devletin sağlayamadığını ele geçirmeye ve atıl vaziyetteki toprakları düzgün bir ev inşa etmek için almaya itti.
Devlet nüfusun tamamı için uygun barınma koşulları sağlamak zorundadır. Ulusal Anayasa’da güvence altına alınmış olan bu yükümlülük yerine getirilmemiştir. Arjantin’de 3’te 1’inin barınma sorunu yaşadığı 13,3 milyon hane var. On yıllardır hükümetler, çoğunluğun ihtiyaçlarına göre konut inşa etmek için bir program ileri sürmek yerine gayrimenkul spekülasyonlarına imtiyaz tanıyorlar. Bu yüzden binlerce insanın evsiz olduğu şehirlerde binlerce boş bina, insansız ev var. Kapitalist kara öncelik veren bu sistemin gerçekliği budur.
Bu, Buenos Aires’in güneyinde bir banliyö olan Guarnica’da büyük bir alanın ele geçirildiği durumdur. Bu işgal, 30 yılı aşkın süredir atıl olan 100 bin hektarlık bir alanda gerçekleşti. 2500 aile, delege seçip, kendi kurdukları halk meclislerinde tartışmalar yürüterek dört mahalleye ayırdıkları bu araziye yerleşti. Kentleşmeye uzanan projeler ortaya koyan ve başında Axel Kicillof’un olduğu Frente de Todos[1] hükümetinin binlerce insanın barınma sorununa cevap verebilmesi için alternatifler sunan bu aileler oldu. Guernica işgalinde üç binden fazla çocuk vardı. Ancak ilk zamanlardan itibaren hükümet, 30 yıldan fazla bir süredir herhangi bir çalışma veya üretken faaliyette bulunmayan Bellaco SA adlı bir emlak ajansının bu arazilerin mülkiyetine sahip olduğu iddiasına dayanarak kovuşturma başlattı, halkı cezalandırdı ve tahliye etmekle tehdit etti. Ve şimdi ise bunun etrafı çevrili güvenlikli bir yaşam alanı veya golf sahası olabileceğini söylüyorlar.
-
Buenos Aires eyaletinin Peronist Güvenlik Bakanı PJ’den Sergio Berni, sabahın erken saatlerinde araziye yapılan operasyonu bizzat yönetti. Macri’den sonra iktidarı ele geçiren Peronist hükümetin bu saldırısının ne göstermeli? Yoksullar emekçiler üzerinde siyasi açıdan önemli bir etkiye sahip olan Peronistlerin iç çelişkileri nelerdir?
Son günlerde tahliye edilen diğer toprak işgallerinde de görüldüğü üzere hükümetin Kirchnerist kesimi tarafından yönetilen Guernica’daki ailelere yönelik yapılan baskılarla ulusal ve eyalet yönetimleri ülkenin ekonomik sektörlerine açık bir mesaj vermekte: “Kapitalist özel mülkiyeti savunacağız!” diyorlar. Yoksullara ise, eğer toprağı işgal ederek temel barınma hakkı elde etmeye çalışırsanız, vahşice baskı altına alınacaksınız demek istiyorlar.
Sağ kanat haftalarca ana akım medyada hükümetin özel mülkiyeti korumadığı ve bu durumun ulusal ve yabancı özel yatırımı korkuttuğu fikirlerini yerleştirdi. Ve hükümetin çeşitli konularda yapmış olduğu gibi yine teslim olduğunu dile getirdiler.
Her ne kadar işçiler lehine kamu politikalarının yoksunluğu, işverenlere sağlanan sürekli menfaatler, emekli maaşlarındaki kesintiler, Kilise ile yapılan anlaşmalar yüzünden kürtaj yasasının uygulanmasması, maden çıkarma yöntemlerinin ekonomik kalkınmanın motoru olarak derinleşmesi, özel tahvil sahipleri ile müzakerelerin ilerlemesi ve IMF ile hileli bir borç ödeme konusunda anlaşmaya varma politikası hükümetin tabanını yıpratıyor olsa da; halkın büyük bir kısmı Macri’nin kemer sıkma, yağma ve teslimiyet politikalarına son vermek için onlara oy verdi. Guernica’daki şiddet içeren tahliye bir dönüm noktasıdır. O gün, ikili konuşma hikâyesinin sona erdiği ve iktidar cephesinin sallandığı gündü.
Ailelerin üzerine buldozerler ve polislerle yürüme kararı, Kirchnerist tabanına ve farklı olacaklarına inandıkları için bu hükümeti destekleyen kesimlere karşı büyük bir darbe oldu. Hükümetin, hiçbir şeye sahip olmayan yoksulların hakları üzerine özel mülkiyeti savunan ve baskı talep eden kesimlerin taleplerine nasıl boyun eğdiğine şahitlik etmenin verdiği öfkeyi ve hayal kırıklığını yaşayan bu tabanda kriz emareleri kendini göstermeye başladı. Ve bu öfke, bu artan hayal kırıklığı sadece toplumsal kesimler için değil, aynı zamanda orta sınıf, gençler, sosyal aktivistlerin ve insan hakları savunucuları için de geçerli. Özellikle belirtmek istiyorum ki Arjantin için Guernica’da gerçekleşen tahliyenin öncesi ve sonrası diye bir ayrım söz konusu ve bunun etkisinin nasıl ortaya çıkacağına önümüzdeki aylarda şahit olacağız.
İktidar koalisyonu içerisinde farklı kesimler olmasına rağmen tüm kanatlar tarafından desteklenen yönelim; işletmeler, sendikalar ve aynı zamanda siyasi muhalefet ile sosyal bir anlaşma şekillendirebilmek. Ülkede mücadeleler büyümekte, bu mücadele dinamiği sendika bürokrasisini aşarak sokaklara dökülüyor. Öte yandan emperyalizm ve IMF ile olan ilişkileri sürdürmeyi temel hedef olarak ele alan hükümet, mali düzenlemeyi sağlamak için bu protestoları frenlemek ve bastırmak zorunda. Bu durum Arjantin’de solun güçlenmesine zemin hazırlıyor.
Öte yandan, bu karantina aylarında güçlü mücadeleler ortaya konuldu. İşçilerin arkasından anlaşan sendika liderliklerini ezercesine aşan, hala devam eden ve daha fazla katılım ve militanlık yaratan kitlesel sokak eylemlerini örgütleyen başta hemşireler olmak üzere sağlık çalışanları açısından önemli bir süreç söz konusu. İhanetçi bürokrasiye rağmen mücadelede öne çıkan işçilerin kendiliğinden örgütlenmeleri, farklı kesimlerde güçlü bir şekilde hissedilmeye başlıyor. Belirttiğim üzere, sadece hemşireler değil; aynı zamanda havayollarında çalışanlar işlerini savunmak için, çelik fabrikalarında işçiler düşük ücretlere karşı; otobüs hattında emekçiler UTA (Transportation Workers Union)’ya karşı mücadeleler vermekte. Öngörülerin daha da keskinleşeceğine işaret ettiği mevcut siyasi ve ekonomik durum nedeniyle, bu mücadeleler ülke çapında büyüyecek ve gelişecektir.
İşçi sınıfı, kendi deneyimleriyle ilerlemekte. Alberto Fernandez ve Cristina Fernandez de Kirchner hükümetinin izlediği politika daha fazla teşhir oluyor ve hükümet de aslında bu tepki gören politikaları derinleştirmek istiyor. Bu nedenle, daha çok krizlerle, mücadelelerle ve işçi direnişleriyle karşılaşacaklar ve bu durum hükümeti zor durumda bırakacaktır. Kriz derinleşirse, hükümetin olağan süresini dolduramama ihtimalini dikkate almak zorundayız. Gerici sağ ve artık söylemlerinde bile sözde ilerici olma niteliğini yitirmiş hükümet bile ilerici olmayan hükümete karşısında sol duracak bir alternatifi güçlendirebilmek için sola alan açıldı.
-
FIT-U salgın ve kriz karşısında hükümete karşı nasıl bir mücadele stratejisi öngörüyor?
FIT-U içinde, stratejinin ne olması gerektiği konusunda bir tartışma var. Daha önce de bahsetmiş olduğum gibi, cephedeki birçok parti bunu salt bir ittifakı olarak değerlendiriyor. Bu nedenle, mücadele sürecinde ortak hareket etmeyi ve ülkenin içinde bulunduğu kriz ve toplumsal kutuplaşma karşısında bu cepheyi bir alternatif olarak sunmayı reddediyorlar. MST olarak FIT-U’nun direnişlere, sendikalara, öğrenci ve kadın hareketlerine politik olarak müdahale etmesi, kendisini ülkede yaşanan siyasi olaylar ve kriz karşısında iktidar karşısında bir alternatif olarak sunması için mücadele veriyoruz. Hatta emekçilerin ve toplumsal hareketlerin geniş bir katmanı bunu yapıyor olmasına rağmen FIT içinde salgın nedeniyle sokaklara çıkmak istemeyen bir kesimle -PO ve IS- birçok tartışmamız oldu.
Son zamanlarda, birliğin diğer üyesi olan PTS ile daha kapsamlı bir siyasi eylem ihtiyacı konusunda anlaşmaya vardık ve devam eden mücadeleleri güçlendirmek amacıyla ülkenin başkentinde çok önemli bir miting düzenledik. 2 Kasım Pazartesi günü Frente de Todos hükümetinin sola yönelik saldırılarını kınamak için basın toplantısı düzenledik ve yeni başka girişimleri tartışıyoruz. İşçilerin ve FIT-U’nun bir referans noktası haline gelmesini ve hükümetten kopan düzinelerce işçiyi, insan hakları savunucularını, çevrecileri, kültürel militanları, kadın ve LGBT hareketinin yoldaşlarını bünyesine dâhil etmesini istiyoruz. Anti-kapitalist ve sosyalist solun bu alternatifini güçlendirmek, sadece daha fazla yasal temsilcilik için değil, aynı zamanda bu kapitalist sistemin sonunu getirmeyi merkezde tutan bir programla gerçek bir güç haline gelerek savaşmamızı sağlayacaktır. Çünkü bu sistem içerisinde en temel haklarımızın hiçbirinin bir garantisi yok. Ve çoğunluğun sağlığını, işini, eğitimini, barınmasını ve yaşamını savunacak bir program sadece biz sosyalistlerin inşa edeceği bir programdır. Ülkemizde bu alternatifi ortaya koyarak ve güçlendirerek, uluslararası örgütümüz Uluslararası Sosyalist Birliği-ISL’i inşa ederek, dünyanın geri kalanındaki kardeş partilerimizle uluslararası alanda yürüttüğümüz çalışmaları güçlendireceğiz, işçi sınıfının bir an önce tüm gezegende iktidarı alması için.
[1] İktidardaki Peronist Parti’nin (PJ) sağcı Macri iktidarına karşı kurduğu ittifak cephesinin adı.