
Project for a Revolutionary Marxist International Eylemler Üzerine SEP Üyesi Derya Koca ile Konuştu
Project for a Revolutionary Marxist International, Sosyalist Emekçiler Partisi (SEP) üyesi Derya Koca ile Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından yaşanan kitlesel protesto dalgasını konuştu.
PRMI: Mevcut durumu ana hatlarıyla biraz anlatabilir misiniz?
19 Mart’ta Erdoğan’ın en güçlü rakibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ve belediyenin tüm üst düzey yöneticilerini, İmamoğlu’nun siyasi ileri kadrolarını gözaltına alıp hapse atmasının ardından büyük bir gençlik ayaklanması patlak verdi.
Üniversiteli gençlerin öncülüğündeki eylemler toplumsal enerjiyi bir anda harekete geçirdi ve 23 yıldır iktidarda olan, giderek otoriterleşen Erdoğan rejimine karşı ülke genelinde büyük bir protesto dalgası başladı.
Erdoğan’ın emrindeki yargı, polis ve medya aylardır bu tamamen uydurma ve kurmaca “yolsuzluk” ve “terör” operasyonunu hazırlıyordu. Erdoğan’ın bir belediyeyi eline geçirmesi ilk kez olmuyor. Büyük çoğunluğu seçilmiş belediye başkanı terörizmle bağlantı ya da yolsuzluk iddialarıyla görevden alındı, kayyımlar atandı. Birçoğu tutuklu. Hapishaneler muhalif figürlerle dolu ve bunların ön saflarında siyasetçiler ve gazeteciler var.
Erdoğan, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde en önemli büyükşehirlerin hepsini kaybetti. Bu, belediyelerin geniş kaynakları üzerindeki kontrolünü kaybetmesi ve siyasi üstünlüğünün zedelenmesi anlamına geliyor.
Ülke derin bir ekonomik krize ve onlarca yıllık kazanımların kaybına sürüklendi. 2016’daki darbe girişimini bahane eden Erdoğan, anayasayı değiştirerek başkanlık rejimi ilan etti ama artık iki dönemlik yasal süre sınırına ulaştı. Normalde 2028 seçimlerinde aday olamıyor. Ancak görevi bırakmak için de fazla hırslı. Ömür boyu başkan olmak ve muhalefetsiz bir ülke yaratmak istiyor. Ancak ülkenin sosyal ve dinamik yapısı buna uygun olmadığından sürekli olarak daha baskıcı olmak zorunda. Artık popülaritesi ciddi şekilde aşınmışken, şimdiye kadar yaptığı gibi toplumsal kutuplaşmaya dayalı bir politikayla seçim kazanamayacak bir noktaya geldi. Bu noktada muhaliflerini ortadan kaldırma planını devreye soktu ve yargı darbesi yaptı.
Hayatları boyunca sadece otoriter Erdoğan’ı, aşırı zenginlere hizmet eden otoriter rejimini ve geleceksizliği görmüş gençler arasında yeni bir mücadele dalgası başladı.
PRMI: Baskının seviyesi ne durumda, sizce artacak mı?
Kitleler o kadar büyük kalabalıklar halinde bir araya geldi ki, belki de 10 yıldır ilk kez şehir meydanlarında gösteriler yapılabildi. Polis, öyle emredilmesine rağmen istediği düzeyde sert davranamadı. Ancak gösteriler dağılmaya başladıktan sonra, alanda kalan az sayıdaki genç veya polis barikatlarında polisle karşı karşıya gelen gençler, polisin çok acımasız şiddetiyle karşılaştı. Gözaltında kadınlara yönelik taciz ve ağır darp vakaları yaşandı.
Ayrıca gösterilerin en yoğun olduğu hafta boyunca her sabah evlere baskınlar düzenlendi, yüzlerce kişi gözaltına alındı ki insanlar korkup ertesi gün gösterilere gitmesin. Yaklaşık bin kişi gözaltına alınırken, 300’e yakın öğrenci de tutuklandı. Serbest bırakılanlar ve ev hapsine alınanlar bu sayıya dahil değil. Ancak bu ters tepti. Başlıca taleplerden ve kampanya konularından biri tutuklanan gençlerin serbest bırakılması. Bu röportajı yaptığımız sırada bile mevcut durumda önemli bir değişiklik oluyor. Büyük toplumsal baskı sonucu tutuklanan öğrenciler serbest bırakılmaya başlandı. Bu yeni bilgi mücadelenin gücünü ve meşruiyetini yansıtıyor.
PRMI: İnsanlar neden bu kadar öfkeli? Ne istiyorlar?
Çok basit bir şekilde adalet istiyorlar. Yargı tamamen Erdoğan rejimine itaat eden bir aygıt olarak çalışıyor.
Haklarını arayan kadınlar, işçiler ve muhalifler acımasızca bastırılıyor. Gerici İslamcı tarikatların baskısı altında üniversitelerdeki festivaller bile yasaklanıyor. Sanata karşı büyük bir sansür var. Sıradan insanlar sosyal medya paylaşımları veya sokak röportajlarındaki konuşmaları nedeniyle tutuklanıyor.
Kayırmacılık, gençleri tiksindiren büyük bir yolsuzluk. Üniversite okusanız bile iyi bir iş bulma şansınız yok. Asgari ücret yoksulluk sınırının altında ve ülkenin çoğu asgari ücretle geçinmekte. Öte yandan, birileri büyük bir zenginleşme içinde. Ekonomik kriz gençliği, eğitim bütçesini ve üniversite hayatını tamamen dibe çekti. Artık genç bir insan olarak gençliğinizi yaşamanız mümkün değil. Baskılar nedeniyle haklarınızı aramanız da zorlaşıyor.
Genç nesiller böyle bir ülkede yaşamak istemiyor. Gençlerin en büyük hayali ülkeyi terk etmekti. Ülkede son 20 yılda yaşanan dramatik değişimler ve ağır baskılar nedeniyle 30-40 yaş grubunda derin bir sessizlik varken, 20’li yaşlardaki nüfus patlama noktasına gelmiş durumda.
Somut olarak talep, mümkün olan en kısa sürede erken seçim yapılması, adaletsizliklerin sona erdirilmesi ve demokratik hak ve özgürlüklerin sağlanması. Ancak bu talepler sistemin doğasına derinden aykırı ve ülkenin muhalefet lideri CHP bunu anlamıyor ve ciddi bir değişimi zorlama gücü ve kapasitesi ortaya koymuyor.
PRMI: Erdoğan’ın bu krizden bir çıkış yolu var mı?
Erdoğan bu kadar büyük bir patlama beklemiyordu. Yıllardır refleksleri körelmiş, her gün kötü haberlere alışmış bir ülkede bir iki kontrollü eylemin olacağını ve planlarını uygulayabileceğini düşünüyordu. Ama öyle olmadı.
Muhalefetin eylemleri nedeniyle belediyenin kontrolünü ele geçiremedi. Bu Erdoğan için kötü haber. Bu bir geri adımdı. Ancak en büyük rakibini hapse atmayı başardı. İktidarda kalabilmek için anayasayı tekrar değiştirmesi gerekiyor. Ya da erken seçime gidebilir. Seçimi kazanamayacağı için böyle bir ihtimal de yok. Ancak anayasa değişikliği için gerekli ittifaklara sahip değil. Bu nedenle bu krizden çıkması zor görünüyor. En olası senaryolardan biri, 2028’e kadar siyasi gerginliğin azalması ve hamlelerini zamana yayması.
Hedeflediği diğer bir konu ise CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve CHP’nin kurumsal yapısıydı. Bunları da ortadan kaldırmak istiyordu. Ancak bu derin çelişkilerin çok da normal süreçlere yol açmayacağı açık.
Erdoğan, Orta Asya tipi bir diktatörlük kuramayacağını düşünüyorsa parlamenter sisteme geri dönmeyi ve kendisini güvence altına alacak bir uzlaşmayı arayabilir ama bunun için sokakların çok sert olması gerekir ve öncelikle yeni saldırı fırsatları arayacaktır.
PRMI: Eğer Erdoğan Trump’ın hareketlerinden cesaret alıyorsa bu sırada AB ne yapıyor?
Trump’ın iktidara geri dönmesiyle birlikte ABD ve AB emperyalizmi arasındaki çelişki derinleşti. NATO’nun ABD tarafından eskisi kadar desteklenmeyecek olması AB emperyalizminin ittifak ihtiyaçlarını güçlendiriyor. Türkiye’nin büyük kara ordusu ve askeri gücü AB için Orta Doğu’da önem kazanıyor. Türkiye’nin en büyük ihracat noktası AB. Bu nedenle, Erdoğan bu hamleleri dünyadaki otoriterliğin genel büyümesini ve uluslararası avantajları göz önünde bulundurarak planlamış gibi görünüyor.
PRMI: Bu protestoların merkezinde, adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve bir sonraki seçimde aday olmasının engellenmesinin ardından CHP yer alıyor. CHP nedir ve bu hareket içinde nasıl hareket ediyor?
CHP kitlelerin baskısı altında ilerledi. Kitleler ülkenin her yerinde sokaklara çıkarak güçlü bir baskı yarattı. Ancak CHP zayıf bir örgütsel yapı, güçlü kadrolara sahip olmayan klasik bir merkez burjuva parti.
CHP’nin zaafları ve sisteme olan sadakati AKP’nin ülkeyi ezme kapasitesinin artmasında büyük bir etkiye sahip oldu. CHP her zaman bir hayal kırıklığı hikayesi olmuştur.
Ancak Türkiye’deki rejim şu anda otoriter bir çöküş yaşıyor ve seçme ve seçilme hakkı ortadan kaldırılıyor. CHP’nin mücadeleyi geri çekme yaklaşımı kitlesel baskı nedeniyle değişti. Daha enerjik ve saldırgan bir muhalefet sergilemeye başladı. Yine de ciddi bir mücadele planından bahsedemeyiz. Yoğun sokak protestolarının artık geride kaldığı ve Erdoğan’ın birkaç adım geri attığı yeni durumda başka hamlelere ihtiyaç var. Gençlik enerjisini koruyor ve sonuna kadar gitmek istiyor.
PRMI: Peki CHP liderlik etmeye zorlanıyorsa, protestoları yönlendirenler gençler mi? Öğrenciler ne rol oynuyor? Öğrencilerin bilinci nedir?
Evet, gençler gerçekten de hareketin ana gücü. Eylemlerin ilk günündeki sessiz ve gergin bekleyişi kıran ve ülkede psikolojik bir eşiğin aşılmasına neden olan eylemlere öncülük ettiler.
Ayrıca bir hafta boyunca her gün çok yüksek bir enerjiyle eylem yaptılar. Üniversitelerde dersleri boykot ettiler ve sokaklara çıktılar. Ancak öğrenciler son derece heterojen ve örgütsüz bir durumda. Hem solcu gençler hem sağcı Kemalist gençler hem de daha milliyetçi olanlar sokaklarda.
Sosyalist sol, eylemlerin ilk anından itibaren kritik roller üstlendi ve yerel komiteleri birleşik bir güce dönüştürmek için ortak çaba sarf etti. Sosyalistlerin sayıca sınırlı güçleri olmasına rağmen, bu kritik rolleri üstlenebilirdi ve belirleyici müdahalelerde bulunabildi. Sol, gençlik üzerinde belli düzeylerde etki sahibi.
PRMI: Eylemlere katılan sağcı eğilimler var mı?
Derya: Sağcı olanlar da var tabii. Bu kitlesel bir eylem dalgası. Solcu, Kemalist ya da aşırı sağcı olanlar var. Herkesin ortak noktası Erdoğan’a öfke ve ondan kurtulma isteği. Bu gayet anlaşılır bir durum.
Uzun yıllardır, genç kitleler giderek daha sağcı bir siyasi çizgiyle karşı karşıya kaldı. Türkiye’de de göçmen karşıtı bir milliyetçi hareket ortaya çıktı. Kürt karşıtı bir milletçi damar da hep var oldu. Öte yandan sol eğilimli gençler de var. Hak ve özgürlükler konusu gençler için en hassas konu.
PRMI: Öğrenciler grevlere çağrı yapıyorlar. DİSK gibi sendikalar ne rol oynuyor?
Maalesef söylem düzeyinde beklentileri dile getirmekten öteye geçemiyor. DİSK uzun yıllardır bürokratik bir kabuktan başka bir şey değil. İşçilerin en temel hakları için bile mücadele etmedi. Açıkça söylemeliyiz ki, DİSK başta olmak üzere sendikalar bürokratik bir aygıt olarak Erdoğan’ın bu noktaya gelmesinde sorumlu aktörlerden biridir. İçinde önemli sayıda sol kadronun bulunduğu kamu çalışanları konfederasyonu KESK, tabandan gelen çabalarına rağmen zayıf kaldı.
PRMI: Öcalan ve PKK’nin silah bırakma duyurularının üzerinden yalnızca bir ay geçti. Kürtlerin eylemlere katılımı nasıldı?
Evet, silah bırakma sürecinin başlatıldığı duyuruldu. Erdoğan, 1999’dan beri tutuklu bulunan Abdullah Öcalan aracılığıyla PKK hareketinin tarihi tasfiyesini sağlayan tarihi bir lider olmak istiyordu. Bunu, Golani’nin Suriye’de iktidara gelmesine yardımcı olma çabalarıyla aynı anda “terörsüz Türkiye” kampanyasıyla koordine ederek yaptı.
Kürt ulusal liderliği ve Erdoğan ile müzakere etmeye motive olmuş umutlu halktan sadece teslim olmaları isteniyor. Ezilen Kürt halkı için hiçbir somut adım veya demokratik gelişme vaat edilmiyor. Zaten Erdoğan’ın kayyum atayarak Kürt belediyelerini ele geçirdiği böylesi otoriter bir ortamda bu mümkün değil.
Aynı zamanda, PKK’nın ulusal liderliğinin Erdoğan’a zorluk çıkarmak istemedikleri için eylemlere katılmaması da stratejik bir hamleydi. Muhalefet, hareketi baştan bölerek zayıflatıldı.
PRMI: Diğer sol partiler – TİP ve TKP – kendilerini radikal sosyalist partiler olarak tanıtıyorlar. Mücadeleyi yönlendirebilme güçleri olduğunu kanıtlayabildiler mi?
TİP, TKP’den kopan SYRIZA tipi bir kitle partisi. Ülkedeki sol kanatta ilk başta büyük bir sempatiyle karşılandılar ve Kürt ulusal hareketinin ana partisi olan DEM Partisi’nin listelerinden milletvekilleri kazanarak yüksek siyasette popüler oldular ancak kitle partisi olmanın getirdiği tüm çelişkileri ve zayıflıkları taşıyolar.
Tabanları heterojen bir yapıya sahip ve etkili işler yapma ve hareket etme konusunda sayılarına kıyasla zayıflar. Kitle partisinin temel zayıflığı bu kritik anlarda hemen ortaya çıkar.
TKP ise son derece sekter, klasik Stalinist bir parti. Tabanları protestolara katıldıktan sonra protestolara katılmak zorunda kaldılar. Oldukça kontorllüler ve şimdi de sağ bir kampanya ile günü kurtarma derdindeler. CHP’nin sol tabanını stratejik olarak tutmaya çalışan milliyetçi, sol-Kemalist bir çizgiyi takip ediyorlar. Radikalizmden ve sistemle çatışmaktan her zaman kaçındılar. Laik cumhuriyet düşüncesinin gerçek taşıyıcısı olan CHP sokağa çıkınca TKP tam anlamıyla mana kaybı yaşadı.
PRMI: Sizin partiniz SEP ne öneriyor?
Öğrenci protestolarının en başından itibaren kararlı eylemlerin örgütlenmesine kadar hareket üzerinde önemli bir etkimiz oldu. Şimdi SEP, üniversitelerdeki boykot komitelerinin güçlendirilmesini, mahallelerde ve işyerlerinde yerel komiteler kurulmasını ve somut kampanyalar aracılığıyla hareketi sürdüren bürokratik olmayan bir örgütsel yapı oluşturulmasını savunuyor. Ekonomik kriz ülkenin en temel sorunundan biri. Hareketin ekonomik talepleri de içermesi gerekiyor. Dayanışma ağlarına ve tutuklanan tüm öğrencilerin serbest bırakılması için bir kampanyaya ihtiyacımız var.
Genel grev şu anda gerçekçi olmasa da, işçi sınıfına seslenmek ve sendika bürokrasisine karşı onlarla yankı bulan talepleri yerleştirmek hayati önem taşıyor. Şu anda, tüketici boykotları halk arasında popüler. CHP, AKP’ye yakın şirketlerin boykot edilmesini istiyor. Sosyal medyada, alışverişi boykot etme çağrıları dönüyor.
İnsanlar Türkiye’nin otoriterliği finanse etmek için petrol veya diğer iç kaynaklardan yoksun olduğunu ve bunun da onu tüketici boykotlarına karşı savunmasız hale getirdiğini tartışıyorlar. Ancak biz, üretici grevlerinin, doğrudan eylemin, mahalle ve işyeri komitelerinin ve örgütlü mücadelenin -tüketici boykotlarının değil- nihai sonucu belirleyeceğini savunuyoruz.
PRMI: Sizce bu hareket nasıl şekillenecek?
Gençliğin öfkesi, işçi sınıfının çektiği acılar ve Kürt halkının özgürlük arzusu, hepsi devrimci bir çözüme ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Mevcut sol örgütler bürokratik, sisteme bağlı ve ne yazık ki sınıf perspektiflerini ve karakterlerini kaybetmiş durumda. Sonuç olarak, demokratik alanı savunmanın ötesine geçilemiyor veya mücadele için daha gelişmiş stratejiler geliştirilemiyor. Kitleler artık bu sınırların ötesine geçmeye başladığına göre, bu hareketten yeni bir devrimci nesil örgütlemeliyiz.
Buna paralel olarak kitleler acil erken seçim çağrısı için kampanya düzenleyerek harekete geçirilmeli. Herhangi bir burjuva güçten bağımsız bir hareket yaratılmalı ve sürece uygun araçlarla müdahale edilmeli. Stratejik olarak asıl hedef kitlelerin sisteme karşı enerjisini güçlendirmek olmalı. Kendi gücüyle ilerleyebilen ve sisteme karşı devrimci çizgiyi güçlendirebilen bir halk ve gençlik yaratmalıyız.
Hareketin zirvesini geride bıraktık. Enerji hala sönmekten uzak. Enerjinin dağılmasını önlemek ve kalıcı bir siyasi direniş odağı yaratmak için, özellikle hareketin öncüsü olan gençler arasında yeni kampanyalar yürütülmesi gerekiyor. Bunun için birleşik bir cepheye ve güçlü eylemler ve kampanyalara ihtiyaç var. Dinamizmin devam etmesi gerekiyor, bunun için güçlü eylemler ve kampanyalar örgütlemek gerekiyor. Aksi takdirde burjuva siyasete doğru bir normalleşme olabilir ve Erdoğan’ın geri adım atmasıyla bir rahatlama hissi olabilir ama durmak istemeyecektir. İlk fırsatta saldırıya geçecektir.
Kaynak: https://revolutionarymarxism.com/turkey-new-wave-of-struggle-is-led-by-youth/