Otoriter Popülizmin Pandemi Karşısındaki İflası: Hindistan Örneği – Arzu Görmez

Otoriter Popülizmin Pandemi Karşısındaki İflası: Hindistan Örneği – Arzu Görmez

WHO Europe Head Warns India COVID-19 Crisis Could 'Happen Anywhere'

Yaklaşık 1,4 milyarlık nüfusuyla dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan olan Hindistan’da korana salgını kontrolden çıkmış durumda. Ülke genelinde salgının ikinci dalgası tüm hızıyla devam ediyor. Hindistan, 2 Nisan’dan bu yana günlük bazda dünyada en fazla vaka kaydedilen ülke konumunda. Özellikle yoksul nüfus için pandeminin ağır bir krize evrilmesiyle birlikte hayat tam bir cehenneme dönüştü.

Ülkede günlük vaka sayısının 400 bini aştığı ve 4 bine yakın ölümün gerçekleştiği biliniyor. En basit sağlık tetkiklerine erişimin bile ciddi zorluklar içerdiği, sağlık hizmetlerine ulaşmanın neredeyse imkansız  bir hal aldığı ülkede vakaların ve covid-19 kaynaklı ölüm sayılarının açıklanandan çok daha fazla olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil. Ölülerin geleneksel usülde yakıldığı krematoryumlar yetersiz kalırken, medyaya yansıyan görüntüler insanların ölülerini kentlerdeki parklar gibi geçici mekanlarda yakabilmek için binlerce kişilik kuyruklar oluşturduğunu gösteriyor.

Sağlık sisteminin felç olduğu ülkede, başta başkent Delhi olmak üzere birçok kentte hastanelerin yatak kapasiteleri dolmuş durumda. Tıbbi oksijen kaynakları ve morglar ise yetersiz kalıyor. Pek çok insan hastalarını evde tedavi ettirmenin yollarını bulmaya çalışıyor. Yoksul halk bırakalım  karaborsaya düşmüş oksijen tüplerini ve ilaçları almayı, resmi fiyatları bile ödeyemiyor.

Hindistan’da Pandemi Neden Derin Bir Krize Dönüştü?

Hindistan örneğinde koronavirüs salgınının derin bir krize dönüşmesinde karşımıza iki sebep çıkıyor: Birincisi neoliberal kapitalizmin böylesine devasa bir sağlık krizi karşısında toplumsal ihtiyaçlara yanıt verebilecek bir sağlık sistemi kurmak yerine kapitalistlerin çıkarını öncelediği bir kez daha kendisini gösteriyor.

Dünyada olduğu gibi Hindistan’da da ilaç ve sağlık şirketlerinin kar hırslarının rolü karşımıza çıkıyor. Örneğin pandemide oksijen üretmeye başlayan petrokimya şirketi Reliance Industries’in (RIL) başkanı Mukesh Ambani’nin, Forbes’un 1 Mayıs’ta yayınladığı listede 4,4 milyar dolar kazançla üçüncü sırada yer aldığını görüyoruz. Pandemiden önce tıbbi sınıf yüksek oksijen üreticisi olmayan şirket, yüksek saflıkta tıbbi sınıf oksijen üretmek için rafinaj ve petrokimya sınıfı oksijen için tasarlanmış üretim sistemini hızla yeniden yapılandırdı. Salgını fırsata çeviren şirket, şu anda günde bin tondan fazla sıvı oksijen üretiyor. Bu sayede Ambani, 71,1 milyar dolarlık net servetiyle Asya’nın en zengini ve dünyanın en zengin 13. Kişisi unvanını alabiliyor. Yoksul Hindistanlılar hastane kapıları önünde oksijensizlikten can verirken, insanlar hasta yakınlarını virüsün bulaşıcılığını bile görmezden gelerek hayatta tutmak için çırpınırken; hastanelerdeki oksijen kıtlığının ülkenin siyasi elitleri tarafından lojistik ve nakliye sorunlarıyla açıklanması yeterli bir cevap oluşturmuyor.

Hindistan dünyanın en büyük ilaç üreticisi olmasına rağmen, ülkede aşı konusunda da çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Şimdiya kadar ülke nüfusunun yalnızca yaklaşık yüzde 11’i (154 milyon kişi) aşının ilk dozunu olabildi, her iki dozu alanların oranı ise yüzde 2’nin altında. Ülkede sağlık çalışanlarının bile sadece yüzde 37’si aşılanabildi. Günlük aşılama oranları aşı kıtlığı nedeniyle Nisan ayından bu yana düzenli olarak düşüyor.

Hindistan’da toplam aşılama sayısı

 

Günlük yapılan aşı sayısı

Oysaki Hindistan çok sayıda aşı şirketine sahip. Bu şirketlerin başınıysa Serum Enstitüsü çekiyor. Büyük teknoloji firmalarından olan aşı devi Serum Enstitüsü (SII) AstraZeneca formülüyle Covishield aşısını üretiyor. Uluslararası aşı erişim programı COVAX’ın dağıtımını yapacağı dozların büyük kısmını AstraZeneca oluşturuyor. Zira COVAX bünyesinde yoksul ülkelere sağlanacak aşıların % 72’sinin Hindistan’da üretilmesi planlanıyordu. Ancak hükümet krizin çığrından çıkmasıyla aşı ihracatını askıya alırken; bu durumun özellikle Afrika ve Latin Amerika ülkelerini zor durumda bırakması bekleniyor. Aşı milliyetçiliği, aşı üretim hammadesine özellikle ABD tarafından konulan ambargo, şirketlerin kar hırsı ve kapitalist patent yasaları insanlığın karşılaştığı bu ağır kriz karşısında ödediği bedelin ağırlaşmasına yol açıyor.

How India's Covid crisis is playing out in global media coverage — Quartz

Öte yandan neoliberal piyasacı sisteme ek olarak otoriter popülist Modi rejimi icraatlarıyla adeta yangının üzerine benzin döküyor.  Geçtiğimiz yıl sokağa çıkma yasaklarına uymayan insanların sokaklarda sopayla dövüldüğü bir ortamdan; bu sene Modi’nin düzenlediği kitlesel mitinglere, dini festivallere geçiş yapıldı.

Salgından çok seçimlere odaklanan Modi, özellikle ülkede başgösteren Hint varyantını  “yüksek endişe” sebebi olarak nitelendirip uyarılarda bulunan bilim dünyasına kulak tıkamakla yetindi. Ekonomik kaygılarla hareket eden hükümet ciddi oranda artan vaka ve ölüm sayılarına rağmen herhangi bir kapanma önlemine gitmedi. Geçtiğimiz yıl yaşanan kapanma sürecinde ülkede üretimin % 24 düştüğü, 140 milyon kişinin de işsiz kaldığı ve bu durumun tekrar yaşanmak istenmediği biliniyor. Kapanmanın gerçekleşmesi durumunda işsizler ve yoksullar için hayat şartları daha da zorlaşacak ve bu Modi’nin seçim döneminde istemediği bir şey. Nitekim Batı Bengal eyalet seçimlerinde aldığı yenilgi, Modi’nin toplumsal prestijinin muhalefet karşısında erimeye yüz tuttuğunun bir göstergesi.

Tıpkı diğer otoriter figürler gibi Modi de son dönemde enerjisini salgınla mücadeleden çok yükselen muhalefetle mücadeleye ayırıyor. Son olarak Twitter’a ülkedeki salgınla ilgili olumsuz paylaşımların silinmesi çağrısı yapıldı. Muhalefet ülke içinde salgınla ilgili ölüm ve vaka sayısı gibi verilerin karartıldığını da dile getiriyor.

Hindistan’ın hikayesi hepimize tanıdık gelecek türden. Modi, Erdoğan, Bolsonaro gibi figürler salgın yönetiminde halk sağlığından ziyade atılacak adımların kendi siyasal geleceklerine olan etkilerini ve ekonomiye yansımalarını umursuyor. Kazanan bir avuç kapitalist elit olurken; kaybeden ve ölümle burun buruna yaşayan toplumun % 99’unu oluşturan yoksul emekçi sınıflar oluyor.