Medyada Karanlık Koyulaşırken – Emre Güntekin

Medyada Karanlık Koyulaşırken – Emre Güntekin

Doğan Medya Grubu Demirören’e satıldı ve Türkiye’de medya tarihinin en önemli öznelerinden olan Aydın Doğan sessiz sedasız köşesine çekilmiş oldu. Doğan Medya’nın bünyesinde yer alan Kanal D, CNN Türk, “amiral gemisi” Hürriyet, Posta gazeteleri, YAYSAT ve irili ufaklı pek çok yayın organı daha önce Milliyet ve Vatan gazetelerini alan Demirören’in kontrolüne geçmiş oldu.

Bu satışın toplumun haber alma kanalları üzerinde Doğan’dan Demirören’e, bir patrondan diğerine geçmiş, ne var ki bundadenilemeyecek kadar geniş ölçekli etkileri olacaktır.

Doğan Grubu uzun yıllardır iktidarın sopasını üzerinde hissediyordu. Erdoğan’ın özellikle 28 Şubat ile ilgili olarak Doğan’a bir süredir aba altından sopa gösterdiğini unutmamak gerekli. Diğer taraftan 28 Şubat sürecinde atılan “Muhtar bile olamaz!” başlığını Erdoğan’ın kişisel bir kin olarak yıllardır dile getirdiğini biliyoruz. Son dönemde de özellikle 28 Şubat’ın sivil ayağından hesap sorulsun diye çığrışan lağım medyasının isim vermeseler de hedeflerinden birisi Doğan’dı.

Aydın Doğan buna karşılık olarak yıllardır iktidarın bir dediğini iki etmiyordu. Grubun bünyesinde yer alan muhalif isimler bir bir uzaklaştırılmıştı. İktidarın hedef aldığı hangi gazeteci varsa Doğan onu kapının önüne koyuyordu. Ayrıca grubun kendi içerisinde iktidar ve siyaset ile ilgili haberlerde ciddi bir sansür ve otosansür mekanizmasının uygulandığı zaman zaman kimi örnekleriyle kamuoyuna yansıyordu. Fakat 2019 yaklaştıkça iktidarın hem nalına hem mıhına gazeteciliğe bile en ufak bir tahammülü kalmamış görünüyor. Ayrıca her devrin adamı olabilen Doğan gibi patronların ufak bir sendelemede yeniden yeni egemenlerle iş tutabileceğini biliyor.

Bütün yazılı görsel ne varsa kendisine yakın olan ve gerektiğinde Erdoğan, Demirören gibi zılgıtı basıp ağlatabileceği bir patrona emanet etmek istiyor. Paraları mı yetmedi? Kamu bankalarından verilen devlet destekli krediler, yandaş patronlardan havuzlanan paralar, yolsuzlukla götürülen milyarlar ne güne duruyor.

Sonuç: Çalıklar, Cinerler, Sancaklar, Şahenkler ve Demirörenler… Medyamızın neredeyse % 99’u bu iktidar dalkavuklarına emanet… Yaşasın dün sarayda ne yedim tarzı habercilik!

Fakat elindeki yayın organlarını neredeyse yok pahasına satmak zorunda bırakılan Doğan böyle bir ortamın hazırlanmasının en büyük müsebbiplerinden birisidir. Medya sektöründe neoliberal uygulamaların önünü açan, gazetecileri örgütsüzlüğe ve güvencesiz çalışmaya zorlayan, gazeteciliğin ve topluma doğru bilgi aktarmanın etiğini yıkan, on yıllardır hangi güç hâkimse onun borazanlığını üstlenen, iktidar tak deyince gereğini şak diye yerine getiren, iktidara yaranmak adına medya yönetimini yandaş isimlere teslim eden Doğan bugün ektiğini biçiyor.

Türkiye’de büyük holdinglerin medyaya el atmasının ve elindeki medya gücünü akçeli işler için bir koz olarak kullanmasının öncülerinden olan Doğan, medyanın kötürümleşmesini ve bugünkü topyekün batışını neredeyse 40 yıl önce başlatmıştı. Bu satışla birlikte her şey yerli yerine oturmuş bulunuyor. Sadece görsel ve basılı medyada değil; yeni yasa değişikliği ile birlikte Netflix, Youtube gibi yayın araçları da RTÜK denetimine alınırken iktidarın beğenmediği yayınlar nedeniyle dijital platformların kapatılması da şaşırtıcı olmayacak. Yani bağımsız gazetecilik yapmak isteyenler, Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamid gibi iktidar destekli propaganda dizileri yerine kaliteli yayınlar izlemek isteyenler… Bye bye happiness…

Elde gazetecileri hapise atılmadığı takdirde topluma doğru haberleri ulaştırılabilen birkaç basın yayın organı ve kapatılmadığı zamanlarda topluma haber alma olanağı sunan sosyal medya kaldı. Doğan bünyesindeki YAYSAT dağıtım ağının Demirören’e geçmesiyle bağımsız gazeteler ve yayınlar için tehlike çanları çalıyor.

Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat’ın çağrısı önemli: “Sürecin dağıtım imkânları ile ilgili boyutu da diğer önemli yanını oluşturuyor. Doğan Grubu’na ait dağıtım şirketi tarafından dağıtılan bizim gibi gazeteler açısından bundan sonraki sürecin nasıl işleyeceğini zaman içinde göreceğiz. Aynı dağıtım şirketi tarafından dağıtılmaya devam edilse dahi yarın iktidarın aleyhine önemli ve etkili manşetler attığımız kritik zamanlarda gazetelerin çeşitli teknik numaralarla okura ulaşmasında sorunlar yaşanır mı bunu zaman gösterecek. Ancak tüm bu riskleri de dikkate alarak, bir süredir kafamızda döndürdüğümüz komşu gazetelerle ortak bir dağıtım ağı oluşturmanın imkânlarını şimdi güncel bir ihtiyaç olarak daha ciddi düşünmenin zamanıdır.”

Toplumsal muhalefetin; gazetelerinden kovulan, tutuklanan, polis baskısıyla yaşayan gazetecilerin; sosyalistlerin kendilerini kamuoyuna ifade edebilecekleri, gerçekleri aktarabilecekleri yeni bir medya ağını oluşturmaları acil bir ihtiyaç olarak görünüyor.

KATEGORİLER