Kiralık İşçilik Geliyor! İşçi Sınıfı Ne Yapmalı? – Engin Kara
Özel istihdam büroları ve geçici iş ilişkisini yasalaştırarak, işçileri daha yoğun bir sömürüye bağımlı kılacak olan yasa tasarısı, adım adım ilerliyor. Tasarı geçtiğimiz hafta alt komisyondan komisyona havale edilmişti. Bu da bir ila iki aylık bir süre aralığında, tasarının TBMM Genel Kurulu’nda görüşüleceğini ve şayet durdurulamazsa 2016’nın ortalarına doğru yasalaşabileceğini gösteriyor. Gündem acil ve yakıcı. Bu nedenle tasarı neler getiriyor, neler götürüyor; işçi sınıfı ve örgütleri bugüne kadar ne yaptı, bundan sonra neler yapması gerekiyor: yazımızda bu konuları ele alacağız.
Yasa Neleri Değiştirecek?
AKP hükümeti tarafından hazırlanmış olan “İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”, meclisteki ilgili alt komisyondaki sürecin tamamlanmasının ardından görüşülmek üzere Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na gönderildi. Tasarı, Komisyon’daki 45 günlük görüşme süresinin ardından TBMM Genel Kurul’a sevk edilecek. Bu durumda tasarı en geç Nisan’ın ikinci haftası parlamentonun gündeminde olacak.
Peki, tasarını içeriğinde neler bulunuyor? İki temel başlıktan söz edebiliriz. Bunların ilki “geçici iş ilişkisi kurulması”, ikincisi ise “özel istihdam büroları”. Bu iki başlık, birbiriyle bağlantılı; diyebiliriz ki aynı ilişkinin iki farklı görüntüsü. Özel istihdam büroları, yeni sömürü biçiminin aygıtlarını teşkil ederken, geçici iş ilişkisi ise bu aygıtların çalışma tarzına verilen ad.
Geçici iş ilişkisi, mevcut İş Kanunu’nda, holding bünyesinde bir başka işyerinde ya da aynı işi yapan başka bir işverenin işyerinde çalıştırma şeklinde yer buluyor. Yeni düzenleme ise yasanın ilgili maddesini şu şekilde değiştiriyor:
Madde 1: Geçici iş ilişkisi, özel istihdam bürosu aracılığıyla ya da holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde görevlendirme yapmak suretiyle kurulabilir.
Yeni düzenlemeyle, yine yeni kurulacak olan özel istihdam bürolarına geçici iş ilişkisi kurma yetkisi veriliyor. Maddenin yeni halinin devamında ise geçici iş ilişkisinin hamilelik, askerlik, yıllık izin, hastalık gibi sebeplerle mevcut personelle olan iş ilişkisinin askıya alınması halinde; mevsimlik tarım işleri ve ev hizmetlerinde; işletmelerin günlük işlerinden olmayıp aralıklı olarak gördürülen işlerde; iş güvenliği bakımından acil olan işlerde; işletmenin iş hacminin öngörülemeyen oranlarda artması halinde; dönemsellik arz eden iş artışları halinde kurulabileceği belirtilmiş.
Madde 4: Özel istihdam bürosu: İş arayanların elverişli oldukları işlere yerleştirilmesine ve çeşitli işler için uygun işçiler bulunmasına aracılık yapmak ve/veya geçici iş ilişki kurma faaliyeti yürütmek üzere [Türkiye İş] Kurum[u] tarafından izin verilen […] bürolar…
4. maddede “özel istihdam bürosu”nun tanımı yapılmış ve sonraki maddelerde de bunların faaliyetlerine ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Böylece iş ve işçi bulma ilişkisi özel sermaye eliyle yapılmasının ve özel istihdam büroları tarafından işçi pazarlamanın ve kiralamanın önü açılacaktır. Özel istihdam bürolarının faaliyet alanı işverenlere “işçi kiralamak” olacak. Özel istihdam büroları, Kibar Feyzo filminden akıllara kazınmış olan amele pazarı sahnesinin modern bir versiyonundan başka bir şey değildir.
AKP’nin Bahaneleri
Hükümet tarafından hazırlanan yasa tasarısının genel gerekçesinde, özel istihdam büroları ve yeni geçici iş ilişkisi için iki temel bahane bulunuyor. İlki “güvenceli esneklik”, ikincisi “istihdam”. Tasarı gerekçesinde AB ülkelerinde son dönemde yaygınlaşan “güvenceli esneklik” kavramı ile hem işletmelerin rekabet gücünün artırılacağı hem de çalışanların istihdamının ve gelir güvencesinin sağlanacağı iddia olunuyor.
İstihdam kavramı ise gerekçede iş güvencesine karşıt olarak konumlandırılmış durumda. Hükümetin kendi ağzından okuyalım: “İşin korunmasının ve aynı işte kalabilme güvencesini ifade eden iş güvencesi yerine, istihdamın korunmasını ve tek bir işverene bağlı olmadan çalışmanın sürdürülmesi güvencesini ifade eden ve aktif işgücü piyasası politikaları ile desteklenen istihdam güvencesi önem kazanmaya başlamıştır.”
Yine gerekçede özellikle genç ve kadın işsizliğin istihdamını artırmak için “özel istihdam büroları tarafından yürütülecek geçici iş ilişkisi faaliyetine ihtiyaç duyulduğu” savunulmakta. Hükümet gerekçesi bir adım daha ileri gidiyor: “ülkemizde özel istihdam büroları tarafından yürütülen geçici iş ilişkisinin yasal zeminin olmaması, bu şekilde çalışan işçilerin hak kaybına sebep olabilmekte ve kayıtdışı istihdamı teşvik etmekte”. Kayıtdışı istihdamı engellemek için hükümetin aklına gelen çözüm ise özel istihdam büroları kurmakmış.
Gelelim Gerçeklere
Öncelikle işsizliğe bir çözüm olarak gösterilmeye çalışılan geçici iş ilişkisi kurulmasını ele alalım. Hükümet, kadın ve genç işsizlerin istihdamına yönelik getirdiğini söylediği bu düzenlemeyle, aslında çalışma yaşamının fiilen son derece gerilemiş olan koşullarına yasal bir kılıf uydurmaya çalışıyor. Yetersiz istihdam sorunu, parçalı bir istihdam modeliyle aşılmaya çalışılmakta. Şöyle ki, geçici iş ilişkisinin özel istihdam büroları tarafından yapılabilmesinin önü bir kez açıldığında, bu yeni model giderek yaygınlaşacak ve önemli bir işçi kitlesi ancak “geçici” olarak iş bulabilecek hale gelecektir. Tam da tasarının vurguladığı gibi özellikle kadın ve genç işçiler, “geçici iş”lerde çalışacak, oldukça sık iş değiştirecek ve zaten gitgide kısıtlanan işçi haklarının önemli bir kısmından mahrum kalacaklardır.
Geçici iş ilişkisine tâbi çalışanlar, işi, asıl işverene yaptıkları halde, kendilerine karşı işveren sıfatıyla sorumlu olan özel istihdam büroları olacaktır. Öte yandan asıl işverenin emir ve iş gördürme yetkileri devam edecektir. Alt işveren (taşeron) sisteminde yaşanan sıkıntılar, muhtemelen daha ağır koşullarda, özel istihdam büroları aracılığıyla çalışmada da karşımıza çıkacaktır.
Bir işyeri ile kurulan geçici iş ilişkisi bağlamında çalışan işçinin bu işyeri ile olan bütün ilişkisi, sözleşme süresinin bitiminde sona erecek ve işçi bir sonraki geçici iş ilişkisinin kurulmasını bekleyecek. Bugün, taşeron firmaların iş hacminin düştüğü dönemlerde (örneğin üniversite içerisindeki yemekhane işletmelerinde yaz aylarında) iş ilişkisini sona erdirip, yeni iş döneminde tekrar kurarak kârın düşük olduğu aylarda işçiye ücret ödememe alışkanlığı, özel istihdam büroları ile çok daha esnek bir şekilde uygulanacak. Böylece, belirli bir süre için üretim miktarını artırmak isteyen sermayedar, istediği zaman geçici olarak işçi kiralayarak bunu sağlayabilecekken; işçiler ise kendisini kiralayacak bir patron bekleyişiyle sık sık ücretsiz dönemler geçireceklerdir.
Tasarıda özel istihdam bürolarının geçici iş ilişkisi kurabileceği alanlar (bknz: Madde 1) sınırlı olarak sayılmış; ancak sadece şimdilik! İlk elden bu imkan sadece sayılı alanlarda, yani dönemlik iş hacmi artışları, asıl işçinin hastalık vs. nedenlerle bir süreliğine iş ilişkisini dondurduğu durumlar, mevsimlik işler ve ev hizmetlerinde tanınmış durumda.
Ancak yine taşeron çalışmanın yasada, sadece uzmanlık gerektiren ve asıl işin dışındaki işlerde kullanılmasının öngörülmesine rağmen, bugün asıl işler de dahil olmak üzere bu denli yaygınlaşması göz önüne alındığında, özel istihdam büroları aracılığıyla kurulacak olan geçici iş ilişkisinin hangi boyutlarda yaygınlaşacağını tahmin etmek çok da zor olmasa gerek.
Yine hükümetin hazırladığı tasarının gerekçesine dönelim. Aynen şunlar söylenmiş: “Ülkemizde güvenceli olan ancak esnek olmayan kayıtlı çalışanlar ile esnek olan ancak güvencesi olmayan kayıtdışı çalışanlar arasındaki farklılıklardan dolayı bölünmüş bir işgücü piyasası mevcuttur. Bu nedenle, ülkemizde esneklik-güvence dengesinin henüz sağlanamamış olduğunu söylemek mümkündür.” Bu ifadeler ve yukarıda yaptığımız açıklamalar dikkate alındığında, söz konusu dengenin en olumsuz şartlarda sağlanacağından şüphe duymanın imkanı yoktur. Hükümetin hedefi, işçi sınıfını “yoksullukta eşitlemek”tir.
Özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi verilmesiyle zaten düşük olan sendikalaşma oranları iyice düşecek, örgütlenmenin önünde yeni taşlar konulacak. Kıdem tazminatının geçici olarak iş sözleşmesine dahil olan işçiler için büyük ölçüde anlamsızlaşması ve fiilen ortadan kalkması gündeme gelecek. Öte yandan, özel istihdam bürolarının sadece özel işletmelerle sözleşme kurmasının öngörülmesine rağmen, kamuda faaliyet yürüten alt işverenler aracılığıyla bu yeni sömürü biçiminin kamuya da sızması mümkün ve muhtemel.
İşte Özgür Dünya!
İşçi sınıfını anlatan filmleriyle dünya çapında tanınmış olan Ken Loach’un İşte Özgür Dünya (It’s a Free World) isimli filmi, özel istihdam bürolarında hayatları çalınan göçmen işçileri konu alıyor. Batının “özgürlük” hikayelerinin altında yatan gerçekleri göz önüne sermeye çalışan Loach’un filmi, Türkiye’deki çalışma yaşamında gerçekleşecek dönüşümlerin bir benzerini, İngiltere üzerinden anlatıyor.
İşte, AKP’nin özel istihdam büroları, “özgür dünya”nın sınırlarını genişletecek: “İster çalışırsın, ister çalışmazsın; zorlama yok. Fakat çalışacaksan, oyunun kurallarını patronlar yazıyor; itiraz edemezsin. Artık öyle eskisi gibi yıllar boyunca bir şirkete bağımlı da olmayacaksın, yılda birkaç kez farklı şirketlerde çalışma, farklı patronlar tanıma imkanın olacak. Ama önce bir şartım var: hakmış, sendikaymış, güvenceymiş, zammış. Unut gitsin! Allah beterinden saklasın…”
Nasıl Mücadele Etmeli?
Kiralık işçiliği yasalaştıracak olan kölelik tasarasının neler içerdiğini az çok anlatmaya çalıştık. Eğer bu tasarı yasalaşırsa, önümüzdeki dönemlerde çalışma yaşamında daha büyük dönüşümlerin gerçekleşmesinin de önü açılacak. Kıdem tazminatı sisteminde istediği dönüşümleri hala tam olarak gerçekleştirememiş olan AKP, bu yasayla birlikte işçi sınıfının kalesine bir gol daha atarak elini güçlendirecek. Ne yapıp edip bu yasayı durdurmak gerekiyor.
Elimizde sihirli bir formül yok elbette. Ancak her defasında vurguladığımız gibi, böylesi önemli dönüşümlerin önüne geçmek, işçi sınıfının birlikteliğine bakıyor. Eğer somut kampanyalarla bu birliktelik sağlanamaz ve bir savunma hattı örülemezse, AKP yasayı kolaylıkla geçirecektir. Siyasi yelpazenin herhangi bir yerindeki herhangi bir işçinin bu yasadaki dönüşümleri kabul etmesi, sevinçle karşılaması beklenemez. O halde, DİSK ve sosyalistler tarafından yürütülecek bir kampanya-faaliyet, diğer konfederasyonların tabanını oluşturan veya sendikasız olan işçilerle buluşmayı sağlayabilecektir.
Bu hattı örmek için kaybedecek vakit kalmadı. DİSK’in geçtiğimiz haftlardaki kongresinde “Bunun adı köle pazarıdır. Köleliğe karşı mücadele etmek tüm DİSK’lilerin boyun borcudur.” sözleri bir slogan olarak kalmamalı, pratik faaliyette karşılık bulmalıdır. Hızlıca başlatılacak bir kampanya, mümkünse diğer konfederasyonları da kapsayan miting ve sokak çalışmalarıyla güçlendirilerek ve tasarı Genel Kurul’da görüşülüne kadar büyük toplumsal baskı yaratılarak yasanın geri çektirilmesi sağlanabilir. Aksi durumda, işçi sınıfının yaşam koşulları bir adım daha geriye gitmiş olacak.
bolsevik.org
Marksist Bakış