İşçilerin Güç Birliği Derneği: İşçi Sınıfının Mücadele Okulu
Sultangazi, İkitelli, Sarıyer, Çağlayan, Sincan vb. bölgelerden; tekstil, metal, eğitim, özel güvenlik gibi sektörlerden öncü işçilerin girişimiyle İşçilerin Güç Birliği Derneği, Eylül ayı başında kuruldu: İşçi hareketindeki örgütlenme düzeyi açısından farklı veçhelerdeki boşlukları doldurmaya aday bir girişim.
İşçilerin Güç Birliği Derneği, 2019’un son haftalarında tekstil sektöründeki öncü işçilerin bir araya gelip örgütlenmeye başladığı sürecin bir sonucu oldu. Tekstil İşçileri Güç Birliği ismiyle aylar boyunca – pandeminin zorlaştırdığı koşullara rağmen – yürütülen mücadelede diğer sektörlerden işçilerle de bir araya gelinince, kurulan dernek bütün işçi sınıfına hitap eden bir biçim almış oldu.
Dernek, çeşitli sektörlerde ve farklı bölgelerde işçilerin birleşmiş ve merkezileşmiş mücadele aygıtı olacak.
Güç Birliği’nin Ortaya Çıktığı Koşullar
İşçi hareketi için örgütlülük düzeyinin düşük olduğu zamanlardan geçiyoruz. Sendikalı işçilerin oranı %13’ler civarında seyrediyor. Ama onların bile ciddi bir büyüklüğü sendikal hakları kullanmaktan yoksun durumda.
Özellikle örgütsüzlük, belirli sektörlerde ve bölgelerde yoğunlaşıyor. Örneğin İstanbul’un Sultangazi ilçesi, hem bölgesel olarak hem de yaygın bulunan tekstil sektörü açısından örgütsüzlüğün en diplerini yaşıyor.
İşçi sınıfı siyasal olarak da bir sınıfsal örgütlülüğe sahip değil. Solun geniş yelpazesinin, işçi sınıfından her dönemeçte daha da uzaklaştığı malum. Öte yandan sosyalist emekçiler olarak gücümüzün henüz sınırlı olduğunu inkâr edemeyiz.
Bu koşulların ortasında ortaya çıkan İşçilerin Güç Birliği Derneği, yeni bir sıçramanın önünü açmaya aday oldu.
Güç Birliği’nin Örgütlenme Stratejisi
Dernek kuruluşundan önce ve hemen sonra hem yönetici hem de kurucu veya üye işçilerin katıldığı toplantılarda, İşçilerin Güç Birliği Derneği’nin örgütlenme stratejisi de olgunlaşmış oldu.
Güç Birliği, farklı sektör veya bölgelerdeki işçilerin mücadeleleri için birleşmiş ve merkezileşmiş bir çatı işlevi görecek. Dernek biçiminin kendisi mutlaklaştırılmadan, işçi hareketinin yasal ve fiili mekanizmalarının tümünü birden bünyesinde içerecek. Dernek bünyesinde işçiler, bulundukları bölge, işyeri veya sektörün koşullarına göre sendika, işyeri komitesi ya da bizatihi dernek örgütlenmesi vb.’den bir ya da birkaçını araç olarak kullanabilecek.
Dernek bünyesinde alt kurul olarak kurulan faaliyet alanları bulunuyor. Örneğin sektör temelli Tekstil İşçileri Güç Birliği ya da bölge temelli İkitelli İşçileri Güç Birliği gibi alt faaliyet alanları, faaliyet yürütülen bölge ya da sektörün özel ihtiyaçlarını, gündemlerini ve taleplerini bütünsel mücadeleyle kaynaştırmanın aracı olacaklar.
Sendika ya da dernek olsun, işçilerin bir araya geldiği yasal kurumsal mekanizmalar, tarih boyunca hep işçi sınıfının görece dar bir kesimini bünyesinde barındırabilmiştir. İşçi hareketindeki sıçramalar ise işyerine dayanan ve doğrudan işyerindeki işçilerin kolektif mücadelesinin genel düzeydeki mücadeleyle çakıştığı örgütlenmelerin varlığında mümkün olmuştur. Bu durum, 1936’da Fransa’daki grev ve işyeri işgalleri fırtınasında böyle olduğu gibi, 1970 Türkiye’sinin 15-16 Haziran işçi isyanında da böyle olmuştur.
Bu nedenle İşçilerin Güç Birliği Derneği, her koşulda işyeri komitelerinin kurulmasını da temel hedefi ve mücadele aracı olarak öne koymuş durumda. Doğaldır ki bağlantıların yakalandığı işyerlerinde ilk başta kurulacak işyeri örgütlenmesi, hücre tipi bir oluşumun ötesine geçemeyecektir. Ancak sadece birkaç kişiden oluşsa bile “hücre düzeyindeki işyeri komitesi”nin işyerindeki örgütlenme faaliyetleri, gerçek ve seçilmiş temsilcilerden oluşan işyeri komitelerinin olgunlaşması sürecinde rol oynayacaklar.
Nihayet, İşçilerin Güç Birliği Derneği’nin örgütlenme stratejisi, sağlam ilkelere sırtını yaslayan ama biçimsel olarak esnek ve dinamik bir yapıya sahip olduğundan, mücadelede karşılaşılan dönemeçlerin ihtiyaçları doğrultusunda atılımların önü açık olacak.
İşçi Sınıfı ve Sınıf Bilinci
Henüz bir senesini doldurmayan Tekstil İşçileri Güç Birliği ve henüz kundaktan yeni çıkmış olan İşçilerin Güç Birliği Derneği deneyimleri, sınıf bilinci konusundaki önermelerimizin pratikteki sınanmaları oldu.
Hayatında daha önce hiç mücadele etmemiş, hatta oldukça muhafazakâr kökenlerden gelen işçiler, bir kez mücadelenin içine atıldığında hızla öncü konumuna yükselebiliyor. İşçilerin ekonomik mücadele verirken politik mücadeleye yöneldiklerine ve ilksel düzeyde sosyalist bilince ulaştıklarına tanık oluyoruz.
Elbette bu bilinçlenme süreci, yalıtık bir kendiliğindenlikle mümkün değildi. Faaliyetin başından bu yana sosyalist-devrimci işçi yoldaşların örgütlenme ve mücadeledeki aktif müdahaleleri, bir ya da birkaç basamak geriden gelen işçiler için muazzam bir okul işlevini üstleniyor.
Aynı zamanda, ekonomik düzeyde bile olsa mücadele fikrine kazanılan işçiler, hızlı bir şekilde patron ve siyasi iktidar arasındaki ilişkiyi kavrama ve buradan yola çıkarak devrimci sonuçlar üretme kapasitesine ulaşıyor.
Sonuçta gördük ki, ülkede sınıf mücadelesinden kopuk bir muhalefet yürüten yaygın umutsuz kafaların en iyimserinin bile hayal etmekte zorlanacağı dönüşümler, sınıf mücadelesinin içerisinde oldukça hızlı gerçekleşiyor.
Mütevazı Ama Sonuçları Gelecek Yılları Derinden Sarsacak Bir Girişim
İşçilerin Güç Birliği Derneği, şimdilik mütevazı bir güce sahip. Yine de ilk adım atılmış, merdivenin ilk basamağı çıkılmış oldu. Kararlılık yitirilmediği sürece diğer adımların bu ilk adımı takip edeceğinden şüphe yok.
Son yıllara dönüp bakıldığında bazı sektör ve bölgelerde, fiili mücadeleye dayanan çeşitli örgütlenme girişimlerinin (sendika veya dernek adı altında) olduğunu görüyoruz. Ancak şimdiye kadar bütün bu girişimler, anlık mücadelelerde (ör: 3. Havalimanı işçilerinin direnişi) ortaya çıkan işlevler üstlenebilmiş olsa da kalıcı bir örgütlülük yaratmayı başaramadılar. Bu yapıların ulaştığı işçiler belki mücadeleye katıldı ama sürekli bir öncülük pozisyonuna ulaşamamış oldular.
Bir de sosyalist solda oldum olası bir arpa boyu yol alamamış girişimler var. Solun işçi sınıfını örgütleme girişimleri iki kola ayrılabilir. Bir yanda, sendikal bürokrasiye eklemlenerek geniş işçi kesimleriyle bağlar geliştiren ama sendikalardaki tıkanıklığın bir benzerini yaşayan yapılar var. Diğer taraftaysa, bürokrasiye karşı olacağım derken sendikal örgütlenmeyi karşısına alan, işçilere “sendikalı değil Harranlı olalım” diyecek kadar uçabilen yapılar var. Bu yapılar da ultra-sekter yöntemleriyle, kendi çevrelerini motive etmenin ötesine geçemediler.
İşçilerin Güç Birliği Derneği bambaşka bir hikâyenin yazılması için farklı bir başlangıç. Bizzat işçilerin özneleşmesine dayanıyor ve hızla hem gündelik mücadelelere liderlik edecek öncü işçilerin, hem de onların politik ve tarihsel kavgalara atılacak devrimci katmanların yetiştiği bir okul oluyor.
Bu girişimin, gelecek aylar konusunda henüz garanti veremesek de gelecek yılları derinden sarsacağına şüphemiz yok.
İşçi-emekçi okurlarımızı da bu mücadelenin parçası olmaya davet ediyoruz.