İngiltere’de Göçmen İsyanı – Derya Koca

İngiltere’de Göçmen İsyanı – Derya Koca

İngiltere’de Göçmen İsyanı’nın Gösterdikleri

18 Temmuz Perşembe gecesi, etnik azınlıkların yoğunlukta yaşadığı ve İngiltere’nin en fakir bölgelerinden biri olan Harehills bölgesinde Bulgaristan’dan göçen Rumen bir ailenin 5 çocuğunun polis tarafından aileden zorla alınmasıyla tüm mahallede isyan patlak verdi. Çocukların çalışanların elinden kurtulmaya çalıştıkları, bağırarak ağladıkları görüntülerden sonra komşular başta olmak üzere aileye desteğe gelen Rumenler, öfke ile sokağa döküldü. 4 çocuğun polis yoluyla koruma altına alınması, mahalle sakinlerinin sert direnişiyle sonuçlandı ve gece geç saatlere kadar süren sokak isyanlarına yol açtı.

Çocukların alınmasına neden olan olay Nisan ayında gerçekleşti. 12 saatlik vardiyayla et fabrikasında çalışan anne baba, çocuklarını teyzelerine bırakarak vardiyaya gitti. Yeğenleriyle oynayan çocuklardan 8 yaşında olanı, 2 yaşındaki yeğeniyle oynarken düşmesine sebep oldu. Düşmesine rağmen ağlamayan çocuğun başı ertesi gün morarmaya başladığında çocuk hastaneye götürüldü. İfadeleri alınmadan çocuklarına şiddet uyguladığı gerekçesiyle çocuklar önce ablalarının evine yerleştirildi. Daha sonrasında hiçbir özel gerekçe gösterilmeksizin polis, 7 ila 14 yaş arasındaki çocukları, koruma gerekçesiyle Harehills’deki kız kardeşlerinin evinden 14 yaşındaki erkek çocuğu kelepçeleyerek zorla aldı ve güya koruma altına almak üzere sürükleyerek polis minibüsüne bindirdi. Ailenin, komşuların, çocukların ifadelerini dikkate almayan kamu görevlileri, öfkeyi tetikledi. Aile, Rumen toplumundaki birçok kişinin, aynı şey başlarına gelirse diye çocukları hastaneye götürmekten korktuğunu söylüyor.

Göçmenlerin polis ve devlet kurumları karşısında önyargı ve yargısız infaza maruz kalması; devletin suçluluk ön kabulü ile hareket etmesi göçmen kitlelerde haksızlığa uğramanın getirdiği öfkeyi kitlesel biçimde açığa çıkardı. Çocuklarını bırakacak bir yer bulamayan yoksul göçmen işçi ailelerinin bu sorunla karşılaşması tesadüf değildir. Sosyal hakların piyasacı mantıkla yok edildiği İngiltere toplumunda göçmenler çok daha kötü koşullarda yaşamaya itiliyor. 2008 krizinden bu yana toplumun aşırı sağa kaymasının ardındaki asıl sorun olan piyasacılık, yoksullaşma, kamusal hakların yok edilmesi kazanılmış emek haklarının yok edilmesi gibi sorunlar göçmenlere yöneltilerek manipüle edilmeye çalışılan öfkenin temeli. Oysa göçmenler bu sorunları herkesten çok daha derin yaşıyor ve öfke patlamaları ve getto isyanları sık sık karşımıza çıkıyor. ABD’de, Fransa’da, İngiltere’de… her yerde aynı işleyiş. Göçmensen haksızsın, kendini savunamazsın, suçlusundur, sokakta polis kurşunuyla öldürülmen ya da potansiyel suçlu muamelesi görmen kaçınılmazdır. Bu muameleyi kabul etmeyen mahalleli içlerinde otobüs ve polis araçları da olan otomobilleri ateşe verdi. Halkın öfkesi karşısında mahalleden kaçmak zorunda kalan polisin çekilmesi kar etmedi; mahallede, adeta isyan çıktı. Anne ve baba, çocuklarını geri alana kadar açlık grevinde olduklarını ilan etmişlerdi.

Toplumsal adaletsizliklerin yoğunlaştığı göçmen mahallelerinde düzene ve onun kolluk kuvvetlerine yönelen öfke aşırı sağcılar tarafından çarpıtılıyor, ırkçılığın ve İslamofobi konsolide edilmeye çalışılıyor. İsyanın ardından durumu yeniden gözden geçiren polis ve diğer yetkililer çocukları ailelerine iade etti.

Leeds şehir konseyi, çocuğun aileden alınmasını yeniden değerlendirmek zorunda kalıyor. Göçmen sorununun Avrupa siyasetinin başat aktörlerince ana konu olarak gündeme getirildiği bu günlerde İngiltere’de yaşanan bu sarsıcı olay dikkat çekicidir.

Hıristiyan bir toplum olan Romanların mahallelerinde yaşanan bu isyan, toplumsal adaletsizliğe, acımasızlığa, yoksullaşmaya ve İngiliz devletinin yaklaşımına bir tepki iken konu, hiç ilgisi olmayan bir şekilde Müslüman göçmenlere karşı bir kampanya halini aldı. Harehills, Birleşik Krallık’ın %3’lük en fakir bölgelerinden biri. Britanya imparatorluğu uzun on yıllardır ucuz emek gücünü başta Pakistan ve Hindistan olmak üzere, yoksul ülkelerden gelen ve ucuza çalışan göçmenlerden sağlıyor. Aşırı sağcı manipülatörler, mahallede yaşayan Müslümanlar; olayları dindirmeye çalışmasına rağmen araçları yakanlarmış gibi gösterilerek hedef haline getirilmeye çalışıldı. Açık bir yalan ve manipülasyon kampanyası yürüten aşırı sağcıların İngiltere toplumunu bu yöne kanalize etmeye çalışıyor.  

Burjuva siyasi cephesinde, İşçi Partisi hükümet yetkilileri radikal ayaklanmalarla veya değişimle kesinlikle ilgilenmediklerini gösterdiler. Yakın zamanda solun bir kısmı tarafından da kutlanan yeni hükümet de konuyla ilgili duyarsız ve hatta kınayıcı açıklamalarda bulundular. İngiltere Başbakanı Keir Starmer, yaşanan olayları “şok edici ve utanç verici” olarak nitelendirdi ve Batı Yorkshire polis gücüne “hızlı müdahelelerinden” dolayı teşekkür etti. Kendi ağzından “toplumumuzda bu tür kargaşalara yer yok.” dendiği duyuldu.

2018’de Brexit partisi olarak kurulan ve İngiltere’nin AB’den çıkmasının oylandığı referandumun ardından Reform Partisi adını alan partinin sağ popülist lideri Lideri Nigel Farage, Harehills isyanlarıyla ilgili bir tweet’te şunları söyledi: “Alt kıtanın siyaseti şu anda Leeds sokaklarında oynanıyor, sizi uyarmadığımı söylemeyin.” Alt kıta terimi günümüz Hindistan’ını ifade eder. Farage’ın son derece ırkçı ve sömürgeci bir dil kullanması ve üstü kapalı tehditleri yeni bir şey değil. 4 Temmuz’da genel seçimleri henüz arkada bırakan İngiltere’de ana başlıklardan biri göç idi. Hint asıllı muhafazakar ve ultra zengin eski başbakan Rishi Sunak kampanyaya “Botları Durdurun” sloganıyla girmişti.

Halk öfkesinin patlamasının ardından mahallelere polis yığmak, kanunları ve müesses nizamı göreve çağırmak dışında bir söz etmeyen ve halkı kınamakta herkesle yarışan İşçi Partisi, düzenin sağlanması ile gurur duymak dışında hiçbir çözüm ifadesi ortaya koymuş değil. Roman karşıtı propaganda ve göçmen karşıtlığı ile tüm hızıyla başta sosyal medya olmak üzere devam ediyor. Kent merkezinin yanı başındaki göçmen mahallelerde yaşanan adaletsizlikleri kapitalist ilişkiler içinde çözmek mümkün değil. Emekçilerin zenginlere ve onların hükümetlerine karşı vereceği mücadele, göçmenlere uzatılacak olan sınıf kardeşliği eli bu düşmanlaştırma politikalarını ve ayrımcılığı sona erdirmenin tek yolu olacaktır.

KATEGORİLER
ETİKETLER

Yorumlar

(0)