İlaç Endüstrisi Kanserin Tedavisini Neden Bulsun? – B. Defne Erten

İlaç Endüstrisi Kanserin Tedavisini Neden Bulsun? – B. Defne Erten

capitalism and cancer ile ilgili görsel sonucu
“1920’den günümüze, kanseri tedavi etmek konusunda çok az yol kat ettik. Bugün prostat veya göğüs kanserine yakalanan biri 1920’lerde bu hastalıklara yakalanan birinden daha uzun yaşamıyor.”
Charles B. Simone, M.MS., M.D., Founder, Simone Protective Cancer Center.
Yüzyıl geriye gidip, panoramalar şeklinde tekrar günümüze gelsek, otomobil sektörünün, üretim teknolojilerinin, makinaların ne denli büyük bir değişim yaşadığına şahit oluruz. Aynı hızla büyüme sağlık alanında da gelişti. Hastanelerin, doktorların, ilaçların sayısı arttı. Bu büyüme ise en çok ilaç firmalarına yaradı. Yıllar içinde hangi ilacın dağıtılacağını, hangisinin tedavülden kalkacağını belirleyen tekeller ortaya çıktı. 1940’larda 16 kişiden 1’inde rastlanan kanser vakaları önce 10’da 1’e çıktı. Şimdi ise her iki erkekten 1’i, her üç kadından 1’i hayatının bir döneminde kanser olma riskini taşıyor. Yıllar boyunca gerçekleşen buluşlara ve yenilenen teknolojiye rağmen bu oran artmaya devam ediyor. Peki neden?
Kanser, geçtiğimiz yüzyıldan bu yana sağlık endüstrisine en çok para kazandıran hastalık oldu. Yalnızca ABD’de, kanser vakalarına yönelik yapılan medikal harcama yıllık 125 milyar dolar, bu rakamın 2020 yılı sonu %39 artarak 173 milyar dolara yükseleceği tahmin ediliyor. Şunu da belirtmek gerekiyor ki ABD’de 2014 yılında 1.665.540 kişiye kanser teşhisi kondu, bu vakalardan 585 bin kişi hayatını kaybetti ve bu rakam yalnızca kanser tedavisi görebilenlerin sayısı. Eğer sağlık sigortanız yoksa ve her seansta binlerce dolarlık faturaları ödeyemeyecekseniz, hastane kapıları yüzünüze kapanıyor ve ölüme terk ediliyorsunuz ve bu uygulama tamamen yasal.
Kemoterapi gibi uzun erimli kanser tedavileri, tekellere sigorta şirketleri üzerinden milyarlarca dolar kazandırıyor. Şirketlerin izin verdiği bu para kazandıran uygulamalar dışında başka bir tedavi yönteminin geliştirilmeye çalışması dahi yasak. Kansere kesin çözüm bulmak üzerine yürütülen hiçbir çalışma şirketler tarafından fonlanmıyor. Bütün bu tedavi süreçleri ve sigorta şirketleri üzerinden vergi alan devletler için de hava hoş, bu yüzden de asla bu devasa şirketlerle karşı karşıya gelmiyorlar. Öte yandan bu şirketlerin reklamını yapan doktorlar kanseri çok büyük “şanssızlık” olarak nitelendiriyor. Onlara göre, 70 yıl içerisinde insanoğlu 16 kat şanssızlaşmış. Hiçbir iktidar, hiçbir ilaç firması kapitalist sistemin nükleerler, atom bombaları, çevre kirliliği, GDO’lu gıdalar vb. birçok yıkımla sırf para kazanmak uğruna milyonlarca insanın hayatını hiçe saydığından bahsetmiyor.
Bu düzen böyle devam ettikçe ölümcül hastalıklar artmaya, insanlar kapitalistler için yalnızca para kapısı olmaya devam edecek. Kanserin tedavisini mümkün kılmak şöyle dursun, araştırılmasına bile izin vermeyen bu sistem insanların ölüsünden bile para kazanmak derdinde. Türkiye’de ise kanser üzerine araştırma yapan, Sağlık Bakanlığı’nın eksik verdiği veya sakladığı kanser oranlarını, Türkiye’ye ucuz yollu sokulan kanserojen maddeleri açıklayan Bülent Şık’a açılmış onlarca dava var. Suçu ise halkı ne ile karşı karşıya olduğu konusunda bilgilendirmek. Hal böyle olunca da iktidarlarla el ele kol kola ilaç firmaları halkı sömürüyor, göz göre göre kanserojen yiyecekler ülkeye sokulup pazarda satılıyor, yoksul emekçi halkın payına da devlet kemoterapiyi karşıladığı için “şükretme zorunluluğu” kalıyor, sanki iğneden ipliğe vergi veren ekmek alanlar değil de, gemicikler alanlarmış gibi.

KATEGORİLER