Hindistan Çiftçi Eylemleri Hakkında Bilinmesi Gerekenler – Sagar Sanyal
Hindistan, on yılların en büyük çiftçi protestolarından birine tanıklık etmekte. Başkent New Delhi’ye giden tüm otoyollarda 200 binden fazla tarım işçisi kamyonlar ve tarım araçları ile kamp kurdu. Çiftçi kamyonları ilerlerken, polis kayalar, beton yol korkulukları, nakliye konteynırları ve hendeklerle birçok yerde yollarını kapattı. Protestoculara cop, biber gazı ve tazyikli su ile saldırdılar. Kararlı çiftçiler, ne olursa olsun, barikatları bir kenara itip polisi sayıca ezerek ilerlediler. Sonunda özel silahlı kuvvetler tarafından şehir sınırlarının dışında durduruldular.
Bu bir günlük bir protesto değildi. Konvoylar Kasım ayı sonlarında başladı ve kamp, ülkenin en önemli sanayi ve ticaret bölgelerinden birinde ulaşımı kilitleyerek yedi haftadır sürmekte. Çiftçiler, derme çatma mutfaklar, elektrik jeneratörleri ve ikmal malzemeleri ile talepleri karşılanana kadar başkentin bu yarı ablukasına devam edeceklerine dair inandırıcı bir tehdit oluşturmakta. Hükümetle yapılan sekiz tur görüşme onları uzlaşmaya ikna edemedi.
Bölge halkının artan desteği, çiftçilerin azalmayan ama artan sayısı ve çiftçi olmayan aktivistlerin dayanışması ile protestocuların siyasi özgüveni yükseliyor. 26 Ocak’a kadar talepleri hala karşılanmamış olursa, -eylemlerin başlamasından tam iki ay sonrasına ve Hindistan anayasasının yıl dönümü olan ulusal bayram ile aynı zamana denk gelecek şekilde- Delhi’ye yürüyeceklerini ilan ettiler.
Çiftçiler, federal düzeyde hüküm süren aşırı sağcı BJP (Hindistan Halk Partisi) tarafından Eylül ayı sonlarında parlamentoda dayatılan bir dizi tarım kanununun yürürlükten kaldırılmasını talep ediyor. 12 Ocak’ta, Yüksek Mahkeme tarım yasalarını geçici olarak askıya aldı ve çiftçilerin şikâyetlerini incelemek için bir komite atadı. Akabinde, çiftçilere ablukayı kaldırmaları yönünde çağrılar yapıldı. Ancak, çiftçiler komiteye atanan kişilerin tarım yasalarına verdikleri desteklerle tanındıklarına dikkat çekmekte. Yüksek Mahkemenin bu hamlesini 26 Ocak ültimatomundan önce direnişi kırmaya yönelik bir taktik olarak görmekteler fakat çiftçiler protestolarına devam etmekte kararlılar.
Çiftçilerin sıkıntılarını kavrayabilmek için, bu yasanın kabul edilişinden önceki durumlarıyla başlamak gerek. Tarım, Hindistan’daki işgücünün neredeyse yarısını istihdam etmekte. 2011 nüfus sayımına göre (mevcut olan en son sayım), bu tarımsal işgücünün yarısından fazlası topraksız, kiracı çiftçiler veya ücretli işçiler. Toprağı sahibi çiftçilerin %86’sını küçük toprak sahibi yani iki hektardan daha azına sahip veya önemsiz miktarda yani bir hektardan daha azına sahip çiftçiler oluşturuyor. Genellikle sadece öküz ve sabanla ve elle kazılmış sulama kanallarıyla çalışmaktalar.
Son otuz yıldır, küçük çiftçiler; traktörler, mekanize sulama, gübre ve böcek ilaçları gibi yüksek verimli girdileri karşılayabilen ve en verimli toprağa sahip olan büyük çiftçilerin düşük satış fiyatları ile mücadele ederken vahim bir ekonomik durumla karşı karşıya kalmaktalar. Her yıl on binlerce küçük toprak sahibi çiftçi, her ekim mevsiminin başında girdileri ödemek için aldıkları kredileri geri ödeyemedikleri için arazilerini kaybetme ihtimalinden dolayı umutsuzluğa kapılarak intihar ediyor.
Durum bu kadar vahimken, çeşitli hükümet destekleriyle daha da kötüye gitmesi engellendi. Devlet tarafından işletilen tarımsal ürün pazarları ve tahıl ambarları, birçok tarım ürünü için fiyatları minimumda tutmaya çalışır. Bunlar ekim yapma kararı verirken çiftçilere ürünlerinin satış fiyatı hakkında güvence sağlar. Bu tür önlemler orantısız bir şekilde büyük çiftçilere fayda sağlarken, çok azı diğer kesime fayda sağlar. Bu devlet düzenleme politikası, yeni tarım kanunları ile ortadan kaldırılacak.
Hint dergisi Economic & Political Weekly’de yazan Pritam Singh, tarım yasalarının temel amacının devlet denetimindeki tarımı hem yabancı hem de yerli büyük tarımsal ticarete açmak olduğunu savunuyor. Bu süreçte, kanunlar küçük ve orta ölçekli çiftçi hanelerini artık çiftçi olarak geçim kaynağı sağlayamayacak kadar ekonomik olarak zayıflatacaktır. Birçoğu, çiftliklerini satmaya ve ister kırsal ekonomide kalarak ister şehirlere göç ederek ücretli işçi olmaya zorlanacak. Sonuç olarak hem kırsal hem de kentsel ücretler aşağı çekilebilecektir.
Diğer bir taraftan, gerilimler sadece tarım ticareti ve çiftçiler arasında değil. İkinci bir dinamik, federal hükümet ile çeşitli eyaletler arasında, Hindistan siyasetinde merkeziyetçilik ve bölgeselcilik arasında uzun süredir devam etmekte olan bir gerilimin en son cisimleşmiş hali olan mücadeleyi içermekte. Bu, tarım yasalarına karşı muhalefetin neden çiftçi örgütlerinin ötesinde birçok ana akım partiye yayıldığını açıklayan önemli bir unsurdur. Tarım politikası, federal hükümetin değil, büyük ölçüde eyaletlerin meselesi olmuştur. Yasalar, yalnızca politikayı merkezileştirmekle kalmayıp, aynı zamanda devletlerin hâlihazırda kontrol ettiği yerel tarımsal ürün pazarlarından elde edilen vergi gelirlerini de kontrol etmede büyük bir adım atıyor.
Patronaj ilişkileri, Hindistan siyasetinin büyük bir parçası: makam kazançları, sübvansiyonlar ve sözleşmeler yoluyla yandaşlara dağıtılıyor. Kazanç sağlayacakları daha az olanağın olması, bölgesel partilere büyük bir darbe olur. İktidardaki BJP ve muhalefetteki Kongre Partisi ulusal bir “duruş” iddia ederek iktidar koalisyonlarını ulusal çapta sabitlemeyi umarken, bölgelerinde sağlam bir seçmen tabanı olan bir düzineden fazla bölgesel parti mevcut. Eyalet yasama organı düzeyindeki iktidar partileri olarak ezeli rekabet, ebedi dostluk içerisindeler. BJP de bir zamanlar onlar gibi bölgesel bir partiydi, ancak herhangi bir bölgesel rakibi elinden geldiğince ezerek saldırgan bir şekilde ulusal konumunu sağlamlaştırmaya çalışıyor.
Protestoların arkasındaki ana örgütleyici özne olan Tüm Hindistan Çiftçilerinin Mücadele Koordinasyon Komitesi (AIKSCC), yüzlerce çiftçi sendikasını ve sivil toplum kuruluşlarını kapsayan bir şemsiye örgüttür.
Muhafazakârlar, liberaller ve solcular gibi çeşitli siyasi güçleri temsil etmekte. Bu çeşitliliğe dikkat çekmek, çiftçi protestolarının daha geniş sosyal akımları nasıl etkileyebileceğini değerlendirmede önemlidir çünkü son iki yıl kitlesel bir siyasallaşma dönemi oldu ve yüz binlerce yeni protestocu siyasi bir öncü aramakta.
BKU (Bharatiya Kisan Union- Hindistan Çiftçileri Birliği) ve SSS (Swabhimani Shetkari Sanghtana, veya Farmer Pride Organisation) bu şemsiyenin altındaki iki önemli örgüttür. Sırasıyla Hindistan’ın kuzeyindeki ve batısındaki eyaletlerdeki çiftçiler arasında tabanları bulunmakta. Harekete geçirici söylemleri, birleşik bir kimlik olarak çiftçilerle ilgili olsa da; uygulamaları, çiftçiler arasındaki sınıfsal tabakalaşmayı yansıtıyor. Liderleri büyük çiftçilerdendir. Yine de çok sayıda küçük çiftçiyi içeren kitleleri gösteriler için sık sık mobilize ediyorlar.
Bir yandan, çiftçi örgütlerinin devlet tarafından sübvanse edilen girdiler ve ürünler için garantili asgari fiyatlar bağlamında ezelden beri eli güçlü; küreselleşmenin etkilerine ve tarım tüccarlarının Hindistan tarımına girişine karşı durdukları bir geçmişleri var. Öte yandan, tarım işçiliği için daha yüksek ücretlere karşı çıkıyorlar ve topraksız kiracı çiftçilere veya tarım işçilerine toprağın dağıtılmasına karşı çıkıyorlar. Geçmişte SSS, Maharashtra eyaletinde BJP ve diğer aşırı sağ partilerle iktidar koalisyonlarına katılmıştı. BKU’nun toplumsal tabanı, kısmen kadınların ve Dalitlerin (çoğunlukla topraksız tarım işçileri olan dışlanmış bir nüfus) üzerinde baskılarını sürdüren khap panchayats adı verilen muhafazakâr klan/kast kurumlarından oluşmaktadır.
AIKSCC çatısı altındaki sivil toplum örgütleri arasında, kökleri 1980 ve 90’larda endüstriyel kalkınmanın ve piyasa serbestleşmesinin yoksullar üzerindeki etkilerine karşı protesto kampanyalarına kadar uzanan Halk Hareketi Ulusal Birliği bulunmaktadır. Liderlerinden biri olan Medha Patkar, özellikle Hindistan’ın batısında ve merkezinde inşa edilen büyük barajlar yoluyla aşiret ve köy topluluklarının yerlerinden edilmesini protesto etmesiyle, insan hakları aktivizmiyle yıllardır uluslararası bir üne sahiptir.
AIKSCC’deki bir diğer etkili örgüt, 2010’ların başında kuzey bölgesinde genel olarak kendisini “ne sol ne de sağ” olarak konumlandıran popülist bir yolsuzlukla mücadele hareketinden doğan Swaraj Abhiyan (Özyönetim Kampanyası)’dır. İki ana liderinden biri olan Yogendra Yadav, ulusal profili olan partilerin aksine bölgesel partilerin artan etkisi gibi Hindistan’daki seçim siyasetindeki eğilimler üzerine yazılarıyla tanınan bir siyaset bilimci. Diğer ana lideri, Prashant Bhushan, bir başka ünlü eski hukuk bakanı avukat-aktivistin oğlu olan bir kamu yararı avukatı. Bu durum, partinin ilerici kentsel orta sınıf imajı ve çekiciliği hakkında bazı ipuçları veriyor.
AIKSCC ayrıca komünist geleneğin sol kökenli köylü örgütlerini de içermekte. Tabanları genellikle küçük çiftçilerden oluşmaktadır (ve ayrıca tarım işçilerinin sendikalarına sahiptirler). Bu partilerin sendika kanatları, BJP’nin işçi politikalarına karşı son birkaç yılda en az yılda bir kez olmak üzere ülke genelinde günübirlik büyük genel grevlerin örgütlenmesine katkıda bulundu. Sendikalar, çiftçilerin yürüyüş konvoyunun başlamasıyla aynı zamana denk gelen 27 Kasım genel grevine 200 milyon kişinin katıldığını açıkladılar. Genel grevin talepleri arasında, tarım yasalarının yürürlükten kaldırılması ve sendikaların Haziran ayından bu yana hâlihazırda protesto ettiği emek karşıtı yasaların yürürlükten kaldırılması da vardı.
Politikaları ve ekonomik programları göz önünde bulundurulduğunda, çiftçi sendikalarının veya sivil toplum kuruluşlarının yapabileceği en fazla şey, küçük çiftçilerin tasfiyesini geciktirmektir. Nihayetinde, tasfiyelerine şu ya da bu yasa değil, daha az rekabet gücü olan çiftçileri iflasa sürükleyen büyük çiftçilerin kapitalist baskıları neden olacaktır. Buna karşın, sol örgütlerin en azından bir toprak reformu ve anti-kapitalist gündemleri var.
Çiftçi propagandalarının etkilerini değerlendirebilmek için, tek gündem olan tarım yasalarının ötesine bakmalı ve hâlihazırda kargaşa içinde olan bir toplum üzerindeki etkilerini düşünmeliyiz. 2019’un sonlarından itibaren BJP, Hindistan işgali altındaki Kashmir’de var olan sınırlı demokrasiyi ortadan kaldırarak, Müslüman karşıtı yasaları yürürlüğe sokarak, işçi haklarına şiddetli saldırılar düzenleyerek Hindu köktenciliğini teşvik etmek için çeşitli ideolojik kampanyalarla saldırmaktadır. Bu durum, son yılların en büyük protestolarını tetikledi. BJP, önde gelen aktivistleri ve entelektüelleri tutuklayarak misilleme yaptı. Protestoculara ve Müslüman mahallelere ölümcül bir şiddet uygulattı -hem polisi hem de RSS görevlilerini konuşlandırdı (RSS, BJP’nin ana örgütü olan parlamonto dışı faşist bir birlik). Aşırı sağın saldırgan tutumu ile sokaklardaki protestocular arasında kalan birçok siyasi parti, kendilerini BJP’ye karşı kamuoyuna açıklama yapmak durumunda buldu.
Bu bağlamda, çiftçilerin böylesine büyük bir hareketliliği özellikle memnuniyet verici bir gelişmedir. Hindistan’da çiftçiler Müslümanlardan veya aşırı soldan daha iyi örgütlenmiş durumda. Başka bir bağlamda çiftçilere karşı tarım tekellerinin yanında olmaktan memnun olsalar bile, kendilerini oportünistçe destekleyebilecek büyük partiler için önemli bir seçmen tabanını oluşturmaktadırlar. Çiftçi eylemleri, BJP’nin ana seçmen tabanı olan Hintli orta sınıflar arasındaki BJP karşıtı fikirleri de güçlendiriyor. Şimdiye kadar BJP, geçen yıl hükümet karşıtı protestolarda olduğu gibi, çiftçi eylemlerinin liderlerini tutuklamaya başlayacak veya çiftçileri dövmek için haydutlarını gönderecek kadar kendine güvenemedi. Çiftçi ajitasyonunun popülaritesi, öncesinde iyice daralan muhalefet ve protesto alanını genişletiyor olabilir.
AIKSCC çatısı altında olmayan bazı partiler başlangıçta çiftçi eylemlerine dâhil olmadılar ancak protestolar büyüyüp halka ulaşınca desteklerini duyurdular. Onlar için mesele, her şeyden önce, birkaç yıldır BJP’nin kazanmaya çalıştığı, ancak bölgesel partilerin kendilerine bir yer edinmeyi başardıkları ülkenin kilit bir parçası olan kuzeydeki seçim beklentileridir.
Punjap’da büyük bir seçim gücü olan ve şu anda muhalefette olan Shiromani Akali Dal (Yüksek Akali Partisi), Sih kimliğine ve Punjab var oluş mücadelesine dayanan merkez sağ bir partidir. Uzun zamandır BJP’nin seçim müttefiki oldu ve Punjab’da BJP’ye karşı eylemler başladığında başlangıçta tarım yasalarını destekledi. Ancak protestoların ölçeği ve seçmen tabanının bir bölümünü kaybetme korkusu nedeniyle geri adım attı ve ittifaktan ayrıldı.
Çiftçilerin tarafına bir başka geç gelen, 2010’ların başında yukarıda bahsedilen yolsuzluklarla mücadele hareketinden doğan AAP (Aam Aadmi Party- Ortak Halk Partisi) oldu. Şimdi kuzeydeki bazı eyaletlerde varlık göstermekte. AAP’den Arvind Kejriwal, Delhi yerel yönetiminin eyalet lideri. 2013 yılında ortaya ilk çıktığında, yolsuzlukla mücadele ve yoksullar için daha fazla kamusal hizmet platformları üzerinden kampanya yürüttü. O zamandan beri ve Delhi eyaleti yasama meclisinde baskın durumda olduğu 2015 yılından bu yana, Hinduist duygularına oportünistçe artan jestler yaparak BJP’yi ekarte etmeye çalıştı.
Pek çok liberalin tavrı bir şekilde ikiyüzlü: tarımın tekellere açılmasını desteklerken aynı zamanda çiftçileri destekleyen ve BJP’ye karşı olan fikirleri savunmak gibi. Belirleyici bir örnek, (ekonomik) Planlama Komisyonu’nun eski başkanı ve 2004-2014 yılları arasında merkez sağ Kongre Partisi liderliğindeki federal hükümette bir kabine bakanı olan Montek Singh Ahluwalia’dır. Ahluwalia, Planlama Komisyonu’nda görev yaptığı süre boyunca tarım yasaları hakkında benzer girişimlerin zaten tasarlandığını, ancak BJP’nin salgın sırasında bunları sert bir şekilde yürürlüğe koymasına itiraz ettiğini söyledi.
Özetleyecek olursak, takip edilmesi gereken birkaç dinamik var. İlk olarak; geçtiğimiz bir buçuk yıl, bir tarafta kitlesel protestolara şahitlik edilirken, diğer tarafta devlet baskısıyla desteklenen yönetici sınıf çıkarları söz konusuydu. Çiftçi eylemleri, teraziyi protesto lehine çevirdi. Öte yandan, çiftçi ittifakındaki çeşitli siyasi eğilimler göz önüne alındığında, en çok sol eğilimlerin mi yoksa merkez eğilimlerin mi fayda sağlayacağı belirsizliğini koruyor. Bu durumun, BJP’nin aşırı sağ gündemiyle tarım yasalarının ötesinde uzun vadeli bir mücadele verilip verilmeyeceğinin üzerinde etkisi olacak. Oportünist partilerin protestolara katılma telaşı göz önüne alındığında, ivmenin kitlesel kampanyalarla mı devam edeceği veya seçim çıkmazına mı gireceği de belirsizdir.
İkinci olarak, BJP’nin Hindistan kapitalist sınıfının güvenini ne ölçüde koruduğu var. Son yıllarda BJP, Hindistan sermayesinin tercih edilen partisi haline geldi ve emeğe yönelik saldırılarıyla sermayeye dalkavukluk etmeye devam ediyor. Ancak, yasaların uygulanmasını sağlayamazsa ve çok daha fazla kitlesel protestolara sebep olursa, kapitalist sınıfın bazı kesimleri BJP’yi yetersiz ilan edebilir ve şirket gündemini zorlamak için daha yumuşak ve daha diplomatik bir yaklaşıma sahip olan eşit derecede tekel yanlısı partilere yönelebilir.
Üçüncüsü, BJP’nin seçim üstünlüğü pekiştirilecek mi zayıflatılacak mı meselesi. 2019 ortalarında yapılan ulusal seçimlerden sonra yorumcular, ulusal iktidar koalisyonlarını destekleyebilecek tek diğer parti olan merkez sağ Kongre Partisi üzerinde net bir önderlik açan BJP hegemonyasında yeni bir dönem ilan ettiler. Ancak şimdi protestolar karşısında zayıflamış ve müttefiklerini kaybetmeye saplanmış BJP’nin oylarını genişleteceği beklendiği eyalet seçimlerinde bölgesel partilerin yeniden dirilmesiyle karşı karşıya kalması, beklentilerinin boşa çıkacağına delalet olabilir.
Ancak tehlike şu ki; temel toplumsal sorunlar öne çıkarılmadığı sürece BJP için herhangi bir seçim başarısızlığı en fazla geçici bir durum olacaktır. Pek çok yorumcu, Hindistan’daki toplumsal krizin önümüzdeki iki yıl içinde derinleşmesini bekliyor. Bölgesel partilerin çoğu, BJP’nin köşeye sıkışmasını seçmen tabanını yavaş yavaş eritme fırsatı olarak görüyor. Yine de küçük partiler arasındaki bu rekabet kendi kendini bozguna uğratmayla sonuçlanabilir. BJP karşıtı oyları bölebilirler veya BJP’nin politikalarına gerçek bir ekonomik alternatif sunamayan en düşük ortak paydada “BJP dışında herkes” koalisyonlarına dönüşebilir.
Bu arada, BJP’nin seçmen tabanının Hindu şovenizmi ve aşırı milliyetçilik etrafında birleşen ideolojik olarak kararlı kısmı, ona oy çokluğu kazandıracak ve iktidar koalisyonlarını yönetebilecek konumu sağlayacak kadar büyük olabilir. Geçtiğimiz yıl BJP’den oportünistçe ayrılan bazı partiler, ucunda kazanç görürlerse, kolayca ittifaka geri dönebilirler. Ve toplumsal kriz ne kadar uzun sürerse, BJP’nin açık kurumsal gündemi ve protestoları bastırmak için güç kullanma taahhüdü göz önüne alındığında kapitalist sınıfı kendine geri çekme olasılığı o kadar yüksek olacaktır.
Yazının orjinali https://redflag.org.au/node/7520 adresinde yayınlanmıştır.