HDP'ye Oy Ver, Ama Kendine Güven, Sosyalizm İçin Örgütlen! – V.U. Arslan
Sonuçları çok kritik olan 7 Haziran seçimleri yaklaşıyor. “Seçim mi, sokak mı” gibi tartışmalar, çokça önümüze çıktı. Soru bu kadar kabaca önümüze konursa tabi ki sokak deriz, ama devrimci siyaset olmadan sokağın bir sınırının olduğunu görmek zorundayız. Gezi ayaklanmasını bunun en iyi örneğidir. Kitleler siyasi bir perspektif ve proje olmadan önlerini göremediler. Neticede sokak geri çekildi ve son bir yıldır bir hayli geri vaziyette. Oysa Gezi isyanı ile aslında ciddi olarak ters düşmüş olan HDP, siyasi bir proje ortaya koyduğundan, akıllı siyasi hamleler yapabildiğinden bugün ülkenin ana belirleyeni durumuna geldi. Bu tartışmadan çıkarılması gereken temel sonuç, sokak hareketinin devrimci bir siyasi yapılanma ile birleştirilmesi gerektiğidir.
Seçimlerin tartışmasız en büyük olayı, HDP’nin barajı aşması veya aşamaması olacak. RTE, her şeyini bu seçimlere bağladığından seçim sonrası oluşacak usülsüzlüklere karşı teyakkuz halinde olmak gerekiyor. Geçtiğimiz yılki yerel seçimlerde görüldüğü üzere AKP cephesi her türlü hile-hurdayı devreye sokmaya hazır. Kaldı ki RTE, halihazırda oturduğu cumhurbaşkanlığı koltuğundan son derece kirli ve kuralsız bir siyaset yürütüyor. Nitekim Ağrı’da yaşanan provakasyon da gösteriyor ki RTE ve ekibi, gözünü karartıp en karanlık işlere imza atabilir. Böylesi bir durumda devrimciler kitlelerle omuz omuza sokaklarda olacaktır.
SDH, emekçileri eleştirilmesi gereken noktaları gözden kaçırmadan HDP’ye oy vermeye çağırıyor. Neden?
- Mevcut alternatifler içerisinde en sol parti olarak öne çıkan HDP, desteği hak etmektedir. HDP’nin eleştirisi üzerinden geliştirilecek boykot tavrı, apolitik bir tavır olarak egemenlerin işine gelecektir. Ekonomi yönetimini Kemal Derviş’e ya da benzerlerine devretmeyi planlayan CHP ise emperyalist-kapitalist sistemin tercihi durumundadır. RTE sonrası düzenin piyasa ekonomisi ve emperyalizm çerçevesinde normalleşmesi CHP eliyle olacaktır. Planlanan budur. Bu yüzden CHP emekçiler için alternatif olamaz.
- Ortadoğu’daki iç savaş bataklığı ve gırtlaklaşmalar içerisinde IŞİD gibi güçlerle savaşan, yok olmakta olan Ortadoğu’nun kadim halklarını koruyan Kürt hareketi desteklenmelidir.
- HDP’nin barajı aşması, RTE’nin diktatörlük özlemlerine büyük bir darbe indirecektir. Bu da Türkiye’de burjuva siyasetin çerçevesinde önemli değişikliklerin oluşmasını beraberinde getirecektir. Bunun sonucu olarak da sınıf hareketinin daha özgüvenli hareket edebileceği bir ortam oluşacaktır.
- HDP’nin baraj altında kalması, Kürt halkının siyasi temsilinin önünün tıkanması anlamına gelecektir. Bu durumun sonuçlarından birisi de sınıf mücadelesini baltalayan etnik tansiyonun yükselmesi olacaktır.
- HDP’nin barajı aşması, kendi gerçekliğini ortaya koyması bakımından, yani olumlu ya da olumsuz bir şekilde billurlaşmanın yaşanması açısından da istenen bir durumdur. Kitlelerin kendi deneyimlerinden öğrenmesi için buna ihtiyaç vardır.
Peki HDP’nin eleştirilmesi gereken hususları nelerdir?
- Dengir Mir Mehmed Fırat, Celal Doğan gibi bir hayli kirli burjuva unsurun HDP’de benimsenmesi ve hatta öne çıkması, HDP’nin yerleşik burjuva siyasi kültüre yatkın olduğunu ortaya koymaktadır. Zaten Kürdistan’da HDP’nin hakim olduğu alanlarda ciddi bir yöneten-yönetilen, sömüren-sömürülen ilişkisi vardır. Kürdistan’da yaşam pratiği vahşi sömürünün, haksızlığın, yozlaşmanın, ezilmenin gırla gitmesi anlamında dünyanın geri kalanından farklı değildir. Piyasacılığın dışına pek çıkmayan HDP’li yerel yönetimler, uzun yıllardır bu ilişkilerin yeniden üretildiği alanlar halindedir ve HDP parti olarak bu meselelerin göbeğindedir.
- %10 barajının aşılması hedefi, yani hedefin büyütülmesi, HDP’yi daha fazla düzen içerisine çekecektir. Örneğin her seferinde sosyalistleri kötüleyen Altan Tan gibi isimler ve diğer sağ kanat siyasetçiler, oy kaygısıyla el üstünde tutulmaktadır. Öyle ki HDP içerisindeki daha sol unsurlar bile benzer kaygılarla Altan Tan’a sempati duymaktadır. Doğrudur, Altan Tan’ın bir oy getirisi vardır, ama sağa kayış gibi bir getirisi de vardır. Yani, kesin olan bir şey varsa o da her şeyin bir bedelinin olduğudur. Oy dengelerini göz etmek, daha güçlü bir parti olarak siyasette yer almak, sağ dahil her kesime oynamak… Bunlar düzen içileşmesinin ayak sesleridir.
- HDP barajı aşarsa daha önce pek yüzmediği sulara açılmış olacak. Umarız sağa kayma noktasında ortaya çıkan emareler gerçek olmaz. Bu konuda HDP’nin soldan sıkıştırılması gerekecek. Diğer taraftan elde ettiği güçle HDP’nin her zaman doğru hareket edeceğinin bir garantisi yok. Gezi ayaklanması ya da yolsuzluk süreçlerindeki deneyimler de bunu gösteriyor. Örneğin olası bir koalisyon müzakeresi durumunda HDP, AKP ile masaya oturmayı baştan reddeder diyemiyoruz.
Ana hatlarını saydığımız bu meselelerden ötürü emekçiler, HDP’ye oy vermelidir, zira HDP’nin barajı geçmesi, sınıf mücadelesi açısından tartışmasız şekilde emekçilerin lehinedir. Diğer taraftan yine ana hatlarını saydığımız eleştirilerden ötürü emekçiler HDP’ye değil kendilerine güvenmelidir. Eleştiri noktalarını kabaca sıraladık. Ayrıca her şeyden öte kimlikler üzerinden sivil toplumcu bir siyaset yürüten HDP işçi sınıfının devrimci bir odağı değildir. Bu yüzden emekçiler, kendilerine güvenmek zorundadır. Bunun yolu da örgütlenmekten geçer. İşyerlerinde, mahallelerde, sokakta, okulda örgütlenmek ve kapitalizme, AKP’ye, sömürüye, patrona karşı savunma mevzileri örmek zorundayız. Düzen siyasetinin sınırlarını bilerek hareket etmeli, sokağa, eyleme ve esas olarak da örgütlenmeye inanmalıyız. Siyasi perspektifimiz de sınıf merkezli devrimci sosyalist bir çizgiden sapmamalıdır.
Unutmamak gerekir ki AKP gitse de sömürü devam edecek. Sömürü sürdüğü sürece de işçi ve emekçilerin çilesi bitmeyecek. Bu yüzden de sömürü sistemini yıkmayı hedefleyen, yani emperyalist-kapitalist dünya düzenini yerle bir etmeyi amaçlayan bir örgütlenme yaratmalıyız. Emekçiler beyaz atlı prens beklememeli, başka bir unsura değil kendisine güvenmelidir.