Grev Hakkı Mı? Koca Bir Yalan

Grev Hakkı Mı? Koca Bir Yalan

Birleşik Metal-İş’e bağlı 18 işyerinde MESS ile toplu sözleşme sürecinde anlaşma sağlanamaması üzerine 29 Ocak’ta grev başlamıştı. Grevin üzerinden bir gün geçmeden hükümet, Bakanlar Kurulu kararıyla “milli güvenliği bozucunitelikte olduğu görüldüğünden” 60 gün süreyle erteledi. Bu adım, AKP hükümetinin, etkili olabilecek grevlere yönelik ilk saldırısı da değil. 12 Eylül yasalarının bir ürünü olan grev ertelemesini, AKP hükümeti, patronların çıkarlarını korumak için daha önce de defalarca kullandı. İlk olarak 2003’te Petrol-İş’in Petlas grevi ertelendi; sonrasında 2003’te başlayan Şişecam grevi iki kez ertelendi; hem de ilki için Danıştay’dan alınan yürütmeyi durdurma kararına rağmen. 2004’te DİSK’e bağlı Lastik-İş’in Goodyear, Türk Pirelli ve Brisa Lastik fabrikalarında çalışan 5 bin işçi adına aldığı grev kararı “milli güvenlik” gerekçe gösterilerek ertelendi. 2005’te Türkiye Maden-İş’in Erdemir Madencilik’te aldığı grev kararı ertelenirken 2014’te yine Şişecam’da Kristal-İş’e bağlı emekçiler hükümetin grev ertelenmesi kararıyla grevlerinin yasaklamasıyla karşılaştılar. (Bu konuda detaylı bir okuma için: Aziz Çelik, Milli Güvenlik Gerekçeli Grev Ertelemeleri,http://www.calismatoplum.org/sayi18/celik.pdf) 2012 yılında ise THY grevlerinin toptan engellenmesine yönelik havacılık sektöründe grev yasağının kanunlaştırılmıştı. Yine 2014 yılında Çayırhan Kömür İşletmesinde Türkiye Maden-İş sendikasına üye işçilerin grevi ertelenmişti.

Şimdi Ne Olacak?

4 işletme, grev başlamadan önce MESS’ten ayrı davranarak toplu sözleşme için anlaşmıştı: Delphi, Schneider, Alstom ve Bekaert. MESS grevin sürmesi halinde bu işyerlerinin sayısının artacağından kaygılıydı; AKP hükümeti de bu büyük grevin başarıyla sonuçlanmasının başka sektörlerdeki emekçilere ilham vereceğinden… 15 bin işçinin katılacağı ve kısa sürede başarıyla sonuçlanması büyük ihtimal olan bir grevin Türkiye işçi sınıfı hanesine bir kazanım olarak yazılacağı ve yeni grevlere kapı açacağı düşünüldüğünde patronların ve onların iktidarının korkusu yersiz değil.

Grevin ertelenmesi, fiilen grevin yasaklanması demek. Çünkü erteleme süresince arabulucu uyuşmazlığı çözmeye çalışacak; ama anlaşma sağlanamazsa erteleme süresi sonunda taraflardan biri (siz patronlar diye okuyun) üyelerinin çoğunluğu hükümet tarafından seçilen Yüksek Hakem Kurulu’na kesin toplu sözleşme niteliğindeki kararı alması için başvuracak. Kısacası eğer bir direniş gösterilmezse 60 gün sonunda çözüm patronlar ve hükümetin istediği şekilde gerçekleşecek.

Grev yasağının ertesinde birkaç fabrikada işgal tarzı direnişler başladı; ancak sanırsak sendikanın müdahalesiyle bugün Birleşik Metal-İş’in 14:00’da duyuracağı karara kadar grev çadırlarında beklemeye geçildi.

Bu noktada sonra ne yapmak gerekiyor? Öncelikle greve katılımı kolaylaştıran yasal güvencenin ortadan kalktığını belirtmek gerekiyor. İşçiler bundan sonraki eylemleri nedeniyle işveren yaptırımlarıyla karşılaşabilirler. Bu nedenle ortak ve güçlü şekilde hareket etmek ve bütün emekçilerin desteğini kazanacak genel bir kampanya yürütmek önemli. Mücadelenin biçimlerini metal işçilerinin hazırlık düzeyine göre biçimlendirmek gerekiyor. Fabrika işgalleri ileri bir adım olarak gerçekleştirilemeyecekse bile işyerlerini patronlara dar etmek için iş yavaşlatma eylemlerine girişmek; bu kararı öyle basın açıklamaları, 1-2 sembolik eylemler geçiştirmemek gerekiyor. Aksi halde bundan sonra Birleşik Metal-İş’in, grev tehdidinin işyerlerinde bir hükmü kalmayacaktır. 

KATEGORİLER
ETİKETLER