Gıda Krizine Doğru

Gıda Krizine Doğru

Ekonomik kriz derinleşirken, milyonlarca yoksul emekçi en temel gıda maddelerine erişimde bile problem yaşıyor. AKP, 19 yıllık iktidarı sonunda tarımsal üretimi çiftçiyi ağır maliyetlerle baş başa bırakırken; buğdaydan arpaya, mercimekten nohuta kadar pek çok kalemde ithalatın önünü açtı. Özelleştirmelerle birlikte şeker fabrikaları, çay işletmeleri, tütün fabrikaları gibi kamu kurumları tasfiye edilirken doğan boşluğu uluslararası tekeller dolduruyor. Sonuç ise kur arttıkça katlanan fiyatlar ve en temel maddelere bile erişimde yaşanan sıkıntılar…

Birleşik Kamu İş’in hazırladığı rapora göre temel gıda fiyatlarında bu yılın ilk 11 ayında % 46,2, son bir yılda ise % 51 artış yaşandı. TL’nin hızlı değer kaybına uğradığı Kasım ayında fiyat artışı ise % 8 oldu!

İktidar, bugüne kadar gıdada karşılaşılan fahiş fiyat artışlarına karşı ya polisiye önlemleri ya da tanzim satış gibi sorunu çözmekten uzak geçici pratikleri yaşama geçirdi. Geçtiğimiz yıllarda zabıta polis eşliğinde basılan soğan depoları ya da geçtiğimiz ay marketlere yapılan baskınlar ve zincir marketlere verilen vergi cezaları hafızalarda yer etti.

Ancak yaşanan sorunların kökeni oldukça derin ve bunu iktidarın yaşama geçirdiği tarımsal dönüşümde aramak gerek.

Buğday Krizi Kapıda!

Son günlerde özellikle un fiyatları konusunda fırıncıların isyanını sıkça görebilmek mümkün. Halkın en temel tüketim maddesi olan ekmeğin fiyatının 4 TL’ye yükselmesi bekleniyor.
Özellikle pandemiyle birlikte tüm dünyada arz kısıtlamasına gidilmesi, ABD ve Kanada gibi üretici ülkelerde yaşanan şiddetli kuraklık buğday fiyatlarında küresel düzeyde artışa yol açtı. Buğday fiyatı son bir yılda yaklaşık % 80’lik bir artışla son on yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Türkiye ise günümüzde Mısır’ın ardından en çok buğday ithal eden ülke haline geldi. Bunun en büyük sebebi çiftçinin artık üretim maliyetlerini karşılayamaması ve üretimden vazgeçmesi. Buğday üretiminde tohumdan, gübreye, zirai ilaçtan akaryakıta kadar hemen her şey dövize endeksli. TL’deki her değer kaybı üreticiye ekstra maliyet olarak yansıyor. Öte yandan TMO’nun ilan ettiği alım fiyatları artan maliyetleri karşılama konusunda oldukça yetersiz.

Ekmeğe Zam Kaçınılmaz!

Türkiye’de halkın beslenmesinde ekmeğin kritik bir önemi var. Dünyada ekmek tüketiminde Türkiye zirvede yer alırken, ekmek fiyatlarındaki artış özellikle yoksul emekçileri doğrudan etkiliyor. Son günlerde hammadde ve enerji fiyatlarındaki artışa paralel olarak ekmek de zamlarla karşı karşıya. İstanbul Ticaret Odası (İTO) Meclisi’nin 11 Kasım’da aldığı kararla İstanbul’da 230 gram ekmek 2,5 lira oldu. Türkiye’nin genelinde de 230 gramlık bir ekmeğin ortalama fiyatı 2-2,5 lira arasında seyrediyor. Ancak bu fiyatlar bile ekmek üreticilerinin maliyetlerini karşılamakta yetersiz kalıyor. Ekmek Üreticileri İşverenleri Sendikası Genel Başkanı Cihan Kolivar, İstanbul’da ekmeğin ilçeden ilçeye değişerek 4-5 lira arasında satılacağını söyledi. Kısacası, halkın sofrasında baş köşede yer alan ekmek de bu artışlarla birlikte lükse girmeye başlayacak.

Nüfus Artıyor, Üretim Yerinde Sayıyor!

Türkiye artan nüfusuna karşın, geçmiş on yıllara bakıldığında buğday üretiminde yerinde sayıyor. 1990 yılında yaklaşık 20 milyon ton olan üretim, 2020-21 sezonunda 20,5 milyon ton olarak gerçekleşirken; bu sürede Türkiye’nin nüfusu 54 milyondan 84 milyona yaklaşmış durumda. Dolayısıyla Türkiye’nin çiftçinin üzerindeki maliyet yükünü kaldırarak arzı artırmaya ihtiyacı var.

Küçük Üreticiler Topraktan Kopuyor!

Tarım alanlarının ranta açılması, maliyetlerin artışı küçük üreticinin topraktan kopmasına yol açıyor. Üretimden elde edilen gelirin maliyetleri karşılamaması, çiftçileri ve özellikle kırsalda yaşayan genç nüfusu büyük kentlerde ücretli işçi olarak çalışmaya sevk ediyor. Son on yılda Türkiye’de çiftçi sayısının neredeyse yarı yarıya azaldığı görülüyor.

Özelleştirmelerin Etkisi: Şeker Örneği

Son dönemde fiyat artışıyla ve arz sorunuyla gündeme gelen bir başka gıda maddesi ise şeker. Geçtiğimiz günlerde bazı zincir marketlerde şeker bulunamaması tartışmaları beraberinde getirmişti. Öte yandan yine son dönemde gelen % 25’lik zamla şeker gıda maddeleri içerisinde en hızlı fiyat artışı yaşayan ürünlerden bir tanesi konumunda.

Döviz kurundaki artış, iklim değişikliği, tarım alanlarının azalmasına ek olarak şekerde yaşanan krizin nedenlerinden birisi de bu alanda yakın dönemde yapılan özelleştirmeler. İktidar 2018 yılında 25 şeker fabrikasından 15’ini haraç mezat satarken, kalanını Varlık Fonu’na devretmişti.

Öte yandan döviz kurundaki yükseliş şeker piyasasını elinde tutan özel sektörün ihracat iştahını artırıyor. Son bir yıl içerisinde Türkiye’nin şeker ihracatı 13 bin tondan 240 bin tona yükseldi. Bu durum iç piyasada arzın talebe yanıt verememesine yol açıyor.

Önümüzdeki dönemde şekere yeni zamların gelmesi kaçınılmaz. Zira özellikle özel sektör mevcut fiyat artışlarının maliyetleri karşılamadığını sıkça dile getiriyor. Öte yandan kamuya ait Türk Şeker de kaçınılmaz bir şekilde bu fiyat artışlarını yansıtacaktır.

KATEGORİLER