Fransa’nın Politik Krizi ve Paris2024: Macron’un Politik Ateşkes Çağrısı İşe Yarar mı? – Emre Güntekin

Fransa’nın Politik Krizi ve Paris2024: Macron’un Politik Ateşkes Çağrısı İşe Yarar mı? – Emre Güntekin

Paris’te düzenlenen 33. Olimpiyat Oyunları Cuma günü yapılan açılışla başladı. Olimpiyatları bu kez hem Fransa’nın karşı karşıya kaldığı politik krizle hem de Filistin’de süren soykırımla birlikte ele almak doğru olacaktır. 

Paris 2024 özellikle aşırı sağın son seçimlerde gösterdiği yükselişle birlikte bir siyasi krizin içine düşen Fransız egemen sınıflarının dünyaya vermek istediği mesajlar için oldukça etkili bir platform sunarken; açılış töreni bunun yansımalarıyla doluydu. Fransız yönetmen ve aktör Thomas Jolly’nin sanat direktörlüğünü üstlendiği açılış töreninde özellikle LGBT bireylerin ve drag queenlerin oldukça tartışma yaratan performansları aşırı sağ yükselişi perdeleme kaygısını fazlasıyla hissettiriyordu. Aşırı sağa set çekme kaygısıyla kimlik politikalarını tekrar gündeme taşıyacak bir performans inşa etmenin ne denli faydalı olacağı tartışmalıdır.

Nitekim özellikle Leonardo Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği eserinin drag queenler tarafından canlandırılması hem Fransa’da hem de uluslararası alanda aşırı sağın konuya dahil olmasını sağladı: İlk topa giren, aynı zamanda Marine Le Pen’in yeğeni olan AP Milletvekili Marion Marechal oldu. Marechal, Son Akşam Yemeği’nin drag quennler tarafından canlandırılmasının Paris 2024 açılış törenini izleyen Hıristinyanları aşağılanmış hissettirdiğini, törende dile gelenin Fransa değil her türlü provokasyona açık sol azınlık olduğunu dile getirdi. İtalya’nın aşırı sağcı Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini ise  “Olimpiyatların dünyadaki milyarlarca Hıristiyana hakaret ederek açılması gerçekten çok kötü bir başlangıçtı sevgili Fransa.” ifadeleriyle tepki gösterdi. ABD seçimlerinde açık bir şekilde Trump’a çalışan, dünyanın en zengin ismi Elon Musk ise açılış töreninin Hıristiyanlara karşı son derece saygısız olduğunu belirtti. Kısacası, olimpiyat oyunlarının açılışı öncesinde politik çatışmalara kısa bir mola verilmesi çağrısı yapan Macron yönetimi aşırı sağa kendi rüzgarını yaratabileceği gollük bir orta açmış oldu.

Açılış töreninin sabahında ulusal demiryolu şirketi SCNF tarafından işletilen demiyolu hatlarına gerçekleştirilen sabotajlar ise Macron yönetiminin Paris’in dünyanın en güvenli kentlerinden biri olduğunu kanıtlama gayretine gölge düşürdü. Kundaklama şeklinde gerçekleştirilen saldırılar sonrasında demiryolu ulaşımının en erken Pazartesi günü eski haline dönmesi bekleniyor. 

Öte yandan Olimpiyatlar, daha açılış töreninden başlayarak Fransız egemen sınıflarının kitlelerden ne denli korktuğunu da gösteriyor. Paris hem Fransız polisi ve askeri hem de destek için İngiltere, İspanya, Almanya, Güney Kore ve Katar gibi ülkelerden gelen destek kuvvetlerle birlikte savaşla geçen dönemler haricinde görülmemiş bir şekilde adeta işgal altına alındı: Olimpiyat oyunları boyunca 45.000 polis, 10.000 asker ve 22.000 özel güvenlik görevlisi görev yapacak. Ayrıca açılış töreni boyunca Paris üzerinde uçuş yasağı getirilirken; olası bir saldırı riskine karşı kent genelinde drone kullanımı yasaklandı, uçan droneların ise keskin nişancılar tarafından vurulması kararı alındı. Bütün metro istasyonları ve yollar kapatılırken, Seine Nehri’ne ancak o bölgede yaşayanlar özel olarak oluşturulan QR kodları gösterdikleri takdirde erişebileceklerdi. Bütün bu önlemlerin sadece olası terör saldırılarına karşı alındığını sanmak için Pollyanna olmak gerek. Macron’un esas korkusu olimpiyatların kendisine yönelik öfkeden dolup taşan alt sınıfların eylemlerine sahne olmasıdır. Bu yüzden olimpiyatlar süresince tüm muhalif güçlere bir politik ateşkes çağrısı yaptı. Kavga, dövüş olmayacak ki beyfendi yerle yeksan olan popülaritesini muteber devlet başkanı olarak ayağa dikecek.

Ancak bu o kadar kolay değil. Kolay olsaydı ve de kitleleri ikna edebilme yeteneği bir nebze kalmış olsaydı Paris’i adeta bariyerlerle çevreleyerek bir açık hava hapishanesine dönüştürmek zorunda kalmazdı. Neticede Olimpiyatlar başlamadan önce Fransa’yı esir alan çelişkiler yerli yerinde duruyor. Kimse ülkenin gösterişli bir olimpiyat organizasyonuyla kendi iç krizine reset atabileceğini düşünmüyor, hatta bir zamanlar Macron’un en yakınında olanlar bile. Macron’un liderliğini üstlendiği Rönesans Partisi’nin eski milletvekili Christophe Weissberg “Bir molaya ihtiyacımız var… fakat bu hiçbirşeyi değiştirmeyecek. Kimse Macron’a bir zafer vermek istemiyor.” sözleriyle durumun umutsuzluğunu ortaya koyuyor. Ülke olimpiyatlar sonrasında nereye evrileceği muğlak olan politik krizine tekrar geri dönecek.

Macron yönetiminin emperyalist ikiyüzlülüğüne de tahammül giderek azalıyor. Bu Siyonist soykırıma yol veren bütün emperyalistler için geçerli. Rusya Ukrayna’yı işgale kalkıştığında, Rus takımlarını ve sporcuları turnuvadan men etmekten kaçınmayanlar yaklaşık 40.000 Filistinli katledilmiş olmasına rağmen bu katliamın sorumlularını ayakta alkışlayarak karşılayacak kadar alçalabiliyor. 

Öte yandan 1972 Münih Olimpiyatları’nda İsrailli atletlere düzenlenen saldırının yarattığı travma bu yıl Gazze İşgali nedeniyle tekrar hortlarken; İsrail kafilesini korumak üzere özel taktik birlikler görevlendirildi. İsrail kafilesinin Seine Nehri’nden geçişi sırasında izleyicilerden sıklıkla Filistin sloganları yükseldi. Macron yönetimi İsrail’e Filistin halkına karşı uyguladığı soykırımda açık destek sunarken; Fransalı emekçiler arasında Siyonizm karşıtlığı oldukça yüksek ve devletin güvenlik aygıtlarının tüm saldırılarına rağmen halk Filistinle dayanışma eylemleri düzenlemekten şimdiye kadar geri adım atmadı. Macron’un olimpiyat açılış törenine soykırımcı Natenyahu’yu çağırması ise tepkileri daha da artırdı.

İsrail, yaklaşık 10 aydır süren saldırılarda yaklaşık 350 Filistinli sporcuyu katletti. 50 kadar spor tesisi ve stadyum yok edildi. Ancak açılış töreninde “farklılıklara saygı”yı öne çıkaran Macron yönetimi ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi yürütülen soykırımı yok saymayı sürdürüyor. Nitekim Filistin Olimpiyat Komitesi’nin İsrail’in olimpiyatlardan diskalifiye edilmesi talebi jet hızıyla reddedildi. 

Kapitalizm için spor değil; bu tarz organizasyonların getireceği maddi kar, ideolojik olarak yaratacağı bilinç bulanıklığı önemlidir. Paris bize bunu tekrar hatırlattı. Ancak neyseki Kraliçe Marie Antoinette’in kesik başı da hatırlatılanlar arasında yer aldı. Artık Fransa’nın politik yaşamında sayılı günleri kalan Macron ve ona öykünenler bu mesajı almalılar. 

KATEGORİLER
ETİKETLER

Yorumlar

(0)