Dini Baskı, Yoksulluk, Geleceksizlik: AKP Gençlerin Hayatlarını Karartmaya Devam Ediyor – Ulaş Gediz (ODTÜ MFT)
AKP iktidarının ülkeyi getirdiği son noktada gençler kendilerini kapana sıkışmış gibi hissediyorlar. Bir yandan derinleşen ekonomik kriz, diğer yandan AKP’nin uyguladığı farklı yaşam tarzlarına yönelik yoğun baskı, gençlerin geleceğe dair kurabilecekleri hayalleri daha başlamadan sona erdiriyor. İktidarın yıllardır hız kesmeden uyguladığı neoliberal politikaların da sonucu olarak ortaya çıkan ekonomik kriz, iğneden ipliğe hayatın her noktasında hissedilirken, birkaç ay önce ortaya çıkan Barınamıyoruz hareketi de bu ekonomik krizin ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne sermişti. Üniversite okumak için farklı şehirlere giden pek çok genç fahiş kiralardan ve kısıtlı yurt kontenjanlarından dolayı kalacak yer bulamamışlar ve çok ciddi barınma sorunu yaşamışlardı. Devlet yurtlarının yetersiz ve özel yurtların da fahiş fiyatlarda olması gençleri çok zor duruma sokuyor. Böyle zor durumlarda kalan gençler de çözümü görece daha uygun fiyatları olan tarikat yurtlarına gitmekte buluyorlar.
Sorun da burada başlıyor. Ekonomik imkansızlık yüzünden tarikat yurtlarında kalmaya mahkum olan gençlerin hayatı kararmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Akdeniz Üniversitesi’nde menzil tarikatının kontrolünde olduğu öne sürülen KYK yurdundan intihar haberleri geldi. Aynı üniversite içindeki yurtlardan son kırk günde dördüncü intihar haberinin gelmesi ortada ne kadar ciddi sorunların olduğunun da göstergesi. Öğrencilerden üçü yurt pencerelerinden atlayarak intihar ederken dördüncü öğrenci de evinde yaşamına son vermiştir. CHP’li Özer, mecliste verdiği soru önergesinde, yurtlarda çalışan görevlilerin menzil tarikatına mensup olduklarını ve bu kişiler tarafından öğrencilere çeşitli dini zorlamalar ve birtakım tacizler yapıldığını söylemiştir. Bu iddialardan anlaşıldığı üzere, çektiği ekonomik sıkıntılar yüzünden bu yurtlarda kalmaya mahkum edilmiş gençler ve onların hayatını zindana çeviren tarikat mensupları söz konusu. Bu hikâye maalesef ülkemizin yakıcı gerçeklerinden biri.
Akdeniz Üniversitesi’nde felsefe okuyan Süleyman’a kulağımızı çevirelim: Akşener’in kürsüyü verdiği öğrenci KYK yurtlarında kalmanın seçim olmayıp çaresizlik olduğunu söyledi. Öğrencilerin çeşitli yollarla baskı altına alındığını, özel hayatlarının ihlal edilip manevi danışmanlık adı altında tarikatların ve cemaatlerin kendilerine taraftar topladığını ifade eden Süleyman, gençlerin kendilerini özgürce ifade edemediklerinden, sosyalleşme olanaklarının giderek kısıtlanarak tüm insanların birbirine benzetilmeye çalışıldığını da sözlerine eklemiştir. Süleyman’ın bir diğer vurgu yaptığı nokta da ülkede iş bulmanın yalnızca tanıdık vasıtasıyla olabildiği ve kayyumlar tarafından kontrol edilen üniversitelerin de amacının yalnızca potansiyel işsiz orduları yetiştirmek olduğudur. Görüldüğü gibi üniversite öğrencisi Süleyman, Türkiye gerçeklerini gözler önüne sermiştir. Bir tarafta her geçen gün yaptıkları kârlarla büyümeye devam eden patronlar kulübü, beşli çete ve iktidaın diğer ortakları; diğer tarafta ise her türlü özgürlükleri baskı altına alınmış, en temel ihtiyaçlarına bile ulaşmakta güçlük çeken gençler.
Tarikat yurtları denildiği zaman herkesin aklında canlanan geçmişte yaşanmış acı olaylardan da söz etmek gerek. Unutmamak gerekir ki AKP iktidara geldiği ilk günden beri yaptığı anayasa değişiklikleriyle olsun eğitim reformlarıyla olsun daima cemaatlerin, tarikatların ve çeşitli dini vakıfların önünü açacak hamlelerde bulunmuştur. Maalesef, iktidardan gücünü alan bu yapıların faaliyetleri hiçbir kontrol mekanizmasından geçmediği için, buralarda pek çok baskı, taciz, tecavüz ve intihar olayları yaşanmıştır. Yakın tarihte meydana gelen olay, yaşamına son vermeden önce çektiği videoda yurtta yaşadığı baskıları anlatan Enes Kara olayıydı. Enes çektiği videoda kaldığı cemaat yurdunda yaşadığı baskılardan söz eder. Kimi zaman namaz baskısı, kimi zaman Risale-i Nur okuma konusunda yapılan baskı… Hafta sonları da çeşitli cemaat dersleriyle öğrencilerin tüm hayatını işgal etmeye çalışan bir baskının söz konusu olduğunu görüyoruz.
Bir diğer iç parçalayan olay, ENSAR ve KAİMDER’in kaçak yurtlarında meydana gelmişti. Denetlenmeyen, kontrol altına alınmayan, ruhsatsız ve izinsiz çalışmasına göz yumulan bu yurtlarda 9-10 yaşlarındaki 9 çocuğa tecavüz edildiği ortaya çıkmıştı. Utanmaz AKP ise hiç yüzü kızarmadan mecliste bu olayın araştırılmasını önlemeye çalıştı. Dönemin Aile Bakanı Sema Ramazonoğlu “Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” diyerek kendilerinden beklenebilecek seviyedeki o yorumu da yapmış oldu.
Son olarak anılması gereken diğer cemaat yapılanması hiç kuşkusuz Süleymancılardır. Ülkenin dört bir yanında faaliyet gösteren Süleymancılar, okul çağındaki çocuklara çok uygun fiyatlar karşılığında yurt sağlayarak onları kendilerine çeken yapılanmalardan biri. Süleymancıların yurtlarında yaşanan olaylara örnek vermek gerekirse, Dikili’deki Süleymancı yurtlarında 7 erkek öğrenciye tecavüz edilmişti. Bunun yanında, yine Süleymancılara ait olan Konya ve Aladağ’daki yurtlarda çok sayıda öğrenci çeşitli ihmaller sonucu ortaya çıkan patlamalarda ve yangınlarda hayatlarını kaybetmişlerdir. İki farklı yerdeki yurdun ortak noktası ise yurt binalarının ruhsatı ve tapusu yoktu, yurtlar tamamen kaçaktı. Bunca olaylara, usulsüzlüklere rağmen, Süleymancılar hala pek çok farklı yerde yurt faaliyetlerini sürdürüyor.
Sonuç olarak, 20 yıllık AKP iktidarının ve onun uyguladığı ekonomi politikalarının sonucunda, halkımız yoksullaştıkça yoksullaşıyor. Ülkenin tüm kaynakları, kapitalizmin doğası gereği, bir avuç insan tarafından kontrol edildiği ve bu bir avuç insanın çıkarlarına hizmet ettiği için ülkenin gençleri ve emekçileri yoksulluk bataklığında her geçen gün daha da derine batıyor. AKP de iktidara geldiği ilk günden beri uyguladığı neoliberal politikalarla, yoksulluk bataklığında zaten batmakta olan emekçileri ve gençleri bataklıkta daha da derinlere göndermekte kararlı olduğunu gösteriyor. Bu bataklıkta kendine çıkar yol, barınacak yer bulamayan gençleri kapan tarikat ve cemaatler ise bataklıkta boğulmayan son genci de boğmak için, onların hayatını tamamen söndürmek için var güçleriyle çalışıyorlar. Akdeniz Üniversitesi’nde yaşanan son intiharlar, ondan önce Enes’in hayatına son vermesi, Ensar vakfında sönen hayatlar ve Süleymancıların kararttığı yaşamlar bu çarpık düzenin üzücü sonuçlarıdır. Fakat unutmamak gerekir ki karanlığın en çok bastırdığı anda bile bir umut ışığı ortamda belirebilir. Bu umut ışığı da gençlerin, emekçilerin; tarikatları-cemaatleri durmaksızın destekleyen AKP’ye ve AKP’nin de bir temsilcisi olduğu kapitalist sistemin kendisine karşı mücadelesiyle ortamı aydınlatmaya başlayacaktır. Mücadele ne kadar büyürse karanlık da o kadar dağılır ve böylece bataklıkta batmaktan kurtulan gençler o bataklığı tamamen kurutup üzerine güzel yarınlar inşa edebilirler.
Kaynaklar