Devrimci Parti Teorisyeni Olarak Lenin II-Güneş Gümüş
About Latest Posts Sosyalist Gündem Latest posts by Sosyalist Gündem (see all) Keşmir’in Kitlesel İsyanı: Ezilenlerin Ayaklanması – Umar Shadid – Ekim 2, 2025 Akbabaların Gazze’ye Çökme Planı – Emre Güntekin – Ekim 1, 2025 TRUMP VENEZUELA’YA SALDIRGANLIĞINI YOĞUNLAŞTIRIYOR! – Eylül 29, 2025 Yazımızın önceki bölümünde ortaya çıktığı koşulları ele aldığımız Bolşevizmin kitle partisi modeline karşı öncü partiye, kendiliğindenliğe karşı iradenin rolüne yaptığı vurgularla hem işçi sınıfı içindeki farklı eğilimlerle hem de düşman sınıflarla mücadele içinde nasıl şekillendiğini tartışmıştık. Ayrıca Bolşevizme dair en önemli tartışmalardan biri olan dışarıdan bilinç meselesine giriş yapabilmiştik. Yazımızın bu bölümünde dışarıdan bilinç tartışmasının bir başka yönünü 1905 Devrimi ve Lenin’in tutumu çerçevesinde ele alacak ve devrimci partinin olmazsa olmazları olan taktik esneklik (çubuk bükme) ve demokratik merkeziyetçiliği açıklığa kavuşturmaya çalışacağız. Lenin, Ne Yapmalı adlı eserinde dışarıdan bilinç meselesini iki bağlamda tartışır. Yazının ilk bölümünde de ele aldığımız bağlamlardan ilki, işçilerin politik bilince ekonomik alanının dışından ulaşabileceği fikridir. Lenin’e göre sadece ekonomik alan tüm toplumsal ilişkilerin kavranması için yeterli değildir; ancak kapitalizm ve onun yarattığı sömürü-ezme ilişkileri konusunda bütünsel bir bakış edinen proletarya sosyalist bilince ulaşabilir. Lenin’in bu tespitindeki haklılığını ilk yazımızda ortaya koymuştuk. Dışarıdan bilinç meselesinin ikinci bağlamına gelirsek: Lenin, Ne Yapmalı‘da politik bilincin işçi sınıfına, sınıfın dışından taşınması gerektiğini tartışır. Lenin, işçi sınıfının kendiliğinden ancak sendikal bilince ulaşabileceğini ifade ederek politik bilincin sosyalist aydınlar tarafından sınıfa taşınması gerektiğini savunur: Bütün ülkelerin tarihi gösterir ki, işçi sınıfı sadece kendi çabasıyla ancak sendikacılık bilincini, yani, sendikalar içinde birleşmenin, işverene karşı mücadele etmenin ve hükümeti gerekli çalışma yasalarını kabul etmeye zorlamanın vb. gerekli olduğu kanaatini geliştirebilir. Ne var ki, sosyalizmin teorisi, mülk sahibi sınıfların eğitim görmüş temsilcileri tarafından, aydınlar tarafından geliştirilen felsefe, tarih ve ekonomi teorilerinden doğup gelişmiştir. Modern bilimsel sosyalizmin kurucuları Marx ve Engels de toplumsal konumlarıyla burjuva entelijansiyasına mensupturlar. Aynı şekilde, Rusya’da da Sosyal Demokrasi’nin teorik doktrini, işçi sınıfı hareketinin kendiliğinden gelişiminden tamamen bağımsız olarak ortaya çıktı; bu doktrin, devrimci sosyalist entelijansiya arasında gelişen düşüncenin doğal ve kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıktı. Sosyalizm fikri, işçi sınıfıyla kader birliği etmiş aydınların ve Marksizm; Marks, Engels ve devamcılarının zihinlerinin kendinden menkul yaratımları değil, işçi sınıfı mücadelesinin ürünleridir; bu mücadelelerin sonuçlarının sistematize edilmesidir. Molyneux’un haklı olarak ifade ettiği gibi “Sosyalizm fikri ve bizzat sosyalist devrim Marx tarafından icat ve keşfedilmiş bir şey değildi; bunlar daha çok, İngiltere’deki ve Fransa’daki burjuva devrimlerinin aşırı sol kanatları olarak kitlelerin mücadelelerinden çıkmışlardır. Düzleyiciler ve Babeuf’ün Eşitler’in Komplosu (Marx bundan dünyanın ilk komünist partisi olarak söz eder) buna tanıktır” (Molyneux, Marksizm ve Parti, s.60). Marks bu noktayı şöyle ifade eder: Ekonomistler nasıl burjuvazinin bilimsel temsilcileri ise, sosyalistler ve komünistler de proletaryanın teorisyenleridir. Proletarya bir sınıf olarak ortaya çıkacak kadar gelişmedikçe, bu nedenle proletaryanın burjuvazi ile mücadelesi politik bir karakter kazanmadıkça, üretici güçler bizzat burjuva toplumunun içinde proletaryanın kurtuluşu ve yeni bir toplumun kuruluşu için gerekli maddi koşulları ortaya koyacak ölçüde gelişmedikçe, bu teorisyenler, ezilen sınıfların acılarına çare bulmak için sistemler tasarlayan ve yenileştirici bir bilimi izleyen Ütopyacılar olarak kalmaya devam ederler. Fakat tarih devam ettikçe ve proletaryanın mücadelesi daha açık bir biçim aldıkça, kendi kafalarındaki bilimi arama ihtiyacını daha fazla duymazlar; sadece gözlerinin önünde olanları gözlemlemek ve kendilerini olanların ifade aracı haline getirmek durumundadırlar. Devrimci partinin örgütlenmesi, devrimci program, taktik ve stratejinin geliştirilmesinde, kaderini işçi sınıfının devrimci mücadelesiyle birleştiren aydınların rolü elbette ki vazgeçilmezdir. Bütün dünyada sosyalist mücadelenin tarihi bu durumu kanıtlar niteliktedir. Devrim mücadelesiyle kaderini birleştiren aydınların kritik önemi, işçi sınıfının düşman sınıfa karşı mücadelesinde kendi sınıf bilincini geliştirebileceği gerçeğiyle çelişkili değildir. Proletaryanın bu mücadelesi, burjuvaziye karşı şiddetli bir hal aldığında işçi sınıfının ileri unsurlarının bilincinde sıçramalar yaşanacaktır. Bilinç sıçramaları tutarlı sosyalist bir seviyeye erişebileceği gibi alınan ağır yenilgiler sonucunda geriye düşmeler de gayet normaldir. Mesele de işçi sınıfının evlatlarının devrimci atılım anlarında sınıf bilincine erişip erişememesi değil; işçi sınıfının, tarihsel birikimle hareket eden ve büyük karşı devrimci güçleri harekete geçirebilen egemen sınıflara karşı ezilenleri ve emekçi sınıfları önderliği altına toplayarak topyekün bir devrimci mücadeleyi gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğidir. Böyle bir başarı; ilke, strateji ve taktikleri tarifleyen bir programa sahip, uzun yıllar boyu mücadele içinde pişmiş ve kolektif hareket etme yeteneği kazanmış, sınıf mücadelesinin gereklerine uygun taktikler geliştirebilecek bir önderlik ve kadrolarla donanmış bir parti olmadan sağlanamaz ve bu parti de devrim anında kısa sürede yaratılamaz. Troçki’nin Paris Komünü üzerine söylediği şu sözler neden bir devrimci partinin müdahalesi ve önderliği olmadan başarının imkânsız olduğunu bize anlatır: “İşçilerin partisi -parlamenter manevralar için bir araç değil, gerçek bir parti- proletaryanın birikmiş ve örgütlü deneyimidir. Ancak geçmişinin bütün tarihine dayanan; gelişimin tüm safhalarını ve patikalarını teorik olarak öngören ve buralardan gerekli eylem formüllerini çıkaran bir partinin yardımıyla, proletarya kendisini tarihine sürekli yeniden başlamaktan, duraksamalardan, karar yoksunluğundan ve hatalarından muaf tutabilir.” İşçi sınıfının politik bilinçle kuşanması yolunda devrimci partinin rolü ne olacaktır? Elbette ki kaderci bir perspektifle ekonomik güçlerin işleyişinin işçi sınıfının bilincinde ve toplumsal ilişkilerin bütününde yaratacağı otomatik dönüşümü bekleyecek değiliz (ki böyle bir otomatik ilişki iddiasının kendisi Marksizme terstir). Sadece devrim anında değil, bugünden başlayarak işçi sınıfının politik bilincinin gelişimi için mücadele etmek; sınıf mücadelesinin anlık koşullarından üretilecek taktiklerle proletaryaya yol göstermek gerekir: “Kuşku yok, devrim bize öğretecek, ve halk kitlelerine öğretecek. Fakat militan bir siyasal partinin şu anda yüz yüze geldiği soru şudur: Biz devrime herhangi bir şey öğretebilecek miyiz?” 1905 Devrimi Lenin, dışarıdan bilinç konusunda Ne Yapmalı’da yazdıklarını 1905 Devrimi’nin yarattığı atılım döneminde bir kenara bırakarak parti-sınıf ilişkileri konusunda önemli vurgu değişikliklerine gitmiştir. 1907 yılında parti içi tartışmalarda karşısında konulan Ne Yapmalı eseri için “’ekonomist’ çarpıtmaların tartışmalı olarak düzeltilmesidir ve bu broşüre bir başka açıdan bakmak hatalı olacaktır.” diyen Lenin’in 1905 Devrimi sonrasında partinin kapılarını işçilere açmak konusunda ısrarı, işçi sınıfının hızla devrimcileşebilecek bir potansiyele sahip olduğu düşüncesinden kaynaklamaktadır: “İşçi sınıfı içgüdüsel olarak, kendiliğinden sosyal demokrattır.” “devrimci bir anda… işçi sınıfı, içgüdüsel olarak açık devrimci eyleme yönelir, ve biz bu eylemin hedeflerini doğru koymayı öğrenmeli ve sonra bu hedeflerin mümkün olduğunca bilinmesini ve anlaşılmasını sağlamalıyız.” “En ufak bir kuşku duyulamaz ki devrim Rusya’daki işçiler kitlesine sosyal demokratizmi öğretecektir… Böyle bir zamanda işçi sınıfı açık devrimci eylem için içgüdüsel bir dürtü hissedir.” Lenin, Bolşeviklerin 1905 Devrimi’nde ortaya çıkan işçi sınıfı hareketinin öz-örgütlenmesi olan … Devrimci Parti Teorisyeni Olarak Lenin II-Güneş Gümüş okumayı sürdür
WordPress sitenizde gömmek için bu adresi kopyalayıp yapıştırın
Bu kodu sitenize gömmek için kopyalayıp yapıştırın