Deprem Vergilerimiz Nerede?
İstanbul’da yaşanan deprem olası bir felakete ne kadar hazırlıksız olduğumuzu bir kez daha gözler önüne serdi. Toplanma alanlarının ranta kurban edilmesi nedeniyle nereye gideceğini, nerede toplanacağını bilmeyen kitleler, çöken GSM hatları, iktidarın umursamazlığı… Şu an için tek teselli herhangi bir can kaybının yaşanmamış olması…
Fakat gelecekte olası bir büyük deprem nelere yol açabilir gözlemlemiş olduk. Uzmanlar daha büyük bir depremin uzakta olmadığı konusunda açıklama yapıyorlar. Konuyla ilgili Gazete Duvar’a açıklamada bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir kırılan fay hattının 6.9 şiddetinde bir deprem üretebileceğini, bunun devam eden 70 km’lik bir başka kolu ile tek parça halinde kırılması halinde Marmara’da 7.4 şiddetinde bir deprem gerçekleşebileceğini belirtti.
Bu şiddette bir depremin İstanbul’da ağır bir felaket yaratacağı açık. Plansız ve tamamen kaosa dayalı bir kentleşme, kaçak ve kontrolsüz yapılaşma, çürük binalar depremin bilançosunu ağırlaştıracaktır. Yaklaşık bir ay kadar önce İzmit Depremi’nin 20. yılı dolayısıyla yazdığımız yazıda olası bir İstanbul depremine ne kadar hazırlıklı olduğumuzu sormuştuk. Bugün ortaya çıktı ki sorunun cevabı hiç!
Ne sermayenin ne de iktidarın böyle bir depreme ilişkin bir hazırlığı, programı var! Rant ve kar hırsı ile İstanbul’un iliğini kemiğini sömürmekten, doğal alanlarını yok etmekten, deprem toplanma alanlarına AVM inşa etmekten başka bir dertleri yok! Binaların depreme dayanıklılığının kontrolüne dair en ufak bir çaba yok! Olması da zor, çünkü böyle bir kontrol iktidarın müteahhitlerinin bizleri çürük binalara nasıl mahkum ettiğini açığa çıkaracaktır.
İstanbul’daki bu depremle neredeyse tüm Türkiye’de GSM şebekeleri çökerken, daha büyük bir depremde nasıl bir karanlık içinde kalacağımız meçhul! Bugün depremle trafik felç olurken, daha büyük bir felakette milyonlarca insanın nasıl bir mağduriyetin içinde kalacağı, yardım faaliyetlerinin nasıl yürütüleceği meçhul!
Kısacası Türkiye kapitalizmi bu küçük afette bile sınıfta kalmıştır. Yapılması gereken açık: Bizleri bu duruma mahkum edenlerden hesap sormak!