Değişim Reddedilemez: Evrim Karşıtı Bildiri Üzerine – Meriç Erdolu
Geçtiğimiz günlerde Üsküdar Üniversitesi’nde TÜBİTAK işbirliğiyle yapılan bir kongrede
evrim karşıtı bir bildiri yayınlandı. Farklı bilim dallarından birer paragraflık metinlerle
oluşturulmuş bu bildiri, “bu muhteşem düzen ve canlılık kendi kendine oluşmuş olamaz”
argümanı etrafında düzenlenmiş.
Türkiye’de 12 Eylül sonrası yaygınlaşmaya başlayan, Amerika’daki Hristiyan kökenli
yaratılışçı hareketlerden ithal ve 90’lı yıllardan itibaren Harun Yahya — nam-ı diğer Adnan
Oktar — kitaplarıyla ve belgeselleriyle bizlere sunulan bu argümanın neden yanlış
olduğuyla ilgili çokça kaynak bulunuyor. Bu yüzden bu yazıda buna değinmeyeceğiz.
Ayrıca bildiride bulunan “DNA’daki aminoasitlerin büyümesi…” gibi çeşitli bilgi hatalarıyla da — DNA’da aminoasit bulunmaz! — zaman kaybetmeden, bu yazıda evrimin neden reddedilemeyeceği üzerinde duracağız.
Evrim Nedir?
Evrim, kelime olarak değişim anlamına gelir. Bir biyoloji terimi olarak da, Darwin’den bu
yana popülasyonların zaman içerisinde değişimi anlamına gelmektedir. Canlı
popülasyonları, herhangi bir özelliğin görülme sıklığı bakımından sürekli bir değişim
halindedir. Örneğin genler, renk, boy gibi tüm özelliklerin popülasyondaki görülme sıklığı
zamanla sürekli değişir. İşte bu değişim evrim olarak tanımlanmaktadır. Bu değişim bazen
yeni bir göz renginin ortaya çıkması gibi küçük bir ölçekteyken bazen yeni türlerin ortaya
çıkmasına kadar geniş bir skalada gözlemlenebilir.
Evrim öncelikle yukarıda tanımladığımız gibi bir olgudur. Olgu ya da fenomen, temel olarak
duyu organlarımızla algıladığımız şeylere verdiğimiz isimdir. Literatüre “evrim teorisi”
olarak girmiş olan teori ise doğadaki varlığını çeşitli yollarla algıladığımız evrim olgusunun,
ne olduğuna, nasıl işlediğine dair bize bir açıklama sunan önermeler bütünüdür. Bu
sebeple bir olgu olarak evrimi, onu açıklamaya yarayan evrim teorisiyle karıştırmamak
gerekir. Bazı evrim karşıtlarının evrim sadece bir teoridir ve reddedilebilir diyerek istismar
etmeye çalıştıkları kısım bu alandır ve bu ayrımın net olarak ortaya konulmaması bu
suistimale ön ayak olan sebeplerden biridir.
Hipotezlerin yeterince kanıtlanmış halleri olarak teoriler yine de yanlışlanmaya açıktır, fakat olgular öyle değildir. Duyu organlarımızla algıladığımız kütle çekimi, manyetizma, ışık
kırılması gibi evrim de bir olgudur ve reddedilemez.
Peki, evrim olgusunun doğadaki varlığını nasıl gözlemliyoruz? Bu olguyu fosil kayıtlarından, varolan canlı popülasyonlarındaki değişimlere kadar birçok yolla gözlemlemek mümkün. Örneğin bir kuş popülasyonunda görülen tüy renklerinin ya da bir kelebek popülasyonunda görülen kanat desenlerinin görülme sıklığının zamanla değişimi veya bu popülasyonlarda görülen herhangi bir genin görülme sıklığının zaman içerisinde değişimi, hepsi evrimi gözlemleyebileceğimiz örneklerdir. Farklı bir örnek olarak bir canlının fosil kayıtlarından, atasal türleriyle kendisi arasında zaman içerisinde nasıl değişime uğradığını da gözlemleyebiliriz. Örneğin, aşağıdaki şekilde balinaların, daha öncelerde karada yaşayan, dört ayaklı bir memeli türünden nasıl evrildiğini fosil kayıtları üzerinden görüyoruz. Bunlara ek olarak laboratuvarlarda yapılan deneysel evrim çalışmalarını da örnek gösterebiliriz. Örneğin bakteri gibi çeşitli canlı popülasyonlarına, besin kaynağı gibi faktörlerle bir takım kısıtlar uygulandığı zaman popülasyon üzerinde bir seçilim baskısı yaratılıyor. Bu da popülasyonların zamanla ilgili özellikler bakımından farklılaşmalarına sebep oluyor. Yaptığımız bu tarz çalışmalarda da evrimi gözlemleyebiliyor hatta ona bir anlamda dokunabiliyoruz.
Evrim ya da değişim Antik Yunan’dan bu yana tarihin her döneminde tartışma konusu
olmuş bir olgudur. Orta Çağ Avrupa’sında genel olarak sabit evren görüşleri çerçevesinde
reddedilen evrim/değişim birtakım feodal kurumların otoritesinin korunması için
reddedilirken günümüz kapitalist toplumunda sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda
coğrafyadan coğrafyaya reddediliyor ya da kabul görüyor. Ancak yukarıda da belirttiğimiz
üzere, evrim gibi somut bir olguyu reddetmek, görüp dokunabildiğimiz bir şeyi reddetmek
anlamına gelir.