Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Ekmeleddin İhsanoğlu
20 Haziran, 2014
RTE, güçlü bir devlet başkanı olarak Türkiye’yi daha uzun yıllar yönetmek istiyor. Devlet başkanlığı modeline geçmek için anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip olmadığından seçilmiş cumhurbaşkanlığı meselesini de O ortaya atmıştı. RTE planına göre ilk etapta mevcut anayasanın cumhurbaşkanına tanımış olduğu görece geniş yetkilerle idare edilecek ardından sonrası için 2015’teki genel seçim neticesine bakılacak. Bu arada RTE’nin seçimlerde mutlak favori olmasından kaynaklı AKP’nin başına kim geçecek, başbakan kim olacak, başbakanla cumhurbaşkanı çatışır mı ya da AKP bloğunda bir çatırdama olur mu gibi sorulara cevap aranıyordu.
Herkesin cevabını almayı beklediği bir diğer soru da CHP’nin adayının kim olacağıydı. İlk olarak yerel seçimlerde uygulamaya sokulan CHP-MHP “çatı adayı” bu kez de dillendiriliyordu, ama Ekmeleddin İhsanoğlu (Eİ) ismini kimse beklemiyordu. Bu ismi nasıl yorumlamak gerekir?
Birincisi, AKP’ye karşı hakim sınıf içerisindeki bir bloğun “ortak akıl” oluşturarak hareket ettiği netleşiyor. Bu bloğu tariflemek konusunda Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisini, Fethullah Gülen’i, TÜSİAD’ı bir çırpıda hatırlamak gerekli. Nitekim CHP’nin yerel seçimlerdeki Mansur Yavaş ve Hatay’daki eski AKP’li Lütfü Savaş tercihleri belirli bir aklın ürünüydü. Şimdi de aynı akıl, Eİ ismini öne çıkarıyor. Eİ isminin fikir babası olarak emperyalist kapitalizmin parlak çocuğu Kemal Derviş’in isminin zikredilmesi de boşuna değil. Çatı adayın CHP+MHP şeklinde tariflenmesi durumunda RTE’nin zorlanmayacağı bilinmekteydi. Bu yüzden de dinsel yönü de olan bir adayın öne çıkarılması gerektiği hesaplanmış. Nitekim BBP ve DP’nin de Eİ’ye destek açıklaması, planın işlemekte olduğunu ortaya koyuyor. Halen düşünme sürecinde olduklarını belirten Saadet Partisi’nden de Eİ’ye destek açıklaması gelirse RTE’yi sıkıntılı bir sürecin beklediğini öngörebiliriz. Daha düne kadar kesin gözüyle bakılan RTE’nin adaylığına şimdilerde “acaba” gölgesi düşmesi boşuna değil. Bu arada ortak aday meselesi üzerinden Eİ’nin seçim mitingi yapmayacağı, kampanyasında parti bayrak ya da flaması kullanmayacağı şimdiden duyuruldu.
İkinci olarak Eİ ismi üzerinde durmak gerekiyor.
Eİ, İslam İşbirliği Teşkilatı’nda genel sekreterlik yapmış bir isim. Başkanlığı ABD’ci ve Suudi Arabistancı idi. Üstelik kendisini 2004’te bu göreve öneren de AKP’den başkası değildi. “Başı açık” olan eşi eski Türk Ocakları Başkanı Emin Bilgiç’in kızı. Taha Akyol’un anlatımına göre Eİ, 1970’lerdeki resmi Libya ziyaretinde Alparslan Türkeş’e danışmanlık yapmış. Eİ’nin ismi 1980’lerin neoliberal İslami şekillenişinde yeri bulunan İslâmî İlimler Araştırma Vakfı’nda da yönetici olarak geçiyor. Eİ, İİT genel sekreterliği sırasında Sudan’da gayri-Müslüm Afrika halklarına soykırım uygulayan RTE’nin sıkı dostu İslamcı Beşir yönetimine de destek olmuş. Son olarak Gezi İsyanı’na karşı olumsuz demeçleri bulunuyor…
Yani karşımızda en iyi ihtimalle bir Turgut Özal bulunuyor. Ya da TC cumhurbaşkanlığı için ılımlı İslamcı Eİ ile Nusra’ya IŞID’a yoldaşlık yapan RTE yarışacaklar ve bizlerden bu ikisinden birisini seçmemiz isteniyor. Kimse AKP’den kurtulmak adına Amerikancı bir adayın desteklenmesini devrimcilerden bekleyemez.
HDP İçin Önemli Fırsat
HDP de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkaracağını ilan etti. Böylelikle Kürt ulusal hareketi, %10 baraj engeli ile karşılaşmayacağından ilk turda kendi gerçek potansiyeli ile yüzleşecektir. Özellikle sol bir aday etrafında sol bir kampanya örgütlenirse Eİ’den hiç hoşnut olmayan Batı’daki sol oylardan da HDP adayına kaymalar olacaktır. HDP, bu süreçte toplumsal muhalefetin sesi olma fırsatını yakalayabilir. Diğer taraftan olası bir ikinci turda RTE’ye atılacak açık veya örtük bir destek, bu olumlu havanın dağılmasına sebep olacaktır.
Herkesin bildiği bir gerçek varsa o da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kaderini Kürtlerin çizeceğidir. Kürtler, topam nüfus içerisinde aşağı yukarı %25’lik bir orana sahip. Dolayısıyla Kürtlerden destek almadan çoğunluk kazanmak çok zor. HDP’nin %6-7 civarındaki oy potansiyeli de yakın geçmesi beklenen seçimlerde çok belirleyici olacak. Yani ikinci turda Kürt ulusal hareketinin tavrı çok önemli.
Sonuç
CHP, sağa kayıp bir ABD projesi olarak AKP alternatifi olmaya soyunmaktadır. Bu çerçevede alternatif olarak pazarlanan Eİ’nin emekçi sınıflar için olumlu bir seçenek olmadığı ortadadır. Açık ki egemenler, adeta ölümü gösterip sıtmaya razı etmek istercesine Eİ’i devreye sokmuşlardır ve bu işin pazarlayanı CHP olmuştur. Bu durumda Kürt ulusal hareketi, toplumsal muhalefete oynamak konusunda büyük bir fırsata sahip olmuştur. Diğer taraftan AKP ile yapılan pazarlıklar bu imkanı bir kez daha gölgeleyebilir. Sosyalistlerse kendi adayını ortaya koyamasalar bile bu ayları ülke çapında somut hedefler etrafında örülecek kampanyalarla geçirmeliydiler. Ama maalesef durum bu değil.