Çocuk İstismarcıları İş Başında: Çocukları Kirli Zihniyetinize Terk Etmeyeceğiz!
Türkiye yıllardır kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve cinayetlerinin yanında çocuklara yönelik saldırılarda da büyük problemler yaşıyor. İktidar çocuklara yönelik şiddet, taciz ve tecavüz vakalarına sessiz kalırken, üstüne yasal değişikliklerle bunların üzerine kapatabilmek için elinden geleni yapıyor. İktidar medyası da bu durumu “erken evlilik mağdurları” gibi bir açıklamayla meşrulaştırmak için çabalıyor. AKP’nin aparatı haline gelen Anadolu Ajansı da koroya “Küçük yaşta evlilik yapan 26 yaşındaki T.E., erken yaşta evlilik yapması nedeniyle cezaevinde bulunan kocasının yolunu 3 çocuğuyla gözlüyor” tarzı ifadelerle katılmıştı.
Rakamlarda AKP döneminde çocuk istismarının ulaştığı boyutları yansıtıyor. Sezgin Tanrıkulu’nun 23 Nisan dolayısıyla hazırladığı Çocuk Yaşam Hakları İhlalleri Raporu’na göre 2006-2019 yılları arasında çocuklara yönelik cinsel istismar suçları 10 kat artarken, çocuklara yönelik cinsel istismar suçundan 2006 yılında 2 bin 337 karar verilirken, bu rakam günümüzde 21 bin 518’i geçmiştir.
Pandemi döneminde de durum değişmedi. İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nin 23 Nisan nedeniyle yaptığı açıklamada çocuk istismarına yönelik şu ifadeler kullanılmıştı:
“Pandemi ilanından günümüze kadar İstanbul Barosu tarafından çocuk haklarını ilgilendiren vakalar için yapılan avukat görevlendirmelerinde ciddi bir değişim gözlemlenmiştir. 10 Mart20 Nisan 2020 arasında (son 41 günde) çocuğun cinsel istismarı suçu mağduru 178 çocuğa karakol aşamasında avukat görevlendirilmesi yapılmıştır. Bu rakam pandemi nedeniyle devlet kurumlarının çalışma şekli değiştirilmeden önceki dönemle kıyaslandığında oldukça düşüktür. Örneğin, 1 Şubat-10 Mart 2020 arasında (pandemi ilan edilmeden önceki 38 günde) cinsel istismar mağduru 464 çocuk için avukat görevlendirmesi yapılmıştır. Bunun yanı sıra 10 Mart – 20 Nisan tarih aralığında aynı suç hakkında 2019’da 508, 2018’de ise 375 mağdur çocuk için avukat görevlendirilmesi yapılmıştır. Aşağıdaki tablo durumu özetlemektedir.
Gerek önceki dönem gerekse de yıllar arası yapılan karşılaştırmalar mağdur çocuk sayısındaki azalmanın arkasında yatan sebeplerin dikkatle incelenmesi gerektiğine dair bir ikazdır. Mağdur çocuk sayısında görülen ciddi azalmanın başlıca nedeninin koruyucu mekanizmalara erişim konusunda yaşanan sıkıntılar olduğu düşünülmektedir.
Siyasal İslamın Başat Gündemi: Çocuk İstismarını Nasıl Meşrulaştırırız?
Son dönemde siyasal İslamcı cephede çocuk istismarına yönelik söylemlere de sıkça rastlanıyor.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Aydın Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Kutluk Özgüven, Akit Tv’de katıldığı bir programda dile getirdiği “13 yaşında, hem aklen belli bir noktaya gelmiş, hem vücuden belli bir noktaya gelmiş bir insan sen “10 yıl boyunca çocuk doğurmayacaksın, kadınlığını yaşamayacaksın” diyorsun. Süpermen’i bilmem ama Süperkadın diye bir ırk var. En üstün nitelikli insan, 12-17 yaş arasındaki kızlar. Yani, çok muazzam rejenerasyon kabiliyeti var, vücudu mükemmel falan… Bu yaş, ilk çocuğu doğurmak için ideal bir yaş olarak belirlenmiş.” ifadeleriyle çocuk istismarını savunmuştu.
Dünse bir başka çirkinliğe Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan imza attı. Katıldığı bir programda “Anadolu’da yıllardan beri büyüklerimiz 14,15,16 yaşında evlenmiş, mutlu yuva kurmuşlardır. 15 yaşında biri cinsel olgunluğa eriştiğine göre rızası geçerlidir” ifadelerini dile getiren Erbakan’da çocuk istismarını meşrulaştırma korosuna katıldı.
Geçmişte bu zihniyetin imza attığı işleri hepimiz hatırlıyoruz. Ensar’dan, Pozantı Cezaevi’ne taciz ve tecavüz vakaları Türkiye’nin bir gerçeği haline getirildi ve iktidar tarafından sorumlular kollandı. Yine Rabia Naz örneğinde olduğu üzere iktidarla içli dışlı olanların işlediği çocuk cinayetlerinin failleri hala aramızda. Medyadaki veya sosyal mecralardaki muhalif söylemlere göz açtırmayanlar, yeşil topla etik ve ahlak şovu yapanlarsa bu sapkın söylemler karşısında sus pus!
Çocukları bu hastalıklı zihniyetin kirli ellerine terk etmemek ve onlara çocukluklarını özgürce yaşayabilecekleri bir dünya yaratmak için mücadele boynumuzun borcudur.