CHP ve Değişim – V. U. Arslan

CHP ve Değişim – V. U. Arslan

Seçimlerin kaybedilmesinin ardından CHP’de kıyasıya bir liderlik kavgası başladı. Daha ilk günden Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifası için başlatılan yoğun kampanya, il ve ilçe kongrelerinin yakınlaşmasıyla yeniden hızlandı. Sonbaharda genel başkanın da seçileceği CHP kurultayının kaderi biraz da bu kongrelerde belirlenecek.

“Doğal” lider adayı Ekrem İmamoğlu, temkinli biçimde ama bir yandan da kararlılıkla KK’yı çekilmeye zorlamak için hamleler yaptı ama henüz istediğini alabilmiş değil. Özgür Özel gibi başka liderlik heveslileri de pozisyon almış durumdalar. KK cephesi ise parti aygıtı üzerindeki kontrolleri sayesinde istiflerini bozmadan yollarına devam etmek derdinde.

CHP liderliği muazzam bir siyasi tekeldir. Zira CHP genel başkanlığı, çok büyük bir ekonomik ve politik güç merkezi konumunda. CHP’nin elinde bulundurduğu yüzlerce belediyenin kimler tarafından nasıl yönetileceğini belirlemek bile başlı başına çok büyük bir güç. Haliyle parti içerisindeki unsurlar, genel başkana sadakat ile yükselen yeni yıldıza yatırım yapmak arasında bir tercih yapmak zorundalar. Durumlarından memnun olanlar KK’nın yanında, istediklerini alamamış olanlar muhalif. Yaklaşan yerel seçimlerde beklentileri olanlar güçlüden yana olacaktır. 

Bu arada unutmayalım ki CHP genel başkanlık koltuğunun kimler tarafından doldurulduğu sadece CHP aygıtındaki aparatlar ya da seçmenler için değil; burjuvazi, emperyalist merkezler ve tabi ki AKP için de önemli. Önceki CHP genel başkanı Deniz Baykal’ın derin bir operasyon sonucu koltuktan indirilmesi bu durumun bir örneğidir.

Değişim Mi Dediniz?

Şimdilerde CHP cephesinde herkesin ağzında bir “değişim” lafıdır gidiyor. “Nasıl bir değişim” sorusu ise havada kalıyor. Değişim adına tartışılan bir konu da yok, esas mesele genel başkanlık koltuğu ve parti içindeki pozisyon dağılımı.

Düşünce namına ne var diye baktığımızda sağ partilerle kurulan ittifakların eleştirildiği görülüyor ama sola kayış önerildiği de yok. Gerçekte CHP ve ona akıl verenlerin çoğunluğu soldan korkar. Sol politikalardan dem vuran CHP içindeki ve dışındaki eleştirmenlerinse soldan anladığı daha laikçi, daha Atatürkçü bir çizgiden fazlası değil. CHP’nin boşalttığı laiklik ve cumhuriyet söylemlerine yaslanmaya çalışan TKP ve Sol Güçbirliği’nin düştüğü yer de aslında ulusalcılıktır. Gelgelelim CHP’de bu çizginin karşılığı Baykal’dır ya da Muharrem İnce’dir.

Nitekim CHP içerisinde şu anda bayraktarlığını Tanju Özcan’ın yaptığı, Kürt alerjisi olan, ulusalcı bir kesim de “değişim”den milliyetçiliği anlıyor. Bu kesim saklamakta zorlandıkları Alevi alerjisine ve göçmen nefretine sahip. Daha laik ve daha cumhuriyetçi bir CHP arzulayan “solcular” bir noktada daha ulusalcı bir CHP isteyen milliyetçilerle kesişmeye başlıyorlar.

İmamoğlu ile ifade edilen “değişim” ise lider karizmasından öte bir içeriğe sahip değil. Daha genç, daha iyi konuşan ve camide Arapça Yasin okuyabilen bir İmamoğlu, gerçekte bomboş ve tekinsiz bir popülizmden farklı bir şey sunmuyor. İmamoğlu’nun geçtiğimiz hafta tutuklanan Merdan Yanardağ için herhangi bir destek açıklamaması da tuttuğu yol adına bir gösterge. Ayrıca belki taraftarları farkında değil, ama geçmişte KK’nın başına geldiği gibi O da AKP tabanında karikatürleştirilen bir nefret objesine dönüştürülmüş durumda.

Yerel Seçim Hayalleri

CHP’deki tantana sürekli yerel seçimlerle bağlanıyor. Morali bir hayli bozuk olan toplumsal muhalefet bir kez daha seçim beklentisiyle mi oyalanacak, mücadele etmek yerine boş boş beklenecek mi? Muhalif medyadaki bütün AKP karşıtı gazeteciler ve türlü türlü akıl hocaları şimdiden yerel seçimleri konuşuyor, seçimler hakkında endişeli yorumlar yapıyorlar. Oysa AKP diktatörlüğünden kurtulmak adına seçimlere bel bağlanamayacağının anlaşılmış olması gerekirdi. Ama medyadaki bu akıl hocalarının tek bildiği seçim sandığı.

Toplumsal hareketlenme, örgütlenme, hak arayışları ve emek eksenli mücadeleler olmadan ve dahası bunlar büyümeden AKP’nin gitmeyeceği artık bilinmelidir. Bu mücadele tarzı da CHP’nin ve koltuk savaşı veren kariyer politikacılarının harcı değildir. Türkiye’deki otoriterleşme eğiliminin dalga boyu CHP’yi aşmıştır. Devlet aygıtının tümüyle AKP’ye çalıştığı, ülkenin tüm ekonomik kaynaklarının AKP için seferber edildiği, medya ablukasının tam olduğu, devlet sopasının ihtiyaca göre devreye girdiği ve kimlik-kültür kutuplaşmasının sert şekilde yaşandığı bir ülkede olağan seçim süreciyle değişimin olacağını beklemek insanlara hayal satmak demektir. 

Farklı Bir Strateji

CHP gibi bir parti AKP’ye karşı ne yapabilirdi? AKP karşıtı diğer ana akım partilerle muhalif bir blok oluşturup buna liderlik ederek kucaklayıcı bir kampanya ile seçimlerde RTE’yi yenmeyi düşünebilirdi. Bu strateji uygulandı ve otoriter AKP rejimini ve kültürel kutuplaşmayı aşamadı. Örneğin medya tekeli sayesinde AKP propagandası dışında bir şey duymayan on milyonlara CHP ulaşamadı. CHP bu ablukayı halkla birebir temasla kırabilirdi ama böyle teşkilatları yok ki nasıl kıracak. Sadece parti teşkilatları değil, bu teşkilatları kuracak kadroları da yok. CHP bu kadroları içinden de çıkaramaz. Bir ideolojisi, bir davası, sahada halkla kaynaşma pratiği ve deneyimi olmayan, tersinden kendisine dair kariyer ve avanta planları olan bu yüzden de yanındaki partidaşını ekarte edilmesi gereken rakibi gibi gören CHP profili içerisinden mücadeleci parti kadroları da çıkmaz. Hasbelkader sahaya inenler de tarzları ve içeriksizlikleri ile ancak insan kaçırır.

İslam düşmanları, içkiciler, Aleviler, Kürtler, bölücüler, başörtüsü karşıtları gibi AKP’nin kullandığı kutuplaşma siyaseti nasıl aşılır? Hala çoğunlukla AKP’ye oy veren kent yoksulları ve emekçiler RTE’den nasıl kopar? Yanına Karamollaoğlu’nu, Babacan’ı Davutoğlu’nu alsan da Muharrem İnce gibi camiden türbeye koşsan da bu şekilde olmuyor. Toplumdaki ana gündem konuları kimlikler ve kültürler ayrışmasından nasıl çıkartılır? Bu, ancak emekçi hareketiyle, toplumsal mücadelelerin güçlenmesiyle olabilir. Ülkeler ancak bu şekilde sola kayar, sağın hegemonyası kırılır. CHP ise bir burjuva partisidir. CHP vekilleri seçme şekilde kalburüstü insanlardan ve zengin kodamanlardan müteşekkildir. Emekçi hareketine şiddetle ters vaziyettedir. Kısacası sınıf mücadelesi CHP’nin harcı değildir, bu görev sosyalistlerindir. Kendisine sosyalist, devrimci, komünist diyenlerin emek radikalizmi ideolojisinden ya da pratiğinden büyük oranda kopmuş olmaları sorunun kaynağıdır. Yani değişmesi gereken CHP değildir, CHP zaten budur ve kendine göre gerekeni yapmaktadır. Sorun sosyalistlerdedir, sosyalistlerin kendi misyonlarını yerine getirmemesi sorundur. Bu yüzden değişim ve dönüşüm sosyalistlerde olmalıdır.

KATEGORİLER