Boğaziçi’nden Mektup – MFT

Boğaziçi’nden Mektup – MFT

Boğaziçi Üniversitesi kampüsleri geçtiğimiz 4 haftadır eylemlerle yankılanıyor. Geçen sene, yani 2021-2022 yılı, hem burjuva muhalefetin “dişinizi sıkın”, “az kaldı gidecekler” telkinlerinin etkisiyle hem de kayyum rektöre karşı direniş döneminin hemen hemen sönümlenmiş olmasıyla öğrenciler eylemlilikten büyük oranda soğumuş duruyorlardı. Burjuva muhalefetin yarattığı heyecanın altı boş, programı fos çıkınca Erdoğan’ın seçimi bir kez daha kazanması kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıktı.

Seçim sonuçlarının akabinde gençlerin de dahil olduğu genişçe bir kesim politikaya, toplumsal konulara, haberlere dair bile mesafe almaya başladı. Ancak Türkiye gibi derin ve çoklu çelişkilere sahip bir ülkede çok temel yaşamsal sorunlar yakamızı bırakmadığı için bu öfkeli kuşak ses çıkarmak zorunda olduğu bir döneme daha giriyor. Gençlik AKP rejimin önüne koyduğu yoksulluk, kayırmacılık, adaletsizlik, belirsizlik, geleceksizlik senaryosu ile uzlaşmaz çelişkilere sahip. Son günlerde yaşadığımız yurt sorunu, genç intiharları ve ölüm saçan KYK yurtları gibi gündemlerde bu çelişkiler gün yüzüne çıktı. Daha yeni döneme başlamadan yemekhane ücretleri iki katına çıktı. Gençliğin hareketliliğinden ölesiye korkan yönetim bu zammı, , kampüslerde kimse yokken yaz okulu döneminin bitişiyle açıkladı. Bu zamdan önce de normalde Mayıs’ta belli olması gereken yurt yerleştirmeleri aylarca açıklanmamıştı. Sonralardan öğrenecektik ki okulun bine yakın kapasitesi olan 1. Kuzey Kız, 2. Kuzey Erkek, okul kampüsü içerisindeki özel Superdorm yurdu deprem riskinden dolayı yıkım ve tadilat bahanesiyle kapatılacaktı. Nihayet yurtlara başvuru sonuçları açıklandı. Bine yakın öğrenci kendisini bir anda yurtsuz buldu. Kimisi hızlıca okulun etrafından fahiş fiyatlara üçer dörder beşer altışar kişi dairelere çıktı. Kimileri, imkansızlıklardan dolayı, belki bir umut bana yurt çıkar diyerek aylarca bekledi. Yaz döneminden beri kapalı olan yurtlarda hala hiçbir çalışma yapılmadı. Birkaç hafta önce Resmi Gazete’de yayınlanan haberle öğrendik ki 1. Kız ve 2. Erkek yurtlarından olduğu alanlar “Teknokent Alanı” olarak ilan edilmiş hem yurt hem Teknokent olacakmış bu binalar…

Uzun lafın kısası, biz öğrenciler yurtsuz bırakılıp fahiş fiyatlara depreme dayanıksız gecekondu evlere mahkum bırakılırken devletin arazileri genç beyin avı merkezleri kurmaları için büyük şirketlere peşkeş çekilmişti. Okulun kulüplerinin yerleşmiş odalarının boşaltılıp üçlü ranzalar atılmasını, Boğaziçi Mezunlar Derneği merkezinin “Öğrenci Merkezi” olarak değiştirilip mezunların okuldaki etki alanlarının azaltılmasını da eklemeden geçmeyelim. Okul özelindeki problemler aşağı yukarı bu şekilde özetlenebilir.

7 Ekim’de başlayan Filistin olaylarının fitili ateşlemesiyle kampüslerde her hafta eylemler görülmeye başlandı. Filistin katliamları, Rojava tezkeresi, Zeren Ertaş’ın ölümü ve en son felsefe bölümünden Yıldız Silier hocamızın sözleşmesi yenilenmeyerek okuldan atılması Marksist Fikir Toplulukları (MFT) ve diğer sol öğrenci topluluklarının çağrısıyla protesto edildiler. Boğaziçi MFT olarak her eylemin duyurulmasında çaba sarf ettik, eylemlerde de dövizlerimizle ve ajitasyonlarımızla en ön saflarda yer aldık. Özellikle öğrenciler tarafından çok sevilen Yıldız hocamızın eylemine katılım oldukça fazlaydı. Uzun süredir devam eden akademik kadroların içinin boşaltılıp yerlerine vasıfsız, iktidar yanlısı kişilerin getirilmesi kayyumluğun getirildiği ilk zamanlardan beri devam ediyor. Ses çıkarmadığımız müddetçe olmaya da devam edecek.

Kampüsler, biriken haklı öfkenin eylem alanlarına dönüşüyor. Bir süredir kampüslerde eylemleri bırakalım topluluk faaliyetlerine bile fiili yasaklar getiren; polis saldırıları, soruşturmalar, özel güvenlik ve faşist çetelerin saldırıları ile sola nefes aldırmayan iktidar kendiliğinden gelişen bu öfke eylemleri karşısında çaresiz. Aydın’da ölen arkadaşları için eylem yapan öğrencilerin üzerinden polis baskısını eksik etmeyen iktidarın KYK yurtlarında yapılan eylemlere boş tehditlere savurmak dışında yapabileceği fazla bir şey yok. Ne var ki kendisini ifade etmek üzere kanallar arayan bu üniversiteliler örgütsüz ve dağınık.

İktidar, hesap vermeme keyfiyetini de işte buradan alıyor. Yurtsuzluk, yoksulluk ve AKP rejiminin baskılarıyla kavrulan Boğaziçi öğrencilerinin haklı öfkesini Boğaziçi MFT olarak doğru bir şekilde yönlendirmenin aracı oluyoruz. Her geçen gün çevremizi genişletiyor, yeni yoldaşlar örgütlüyoruz. MFT, bulunduğu her yerde alan açmaya; yasaklarla mücadele etmeye, devrimci fikirlerin ve devrimci mücadelenin okulu olmaya devam ediyor. Devrimci çalışkanlığımız, teorik sağlamlığımızla sosyalist fikirlerin Boğaziçi kampüslerinde etkisinin devam ettirilmesi görevini üstleniyoruz. Eminiz ki mücadele ve dayanışmayla gönderilmeyecek kayyum, aşılamayacak barikat, kurtarılamayacak arkadaşımız yoktur.

Boğaziçi Marksist Fikir Topluluğu