Home / Yazarlar / Bir Hamaset ÖrneÄŸi: Mehmetçik Kut'ül Amare – Emre Güntekin

Bir Hamaset ÖrneÄŸi: Mehmetçik Kut'ül Amare – Emre Güntekin

TRT’nin uzun bir süre önce duyurusunu yaptığı Mehmetçik Kut’ül Amare dizisinin ilk bölümü yayınlandı. DiriliÅŸ: ErtuÄŸrul, Payitaht Abdülhamid dizilerindeki gibi yeni bir tarih yazımıyla karşı karşıya olduÄŸumuzu söyleyebiliriz.

Yapımın bol bütçeli olduÄŸu açık. İktidar TRT’ye yaptırdığı bayağı tarih dizileri için kesenin aÄŸzını sonuna kadar açıyor. Neticede kültürel iktidar bedavadan kurulmuyor. Dizinin son kısmında sponsorlar içerisinde kamu kurumları başı çekiyor: İstanbul BüyükÅŸehir Belediyesi, Medya AÅž, Kültür AÅž, KiptaÅŸ, İgdaÅŸ, İsfalt, Halkbank, THY… Muhafazakar bir AKP’li diziyi büyük bir coÅŸku içinde izleyebilir, ama belediye ve iÅŸtiraklerinin sponsorluklarına bakılırsa olası bir toplu taşıma, doÄŸalgaz, su zammının kendisini pek eÄŸlendirmeyeceÄŸi açık. Nitekim İstanbul belediyesinin kaynakları uzunca bir süredir kapanın elinde kalıyor: BaÅŸakÅŸehir’e Arda Turan transferi, TRT’nin milyonluk dizileri… Liste uzar gider.

Dizinin içeriÄŸine gelecek olursak… En baÅŸta söyledik. AKP iktidarı kitlesini sıkı tutabilmek ve mobilize edebilmek için bir hikayeye muhtaç. Ekonomik koÅŸulların giderek kötüleÅŸtiÄŸi, emekçilerin kendilerini meclis önünde yaktığı bir ülkede kullanabilecek ne kadar ideolojik araç varsa kullanıyor. En baÅŸta da din ve milliyetçilik. Dizinin hemen başında AKP’nin dönemsel söylemlerine paralel olarak özellikle Avrupa devletlerine karşı İslami tandanslı bir “antiemperyalizm” kendisini hissettiyior. Temel vurgu sürekli İslam aleminin birliÄŸi, ümmetin kurtuluÅŸu olarak tekrarlanıyor.

Açılış sahnesinde TeÅŸkilat-ı Mahsusa’nın önemli isimlerinden biri olan Süleyman Askeri karşısında İslam coÄŸrafyasının birçok bölgesinden gelmiÅŸ kiÅŸilere coÅŸkulu bir nutuk çekiyor. Anlaşılan o ki dizinin ilerleyen kısımlarında bu figürle sıkça karşılaÅŸacağız. Nitekim ilk bölümde her konuÅŸması adeta bir seçim konuÅŸması gibi yüksek perdeden çıkıyor. Enver PaÅŸa’nın adı da sık sık geçse de AKP’nin derdi Turan birliÄŸinden ziyade İslam birliÄŸi olduÄŸu için dönemin iktidarı olan İttihat Terakki’nın Enver PaÅŸa önderliÄŸindeki Turancı yöneliminden tek kelime edilmiyor. Zaten adından anlaşılacağı üzere iktidar için dizinin amacı Cumhuriyetin kurucu kadrosunu ve kökenlerini mümkün olduÄŸunca dışlayan yeni bir resmi tarih yaratmak.

100 yıldır neredeyse kimsenin hatırlamadığı Kut’ül Amare iki yıl önce ErdoÄŸan tarafından dile getirilmiÅŸ ve adeta Mustafa Kemal ekseninde yaratılan resmi tarihle bir hesaplaÅŸma aracına dönüştürülmüştü. ErdoÄŸan 28 Nisan 2016’da ÅŸunları dile getirmiÅŸti: “Yarın yüzüncü yıldönümünü idrak edeceÄŸimiz Kut’ül Amare zaferi var ki adeta tarih sayfalarından ve milletin hafızasından silinmeye çalışılmıştır… 1916’da beÅŸi general, beÅŸi subay, 13 bin askerle teslim olan İngiliz ordusu için bu tarih kara bir gündür. Ama sanki bu tarih İngilizler için deÄŸil, bizim için kara bir günmüş gibi sakladılar… Yarın baÅŸbakanımız ve genelkurmay baÅŸkanımızın katılacağı bir törenle ÅŸanına yaraşır ÅŸekilde resmen anacak ve ÅŸehitlerimizi, kahramanlarımızı yad edeceÄŸiz.”

Kutlamalar yapıldı da… Hatta 23 Nisan kutlamaları terör gerekçesiyle iptal edilirken, Kut’ül Amare kutlamaları büyük bir ÅŸaÅŸaa ile gerçekleÅŸtirildi. Fakat AKP ve ErdoÄŸan tarihin geri kalanını adeta yok sayarak yapılan bu kutlamaların tek başına yeni bir hikaye yaratamayacağını görmüş olmalı. Zira Kut’ül Amare Savaşı’nın kazanılması tarihçilerinde kabul ettiÄŸi üzere büyük bir yıkımın içinde küçük bir baÅŸarıydı. Osmanlı Devleti Enver PaÅŸa öncülüğünde ve Almanya’nın himayesinde büyük bir maceraya atılırken, sonu imparatorluÄŸun dağılmasıyla bitti. AKP’nin kaybedilen deÄŸil, kazanılan savaÅŸlar üzerinden yaratacağı bir hikayeye ihtiyacı olduÄŸu için bu büyük yıkım bilinçli olarak gözlerden kaçırılıyor.

Dizi özellikle gençlerin Osmancık Taburu adı verilen özel bir birliÄŸe katılmak, savaşın içinde yer almak için ne kadar istekli olduÄŸunu Mehmet ve Sait adındaki iki kardeÅŸ üzerinden anlatıyor. İçinde bulunduÄŸumuz, AKP’nin özellikle Suriye ve Afrin üzerinden büyük bir maceraya atılmak üzere olduÄŸu süreçte böylesine bir savaÅŸ propagandasının ve milliyetçi-İslamcı gaza fikrinin dizinin geneline yedirilmesi AKP’nin dönemsel politikalarıyla oldukça uyumlu.

Elbette böylesine yoÄŸun bir milliyetçi-İslamcı propagandanın odağında bir düşman yer almalı. Karakterler sık sık “Zaman az, düşman çok!” sözünü dile getiriyor. Dizide bu ihtiyaç için Ermeniler ve İngilizler seçilmiÅŸ. İngilizler Ermeni ayrılıkçılara silah desteÄŸi verip kışkırtırken, dizinin başında bir toplantısını izlediÄŸimiz TeÅŸkilat-ı Mahsusa’nın bu ayrılık fikrinin oluÅŸumunda katliamlarla, soykırımla nasıl bir rol oynadığı ile ilgili doÄŸal olarak tek bir satır yok. Maksat zaten toplumun büyük çoÄŸunluÄŸunun bir düşman olarak gördüğü Ermenilere yönelik bu düşmanlığı tekrar tekrar alevlendirmek… Üstelik tam da Hrant Dink’in katlediliÅŸinin yıl dönümünde…

ErdoÄŸan 15 Temmuz’dan sonra sık sık bir kurtuluÅŸ savaşı verdiklerinin altını çiziyor. Duyan da sanırki sanki memleketin dört bir köşesi düşman iÅŸgali altında. Olan biten tek ÅŸey iktidarın yıllarca büyüttüğü bir cemaatin sonunda güçlenip iktidarın nimetlerinden tek başına faydalanmak istemesi… Fakat 15 Temmuz’da yaÅŸananlar AKP’nin meseleyi var olma mücadelesi olarak göstermesi için bolca malzeme sunuyor. Dizide de aynı ÅŸekilde beka sorunu temel dert: “Ya devlet baÅŸa ya kuzgun leÅŸe”, “Ya olmak ya ölmek” gibi hamasi sloganlar sıkça dile getiriliyor.

Dizinin sonunda ErdoÄŸan’ın 28 Åžubat’ta sürecinde hapse girmesine neden olan ÅŸiirin Osmancık Taburu tarafından okunması ise diziye iktidarın attığı bir imza gibi duruyor. Fakat unuttukları bir ÅŸey var: Dizide anlattığı tarihte bu ÅŸiir henüz yazılmamış. Åžiir Ziya Gökalp’e atfedilse de ErdoÄŸan’ın okuduÄŸu bölüm Cevat Örnek tarafından 1966 yılında yazılıyor. Dizinin yapımcıları salla gitsin, bu kadar yoÄŸun propaganda arasında kim bunu araÅŸtıracak diye düşünmüş olsa gerek.

Önümüzdeki bölümlerde dizi içerisinde iktidarın propaganda mekanizmasından çıkan söylemlerin diziye sıkça yedirileceğini ilk bölümü izleyerek anlamak mümkün. Erdoğan ve iktidarı bu tarz dizilerle kültürel iktidarını güçlendireceğini düşünüyor olabilir. Fakat yalan dolanla, kuru hamasetle beyinleri bir süre işgal etseniz de, hayatın gerçekleri eninde sonunda kazanan taraf olacaktır.