Arjantin’de Tarihsel Bir Dönem mi?- Derya Koca
Devrimci mücadelenin kilit ülkelerinden olan Arjantin’de Pazar günü yapılan başkanlık seçiminde sağcı Mauricio Macri, beklendiği üzere seçimi kaybetti, Peronist lider Alberto Fernandez başkanlık koltuğuna oturdu. Devrimci sosyalistlerin ortak cephesi olan FIT-U ise emek düşmanı politikalara karşı işçi sınıfının taleplerini ve kadın mücadelesini öne çıkardığı seçim programıyla seçimleri dördüncü güç olarak tamamladı.
Arjantin’de pazar günü düzenlenen devlet başkanlığı seçimlerini yüzde 48 ile Peronist lider Alberto Fernandez kazandı. İktidardaki sağcı Macri ise yüzde 40,7 oy aldı. Başkan yardımcılığı görevi ise 2007 ile 2015 yılları arasında devlet başkanı olan ve Peronizmin esas lideri olan Cristina Kirchner’in oldu.
Troçkistlerin birliği FIT (İşçilerin ve Solun Cephesi), seçimlere bir diğer büyük Troçkist parti (kardeş örgütümüz) MST’yi de içine almış, sosyalist solun daha küçük bileşenlerinin de desteğini alarak FIT-Unidad (Birleşik)‘ı kurmuştu. FIT-Unidad başkan adayı Nicola del Caño %2,2 (561 bin oy) alarak dördüncü sırada seçimi tamamladı. Seçim barajının %3 olduğu Arjantin’de, artan toplumsal kutuplaşmaların bir yansıması olarak oylarının azalması ve meclise girememesi ihtimali zaten bekleniyordu.
Türkiye’dekine benzer bir karakter ile derin bir ekonomik kriz, hızlı bir yoksullaşma ve sert bir IMF kesiti paketi ile karşı karşıya olan Arjantin’de sağcı Macri iktidarı, emekçilerin öfkesinin sonucu devrilmiş oldu.
Arjantin, seçim atmosferini son derece ciddi bir kutuplaşma içinde geçirdi. Arjantin’de, büyük toplumsal mücadeleler, kadın mücadelesi ve işçi mücadelesi dinamikleri olmasına rağmen kitlelerin gözünde Peronizm, Macri’ye karşı ciddi bir “ehveni şer” olarak görülüyor. Popülist geçmişi nedeniyle Peronizm, kötüleşen koşullara yönelik kısmi reform vaatleriyle şimdilik cazibesini koruyor. Bu nedenle devrimci sol sokakta ciddi bir radikal potansiyele sahip olsa da seçimlerde Macri’den kurtulma fikri ile radikal solun tabanı Peronizme kaydı. Benzer şekilde Macri de Ağustos ayındaki ön seçimlerden bu yana oyunu yaklaşık 9 puan arttırarak kutuplaşma sayesinde hiç de azımsanmayacak bir oy aldı. Piyasaların biricik dostu Macri, yerini popülist Fernandes-Kirchner ikilisine bıraktı ancak IMF paketi, kesintiler, borçlanma, yükselen işsizlik, yüksek enflasyon karşısında hiçbir burjuva partinin bir diğerinden farklı bir sonuç yaratabilmesi mümkün olmayacak. Peronistler de dış borcun ödenmesini taahhüt ederek seçime girdiler. Emekçilerden kesmeden bu borcun ödenmesi mümkün olmadığından Peronizmin popülist söylemlerinin ve vaatlerinin havası çok çabuk sönecektir. Zaten Macri’den önce iktidarda olan Peronist liderler Kirchnerler, Arjantin’i sağcı Macri’ye altın tepside teslim etmeden önce 14 yıl boyunca ülkeyi yönetmişti. Şu an daha da berbat bir ekonomi ve biriken bir öfkeyi devralıyorlar.
Krizin derinleşen etkisine ve kesinti paketine karşı canlı ve belirleyici mücadele dinamikleri baş gösterse de, sendika bürokrasisini elinde güçlü biçimde tutan Peronizm, işçi sınıfına sandığı işaret ederek kitleleri ciddi biçimde pasifize etmişti. Oysa emekçilerin haklarının korunmasında ve Macri’nin yenilmesinde, pek çok saldırısının püskürtülmesinde asıl güç devrimci sosyalistler önderliğinde gelişen sokak radikalizmi olmuştu. 2017 Aralık ayında Macri’nin emeklilik haklarına yaptığı saldırıya karşı yapılan radikal eylemler iktidara geri adım attırmıştı. Aynı dönemlerde milyonlarca kadını sokağa döken “Aborto Legal Ya” (Yasal Kürtaş Şimdi!) kampanyası ülkeyi kasıp kavuruyordu. Ancak Peronistler kitlelerin bu yükselen enerjisi karşısında düzene can suyu verdi. Hem sokağın iplerini sendikal liderlikle ellerinde tutarak sokağı dizginlediler hem de pek çok gündemde Macri’ye (bütçe, kesintiler, özelleştirmeler..) Peronist politikacıların birçoğunun Macri’ye destek olduğunu bilmekte fayda var.
Macri’nin artık şutlanması ile birlikte işçi sınıfı gözünde, yaşamsal sorunların sorumuşu Peronistler olacağından (düzenin başka bir güçlü alternatif de ortaya koyma becerisi şimdilik görünmediğinden) toplumsal bir patlama ihtimali Arjantin için güçlü bir ihtimal. Sağcı PRO ve Peronistler dışında burjuva düzenin siyasal bir güçlü temsilcisi bulunmuyor. Bu iki siyasal alternatif de kitlelerin gözünde artık inandırıcılığını yitirdiği takdirde işler, Ekvador ve Şili’nin içine girdiği isyan dalgasına varabilir. Bu nedenle 2020 yılı Arjantin’de, Latin Amerika kıtasının yeniden isyan dalgası ile sarsıldığı bugünlerin bir benzerini yaşaması yüksek bir olasılık olarak önümüzde duruyor.
Devrimci sosyalist yoldaşlarımız seçimlerde yarım milyon oyu koruyarak canlı bir seçenek olduğunu ortaya koymuş oldu. Ancak devrimci solun gerçek gücü seçim sonuçları ile değil, fiili mücadeleler içinde belirlenecek. Gelecek için asıl belirleyici olan günler, sokak mücadeleleri ile ortaya konacak. Bu nedenle dünyanın en güçlü devrimci örgütlerinin bulunduğu Arjantin’de, yoldaşlarımız dünyanın devrimci geleceği adına son derece kritik bir yerde duruyor.Bu tarihi fırsatlar değerlendirilebilirse devrimci mücadele adına muazzam bir dönemin kapısı açılabilir. Şili’de, Ekvador’da, Kolombiya’da yükselen isyan seslerinin yoksunluğunu derinden hissettiği şey bir devrimci örgüttü. Şayet, Arjantin’de bu senaryo yaşanırsa, kıtanın en önemli örgütlü güçlerinin olduğu bu ülke, bambaşka bir yöne evrilebilir. Dolayısıyla da Latin Amerika ve dünya için yeni bir sayfa açılabilir.