AKP’nin Taraftar Korkusu
AKP’nin köşeye sıkıştıkça giderek arttırdığı baskı, tribünlerde de hissediliyor. Gezi sürecinden sonra hızla politikleşen tribünler, geleneksel hale gelen ‘’34. dakika protestoları’’ ile hem Gezi sürecindeki polis şiddetinin hem de ayakkabı kutularından çıkan milyon dolarların hesabının verilmesini istiyorlar. Gezi sürecinde taraftarların tribünlerden sokağa inmesi; Gezi’den sonra ise, sokaktaki enerjiyi tezahüratlarla tribünlere taşımaları, AKP için büyük bir can sıkıntısına dönüşmüş durumda.
AKP, Gezi direnişi sırasında taraftarların ortaya çıkarttığı enerjiyi çeşitli yollarla kırmaya çalıştı. Gözaltılar, direnişte ön planda olanların aslında ‘’marjinal terör örgütlerine’’ üye oldukları yönünde iddialar, bu yollardan birkaçıydı. Özellikle Çarşı’nın direnişte öne çıkması, hükümetin hedef tahtasına öncelikle Çarşı’yı oturtmasına neden olmuştu. Liderlerinin evi basılarak göz dağı verilen Çarşı adına “içlerine marjinaller girdi”diyen eski üyelerinden Markanyan’ın röportajlarını AKP medyası malzeme olarak kullanmaktan geri durmamıştı. Dahası, Rezil haberlerin başını her zamanki gibi Takvim Gazetesi çekerken komplo teorileri ve yalan haberlerle yandaşlıkta sınır tanımayan Takvim, Çarşı’nın içlerine sızan ‘terör örgütü’ üyesi kişilerce yönlendirildiğini iddia eden haberler yaptı. Hatta yalanın sınırlarını zorlayarak 19 Haziran’da, ‘’Çarşı Liderleri Eylemler İçin Para Aldı İddiası’’ başlığını atarak karalamalara devam etti.Gezi’den sonra taraftar gruplarının sokaktaki enerjiyi tribüne taşımaması için büyük çaba sarf eden AKP, 2013-2014 sezonu açılmadan önce, 31 Temmuz’da tribün liderleriyle buluşarak adeta aba altında sopa gösterdi ve tribüne siyasetin girmemesi gerektiğini dikte etti. Fakat AKP’nin, 2013-2014 sezonu öncesinde, sokaktaki politik enerjinin tribüne taşmasını engellemek amacıyla, tribün liderlerini kullanarak yaptığı toplantının AKP için başarısız olduğu, 2013-2014 sezonun ilk haftasında görüldü.
Taraftar gruplarına yönelik tehdit ve baskılar, taraftarların sokaktaki enerjilerinin tribüne taşmasına engel olmadı. Beşiktaş’ın 18 Ağustos’ta oynanan ve ligdeki ilk maçı olan Trabzonspor karşılaşmasında, Beşiktaş taraftarının maçın başında, 34. dakikasında ve sonunda ‘’bu daha başlangıç mücadeleye devam!’’, Her yer Taksim, her yer direniş’’ tezahüratları sonraki haftaların 34. dakikasında, diğer takım taraftarlarının da geleneği haline geldi. Bu geleneği sadece İstanbul takımı taraftarları değil, başta Gençlerbirliği ve Adana Demirspor olmak üzere, bazı Anadolu kulüplerinin taraftarları da sahiplendi. Yıllarca, kendi aralarındaki maçlarda olaylarla gündeme gelen Karşıyaka ve Göztepe taraftarları, Gezi Direnişi’nde aynı saflarda mücadele ettikten sonra, bu enerjiyi tribünlere de taşıdılar.
Tribünlerin Politik Enerjisi ve AKP’nin Karşı Hamleleri
17 Aralık Operasyonu’na kadar, tribünlerdeki politik tezahüratlar devam etti. Taksim Direnişi’ne selam gönderen bazı tribünlerde politik tezahürat yapan gruplara, rant peşinde koşan çeteler saldırdı. 21 Eylül’deki Fenerbahçe- Elazığspor maçındın 34. dakikasında, ‘’Her yer Taksim, her yer direniş’’ tezahüratını yapan Fenerbahçe’nin Sol AçıkGrubu’na, Genç Fenerbahçeliler Grubu’ndan olduklarını söyleyen bir grup saldırdı. Genç Fenerbahçeliler, lig başlamadan önce Suat Kılıç’ın yaptığı toplantıda, kendilerine yüklenen ‘’politik tezahüratları engelleme misyonunu’’ yerine getirmeye çalıştıysa da saldırı büyük tepki çekince, saldırgan tavırlarına devam edemediler. Hatta, politik tezahüratların yapıldığı dakikalarda, Genç Fenerbahçeliler Grubu’ndan bazı taraftarların da tezahüratlara eşlik etmesiyle, çeteler istediklerini elde edemedi.
17 Aralık Operasyonu’yla beraber ortaya çıkan yolsuzluklardan sonra ise tribünlerdeki tezahüratlar ‘’Her Yer Rüşvet, Her Yer Yolsuzluk’’ oldu. Beşiktaş taraftarının 17 Aralık Operasyonu’ndan sonra Beşiktaş’ın Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan Stadyumu’nda oynadığı Elazığspor maçında, ayakkabılarını çıkartarak politik tezahüratlar yapmasıyla beraber, tribünlerdeki yolsuzluk protestoları dalga dalga yayıldı.
Fenerbahçe taraftarının 29 Aralık’taki Kayserispor maçı ise tribünlerdeki politik enerjinin artık iktidar için depreme yol açtığı dönüm noktası oldu. Söz konusu maçta taraftarlar sadece 34. dakikada değil, maçın her anında ‘’Hırsız Tayyip Erdoğan’’, ‘’Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe Yıkılmaz’’ tezahüratlarıyla stadyumu adeta inletti. Aynı haftalarda Galatasaray, Beşiktaş, Adana Demirspor, Karşıyaka, Göztepe, Gençlerbirliği… taraftarları da benzer tezahüratlarla hükümeti protesto ettiler.
AKP’nin tribünlerde kendisine karşı giderek artan öfkeye karşı hamlesi, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören aracılığı ile geldi. Yıldırım Demirören’in AKP yanlısı politikaları, TFF’nin 27 Şubat 2012’deki başkanlık seçimine dayanıyor. Tayyip Erdoğan’ın, TFF’nin başkanı olmasını istediği Demirören’in, başkanlık seçimi öncesinde bizzat görüştüğü biliniyor.
Tribünlerde giderek artan politik enerjinin önüne geçmek amacıyla, TFF Disiplin Talimatı’nda bazı değişiklikler yaptı. TFF, Futbol Disiplin Talimatı’nın 52. maddesinin 1. fıkrasında yer alan, ‘çirkin ve kötü tezahüratların süreklilik arz etmesi’ ifadesini, ‘devamlılık kıstası uygulanmaksızın’ ibaresi ile değiştirdi. AkabindeFenerbahçe’nin maçlarında küfür olmamasına rağmen, TFF, Fenerbahçe’ye 2013-2014 sezonun ikinci yarısındaki bir maçı seyircisiz oynama cezası verdi. Bu cezanın çirkin ve kötü tezahürat kapsamına sokulan Gezi ve yolsuzluk protestoları nedeniyle verildiği açık.
AKP’nin Tribünlere Yeni Prangası: E-Bilet
AKP, tribünlerden yükselen sese engel olmak için TFF’nin taşeronluğunu kullanmakla kalmıyor, bizzat kendisi de, tribünlere müdahil olup yasaklar koyuyor. AKP’nin son ‘yenilik’ olarak sunduğu E-Bilet uygulaması, tribünlerin politik çıkışlar yapmasını engellemek için deyim yerindeyse kelepçe görevini üstlenecek.
E-Bilet sözleşmesi, TFF ile Netaş ve geçen ocak ayına kadar Başbakan’ın damadı Berat Albayrak’ın CEO’luğunu yaptığı Çalık Holding’e ait E-Kent Konsorsiyumu arasında 2013 Ağustos’unda imzalandı. E-Bilet uygulamasına göre taraftarın her anı stadyumda kameralarla izlenecek. Ayrıca taraftarlar, herhangi bir maça bilet alabilmek için ya da kombine kart satın almak istediklerinde, ev adreslerini, T.C kimlik numaralarını ve fotoğraflarını bankaya beyan etmek zorunda kalacaklar. Taraftarların bilet almak için verecekleri ayrıntılı kişisel bilgiler Aktif Bank’ın PTT Bank şubelerinde toplanacak. Yani, taraftarların ayrıntılı kişisel bilgileri, Aktif Bank’ın sahibi olan yandaş Çalık Holding tarafından bilinecek. Fişleme anlamına gelen bu uygulamayla, politik tezahüratları başlatanlar, bu tezahüratlara eşlik edenler belirlenebilecek.
Ayrıca, E-Bilet uygulaması, yandaş Çalık Holding’in cebini doldururken, taraftarların soyulması anlamına geliyor. E-Bilet sahibi olmak için taraftarlar Aktif Bank’a 15 lira ödemek zorunda kalacaklar; her yıl enflasyon oranında kart ücreti adı altında alınan bu ücret arttırılabilecek. E-Bilet’in getirdiği ‘yenilikler’ bununla da sınırlı değil. E-Bilet sahibi taraftarlar, stadyum girişindeki turnikelerden geçerken iki lira ödemek zorunda kalacaklar. Türkiye’deki Süper Lig taraftarlarının sayısı düşünüldüğünde, Çalık Holding’in cebini epey dolduracağını söyleyebiliriz.
E-Bilet uygulamasının ‘yeniliklerini’ yoksul taraftarların karşılayabilecek maddi olanakları yok. Zaten son yıllarda artan bilet fiyatlarını bile karşılamakta zorlanan taraftarların, E-Bilet’in getireceği maddi yükü kaldırması zor görünüyor. Yani E-Bilet uygulaması, statlardaki sınıfsal dokuyu da tamamen değiştirebilir.
Uygulamanın bu yılın Nisan ayında başlayacağı öngörülüyor. E-Bilet uygulaması ilk olarak politik tezahüratların yoğun yapıldığı Kadıköy Şükrü Saraçoğlu, Galatasaray Türk Telekom Arena ve Beşiktaş’ın stadının yeniden yapılıyor olması nedeniyle maçlarını oynadığı Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan stadında başlayacak. Önümüzdeki sezondan itibaren ise Türkiye’deki Süper Lig takımlarının tamamına uygulanacak.
Bu Pisliği Ancak Devrim Temizler!
AKP’nin bu saldırganlığının nedeni, girişte de söylediğimiz gibi, köşeye fazlasıyla sıkışmasıdır. Bu yüzden umutlu olmamız için çok neden var. AKP’nin, tribünlere yönelik karşı hamlelerine rağmen, Gezi’nin tribünlerde yarattığı politik enerjinin ve ‘’renklerin kardeşliği’’ vurgusunun kolay kolay sönümlenmeyeceği aşikar.
AKP, sadece tribünleri değil, toplumsal muhalefeti tümden baskı altına almaya çalışıyor. Emekçileri, üniversiteleri, medyayı, interneti… Tayyip Erdoğan, yolsuzluklarını utanmadan örtbas etmeye devam ederken, bir yandan Suriye’deki savaşı kanla besliyor, diğer yandan beğenmediği haberleri telefonla değiştirecek kadar cüretkar davranıyor. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, tribünlerin, emekçilerin, üniversitelerin AKP’nin cenderesinden kurtulmak için yoğun çaba harcadığı bu dönemde, kurtuluş reçetesinin cemaat-ABD eksenine kayan CHP’nin olmadığı, tek kurtuluşun sosyalist dünya devrimi ile mümkün olabileceği her zamankinden daha açık bir şekilde karşımızda duruyor.