Adım Adım Kölelik Rejimine!

Adım Adım Kölelik Rejimine!

Türkiye mevcut tartışmaların gürültüsü altında sessiz sedasız bir şekilde kölelik rejimine doğru ilerliyor. Erdoğan rejimi patronların talepleri doğrultusunda emeğin tarihsel kazanımlarına bir bir el uzatmaya devam ediyor.

10 Günde 1 Gün İzin: Turizm Emekçisine Yeni Sömürü Rejimi

İktidarın Meclis’ten geçirdiği son yasa ile turizm işçileri artık 10 gün kesintisiz çalışmak zorunda bırakılacak ve yalnızca 11. gün izin kullanabilecekler. Bununla birlikte, fazla mesai ve toplu izin hakları ortadan kaldırıldı. Üstelik bu düzenlemenin, patronların baskısıyla inşaat ve tarım gibi sektörlerde de yaygınlaştırılması gündemde.

DİSK ve bazı sendikalar, bu uygulamanın “işçi sınıfının yüzyıllık kazanımlarına açıkça saldırı” olduğunu belirtti. Türk-İş ve Hak-İş ise, yasanın hem Anayasa’ya hem ILO normlarına aykırı olduğunu vurguladı ve iptalini istedi.

Ancak sadece söylemlerle iktidarı bu emek düşmanı karardan vazgeçirmenin mümkün olmayacağının farkındayız. 8 saatlik işgünü, haftalık 40 saat çalışma gibi tarihsel kazanımlar ayaklar altına alınalı çok olmuştu. 6 gün ve 8 saati aşan sürelerle çalışmak Türkiye kapitalizminin sıradan bir özelliğine dönüştü ve bütün bu süreç yıllar içerisinde tedrici bir şekilde gerçekleşirken emek örgütleri tabiri caizse uyudular. Şimdi ise hafta tatilinin gasbedilmesi gibi ağır bir saldırıya karşı yüksek tonlu söylemlerin ötesine geçilmesi şart; bu yapılmadığı takdirde patronlar sınıfının yeni taleplerinin gündeme gelmesi ve iktidarın bunları hızla yaşama geçirmesi kaçınılmazdır.

Patronlar, Sendikalar, İktidar El Ele Çocuk İşçiliği Meşrulaştırıyor!

Bugünün Türkiyesinde yoksulluk ve işsizlikle boğuşan milyonlarca aile, çocuklarını “meslek eğitimi” adı altında fabrikalara, tarlalara, inşaatlara göndermek zorunda kalıyor. TÜİK’in bile inkâr edemediği rakamlara göre, 15-17 yaş grubunda 970 bin çocuk işçi var. MESEM ve çıraklık sistemiyle bu sayı 1,5 milyonu aşıyor; sendikalara göre ise gerçekte 3,5 milyon çocuk çalışıyor.

Sadece 2024’te MESEM kapsamında çalışan en az 14 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. İSİG Meclisi, her yıl onlarca çocuğun iş kazalarında ölmesinin ve binlercesinin sakat kalmasının sıradanlaştığını belirtti. Son 12 yılda ise iş cinayetlerinde yaşamını yitiren çocuk sayısı 770!

İşte bugünlerde patronların bir dediğini iki etmeyen iktidar çocuk işçiliğini yasallaştırmanın adımlarını atıyor. TESK ve MÜSİAD gibi patron örgütleri bir süredir zorunlu eğitimin işgücüne erişimin engel olduğu söylemini dillendiriyor. MÜSİAD Başkanı Burhan Özdemir zorunlu eğitimle ilgili şunları dile getirmişti: “Gençlerimiz iş gücüne daha erken katılmalı. Eğitim zorunluluğu esnetilmeli, öğrenciler pratik becerilerle piyasaya daha hızlı adapte olmalılar… 21’nci yüzyılın ihtiyaçlarına bu şekilde cevap veremeyiz. Her çocuk aynı akademik başarıyı gösteremez. Eğitim içeriği yeniden tasarlanmalı. Yani bir kere 12 yıllık kesintisiz eğitim sistemi çok yanlış bir uygulama.Ülkeye herhangi bir faydası yok.” TESK Başkanı Bendevi Palandöken de yaz tatillerinin meslek öğrenmek için bir fırsat olduğu yönündeki sözleriyle bu tartışmada yerini aldı.

Özdemir ve Palandöken, Türkiye’de sadece muhafazakar sermaye gruplarının ve KOBİ’lerin değil, Koç gibi geleneksel büyük burjuvazinin en önemli taleplerinden birini dile getirmiş oldu. Koç grubu daha 2006’da Meslek Lisesi Memleket Meselesi projesi etrafında lise yıllarında staj adı altında sömürünün önünü açan bir projeye girişmişti.

Zorunlu eğitimin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda esnetilmesi yönündeki koroya iktidarın memur kolu haline gelen Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın da katıldı. Aynı zamanda Eğitim Bir-Sen’in de başkanı olan Yalçın zorunlu eğitimle ilgili çalışma yaptıklarını ve zorunlu eğitimin son dört senesi ile ilgili öğrencilerin ve velilerin de değişiklik taleplerinin olduğunu şu sözlerle aktardı: “Son 4 yılın 2+2 şeklinde, yani 2 yıl zorunlu 2 yıl isteğe bağlı ya da 3 yıl zorunlu 1 yıl isteğe bağlı olmak üzere özellikle lise eğitimi kısmında seçenekler gündeme geldi ve burada katılımcıların 2+2 kısmında biraz daha ağırlık ortaya koyduğu gözüküyor. Onun için eğitim otoritelerinin, sosyal paydaşların, Milli Eğitim Bakanlığının, dolayısıyla tüm paydaşların bu konuyu yeniden ele almasına ihtiyaç olduğunu görüyoruz.”

MEB’den şimdiye kadar kamuoyundaki tartışmaların ve sürecin takip edildiği açıklamaları geldi. Ancak çocuk işçiliği sürdürülebilir kalkınmanın bir parçası olarak gören ve MESEM cehennemlerini yaratan bakanlığın konunun iyice pişmesini beklediğini ve zamanı geldiğinde patronların taleplerine kulak vereceğini biliyoruz.

Türkiye sadece antidemokratik uygulamaların, hukuksuzluğun, baskıların hüküm sürdüğü bir ülkeye dönüşmüyor. Aynı zamanda emekçiler için tam bir cehennem inşa ediliyor. Çocuk işçiliğin meşrulaştığı, hafta tatili gibi en temel hakların gasbedildiği, örgütlenmenin bastırıldığı ve sesini çıkaranın tepesine devletin çöktüğü bir tür kölelik rejimi… İşçi sınıfı tarihi bir saldırıyla karşı karşıya, buna verilecek cevabın da aynı olağanüstülükte olması gerekiyor.

 

 

CATEGORIES

COMMENTS

Wordpress (0)
Disqus ( )