Sosyalist Sol, Yerel Seçimler ve Bir Alternatif Senaryo – V. U. Arslan
Sosyalist sol bu yerel seçim sürecinde iyi bir sınav vermedi. Bunu elde edilen oy miktarı ya da kazanılamayan belediye başkanlıkları bakımından söylemiyorum. Sıkıntı, temel yaklaşım çarpıklığından kaynaklanıyor. Sosyalist sol seçim gündemini ortak-fiili mücadele süreçleri ile birleştirmiyor; daha da kötüsü böyle bir perspektif akıllara bile gelemiyor, tamamen gündemdışı.
Durumu daha iyi anlatmak için geçmişe dönük alternatif bir senaryo çizelim. Hikaye 2023 Mayıs ayında başlıyor. “RTE’nin tekrardan seçilmesiyle açılan yeni dönemi değerlendirmek için bir araya gelen sosyalist kurumlar, halkın ağırlaşan sorunları karşısında birlikte bir mücadele cephesi kurma kararı alırlar. Ne de olsa onca sosyalist kurum içerisinden sınıf perspektfine sahip ve sahada mücadeleye istekli 7-8 tane yapı çıkmıştır. Böylelikle vakit kaybetmeksizin 2023 Haziran ayı itibariyle bu cephenin kurulma süreci kamuoyuna ilan edilir. İşçi sınıfı ve gençlik içerisinden mücadeleye istekli herkese cephenin kapısı açıktır. Bağımsız sınıf çizgisinden şaşmayacak ve sahaya inecek sosyalist güçler yazı tatil yaparak geçirecek değildir. Birçok sol kurumun katıldığı bu cephe başta büyük kentler olmak üzere ülkenin bir çok noktasında artan hayat pahalılığı ya da başka acil bir gündem (mesela Can Atalay) için güçlü bir kampanya başlatır. Şehirler afişlerle donatılır, pankartlar asılır, imza kampanyaları, paneller, basın açıklamaları, yazılamalar, yürüyüşler, mitingler, dijital propaganda… Ne gerekiyorsa yapılır ve bu kampanya azımsanmayacak şekilde etkili olur. İşçiler ve gençlerin ileri kesimleri sonbaharda da sürecek bu kampanya etrafında toplanmaya başlarlar. İşte kış aylarında yerel seçim süreci bu şekilde etkin bir mücadele arka planıyla karşılanır. Seçim çevreleri sosyalist kurumlar arasında dayanışma ve güven ilişkileri etrafında uygun şekillerde bölüşülür. Birleşik sosyalist cephe, seçimlerde kendi bağımsız çizgisini sürdürür, arka plandaki güçlü kampanyasını seçimlere de taşır ve kuşkusuz çok iyi sonuçlar elde eder. Bu iyi sonuçlar da alınan oy miktarı ile değil, kampanyanın etkisiyle, yakalanan ilişkiler, yeni girilen alanlar, iş yerleri ve mücadeleye katılan ileri unsurlarla ölçülür. Böylelikle muazzam bir başarı sağlanır. Mücadelenin büyümesi gözle görülür düzeydedir. Bu mücadele cephesi seçimin hemen ertesinde vakit kaybetmeksizin kampanyasını ve elde ettiği rüzgarı 1 Mayıs’a taşımak için kolları sıvar… Bu mücadele motoru sonraki aylar ve yıllarda da durmadan çalışmaya devam eder. Ülkede bozuk sömürü düzenine karşı kılıçlar durmadan bilenir…”
Bu senaryo maalesef gerçekleşmedi. Açık ki durumumuz bu değil. Ülkede emekçilerin hali ortadayken seçim sürecine gümbür gümbür örgütlenen birleşik mücadelelerle girilmedi ve seçim kampanyası bu fiili mücadele sürecinin bir uzantısı olmadı. Devrimciliğin seçimlere bakışı mücadelenin sürekliliği çerçevesinde olmalıdır. Sınıf mücadelesini ileri çeken bu birleşik mücadele süreci, seçim dönemiyle birleştirilirse sonuçlara da yansıyacaktır, ama asıl önemli olan emekçiler ve gençler arasında kalıcı mevziler elde etmektir.
Gelgelelim sosyalist solda sınıf mücadelesi için birleşik cephe fikri zaten yok. Sınıf perspektifi ve fiili mücadele geleneği giderek terk ediliyor ve böyle bir mücadeleyi sahada omuzlayacak devrimci kadrolar giderek azalıyor. Sonuçta kendisini sosyalist solda tarif eden parti ve kurumlar açısından seçimler kerameti kendinden menkul bir çeşit kestirme yükseliş çabasına dönüşüyor. Seçim kampanyalarının (ortada bir kampanya varsa eğer) fiili mücadele süreçleriyle bağı tamamen kopmuş oluyor. Geriye olmadık iddialardan ve skor kaygısından başka bir şey kalmıyor.
Birleşik mücadele cephesi meselesini özellikle vurguluyoruz, çünkü daha etkin olmak ve fark yaratmak için güçleri birleştirmek şart. Ama bırakalım birleşik mücadele cephesini, sosyalist sol bu yerel seçimde görünür olduğu her yerde birbirine çelme atan bir görüntü sergiledi. Özellikle Kadıköy ve Hatay’da yaşananlar bütün sosyalistlerin prestijinden götürdü. Halk kendi içerisinde kavga edenlere, birbirinin kuyusunu kazanlara doğal olarak prim vermeyecektir.
Oysa sosyalist solda yerel seçim “heyecanı” çok erkenden kendisini hissettirmişti, ta geçen eylül ayında çok geniş katılımlı toplantılara başlandı. Gerçekteyse sosyalist solun birkaç izole ilçe dışında seçimi kazanacağı yer yoktu. Emekçilerin o kadar acil gündemi varken sokakta mücadele konusunda bir araya gelmesi gereken sosyalist kurumların yerel seçim planlaması için üstelik bu kadar önceden bir araya gelmesi ve ivecenlik göstermesi başlı başına büyük bir sorundur. Peki bu toplantılar yapıldı da ne oldu? Seçim tarihi yaklaşınca bu toplantıların pek bir işe yaramadığı ortaya çıktı. Sosyalist solun iş yapmayan ama ayak oyunu yapan klasik özellikleri kendisini tipik bir şekilde gösterdi. Seçimler konusunda diğer düzen partilerinden bu noktada farklılaşan bir yaklaşım sergilendiğini söylemek güç.
Durum böyleyken tablo fazla mı karamsar? Evvela mevcut gerçekliği objektif bir şekilde kavramalı ve sağlam bir perspektife sahip olmalıyız. Kendi adıma durumun hiç de karamsar olmadığını düşünüyorum. Sınıf parspektifini ve enternasyonalizmi güçlendiren, mücadele sahasında etkinlik kurabilen, sağlam devrimci kadrolar yetiştiren bir partiye sahibiz. Partimiz SEP aynı zamanda sosyalist solda ideolojik mücadeleyi sürdürdüğü gibi sosyalist soldaki sekter kısırlığı aşmak için de mücadele ediyor. Ve en önemlisi bu ülke işçi sınıfı ve gençliği, bağrından devrimci mücadeleyi yükseltecek nice taze kuvvetler çıkarıyor. Bu yüzden karamsar olmanın alemi yok. Sosyalistler var, umut da var.