Yerel Seçimler Neyi Gösterdi, Yapılması Gereken Nedir? – V. U. Arslan
Pazar günü yapılan seçimlerde AKP tarihinin en büyük seçim hezimetini yaşarken CHP ise tarihinin en büyük başarılarından birine imza attı. Beklentilerin çok ötesine geçerek herkesi şaşırtan bu sonuçlar nasıl mümkün oldu?
Sınıfsal Mevzular Öne Çıktı
Kanımca en büyük etmen milliyetçi hamasetin ve kimlik-kültür kutuplaştırmalarının bu sefer tutmamasıydı. Açık ki sözde iç-dış düşman üzerinden yürütülen hamaset, geçen yılki seçimlerde barutunu tüketmişti. “Terör sevici CHP, beka için AKP” söyleminin miadı dolmuştu. Ekonomik kriz emekçileri o kadar şiddetli vuruyordu ki sınıfsal mevzular bu seçimi domine etti. Öyle ki ülkede yoksulluk katlandı, ülke gibi aileler de gırtlağına kadar borca battı. Kredi kartları döndürülemez oldu. Pazarda markette ürünlerin yanına yaklaşılmaz oldu. Sonuçta AKP’nin geleneksel oy tabanı olan kent yoksulları da artık AKP’yi kitlesel şekilde terk etti.
Ülke kaynakları büyük şirketlere peşkeş çekilirken sıra emekçilere gelince “para yok” denmesinin bedeli AKP için ağır oldu. AKP’nin elinde avucunda seçim ekonomisi uygulayacak para da kalmamıştı. RTE’nin konuşma yaptığı her meydanda maaşlarda düzeltme isteyen emeklilere para kalmadı demek zorunda kalması kendisi için pek de hayra alamet değildi.
Küçükler Ezildi
Bu koşullar, ana muhalefet partisi CHP’nin tepki oylarıyla büyük bir başarı elde etmesini mümkün kıldı. AKP’ye tepki oylarının doğal adresi “kazanacak aday” olacaktı ve bu aday da büyük çoğunlukla CHP adayından başkası değildi. Bu durumda küçük partiler arada sıkıştılar ve adeta silindiler. İYİP ve Meral Akşener büyük kaybetti. Herkesin gördüğünü göremeyip siyaseten intihar etmekte olduğunu anlayamayan Akşener kendisini bitirdi. İYİP dışında Memleket Partisi, Gelecek, Deva gibi partiler de görünmez oldular. Son dönemde güçlenme sinyalleri veren aşırı sağcı Zafer Partisi de arada sıkışıp hayal kırıklığı yaşayanlar arasındaydı, ne var ki faşist Ümit Özdağ’ı var eden göçmen düşmanlığı onu siyaseten yaşatmaya devam edecektir.
Dem Parti Keyifsiz
Dem Parti, Kürt bölgelerinde beklenen başarıyı göstererek kayyum uygulamasını çökertse de devletin asker taşıması yoluyla hileli şekilde birçok şehirde belediyeleri kaybetti. Batı’daki DEM oylarının ise CHP’ye yöneldiği görülüyor. Bu oyların CHP’de kalıcılaşma eğilimi göstermesi DEM Parti’yi ciddi oranda sıkıştırıyor. CHP’nin DEM’in resmi desteği olmaksızın AKP’yi yenilgiye uğratması da DEM’in siyasi pazarlık gücünü azaltmış oldu. DEM yetkililerinden gelen seçim öncesi çelişkili açıklamalar Kürt ulusal hareketi cephesindeki sıkışmayı ve kafaların karışıklığını gösteriyor. RTE’nin DEM’li belediyelere kayyum atayıp atamayacağı ya da RTE’nin MHP’den uzaklaşıp uzaklaşmayacağı DEM cephesinde yakından takip edilecek. RTE’nin bundan sonra daha liberal bir tavır takınması söz konusu olursa DEM’in bu değişime duyarsız kalmayacağı bu süreçte net olarak gözüktü.
YRP’nin Yükselişi
Seçimin CHP’den sonraki net galibi ise YRP oldu. YRP dini retoriği sol söylemle birleştirerek kendisini sistem karşıtı bir güç olarak konumlandırıyor. YRP AKP’nin Filistin konusundaki ikiyüzlülüğünü ve ekonomik kötü yönetimi yerel seçim sürecinde iyi işledi. Bu haliyle de kent yoksullarının muhafazakar bölümlerinden YRP saflarına önemli geçişler oldu. AKP’nin burjuva siyasette CHP ve YRP ikili sıkıştırmasına açık hale gelmesi önümüzdeki sürecin AKP açısından çok zor geçeceğini gösteriyor.
Müzmin Karamsarlar Bahanesiz Kaldı
Bü ülke ve insanının asla değişmeyeceği türünden karamsarlık ve yılgınlık yayan boş varsayımlar bu seçimlerde yanlışlandı. Halkı hor gören bu üstenci mekanik ezberin dağılması önemliydi. Bu anlamda AKP’nin yenilgisi toplumsal muhalefete moral katacaktır. Ama diğer taraftan RTE’nin çok büyük yetkilerle iktidarını sürdürdüğü ve CHP’nin de bu bozuk sömürü düzeninin alternatifi olmadığı akıldan çıkarılmamalıdır.
Sosyalist Solun Durumu
Sosyalist sol her ne kadar çok önceden yerel seçim havasına girse de birkaç sınırlı alan dışında sosyalist solun bir iddiası yoktu. Oralarda da gereken birlik, dayanışma ve mücadele sergilenemedi. Üstüne üstlük kısır çekişmeler ve herkesin gördüğü ayak oyunları sosyalist solun genelinin hanesine yazılan kötü puanlar oldu. TİP oy beklentilerinin çok altında kaldığı gibi Gökhan Zan meselesinde görüldüğü üzere büyük hatalarla defolarını alenen ortaya sermiş oldu. TKP de olanca sekterliği ile kendisini çok negatif şekilde ortaya koydu ve beklentilerinin yüksek olduğu Defne ve Kadıköy gibi alanlarda hayal kırıklığına uğradı. Maçoğlu da Kadıköy gibi hiç düşünülmemesi gereken bir yere ve TKP gibi herkese düşmanca yaklaşan sekter bir partiye angaje olarak kendisini tüketmiş oldu.
Yapılması Gereken
Önümüzdeki süreçte emekçi halkın yoksullaşması hızlanacak. Buna karşın AKP iktidarı yükselmesi muhtemel sınıfsal tepkilerden korkacaktır. Protesto ve grevler son seçimlerde ağır yara alan AKP gemisini kesin olarak batıracağı için iktidar devlet sopasını etkin bir şekilde kullanmak isteyecektir. Demokratik hakların kısıtlanması, Kürtler ve diğer ezilen kesimlerin baskılanmasının sürmesine hazır olmak gerekir. Durum böyleyken 2028’deki seçimlere kadar bekleyip AKP’nin gitmesi için seçimlere bel bağlamak büyük bir yanılgı olacaktır. Kaldı ki olası CHP iktidarının Mehmet Şimşek ile aynı ekonomi politikalarını savunduğu bilinmektedir. Kapitalist sömürü sistemiyle CHP’nin bir sorununun olmadığını insanlara bir kez daha anlatmak gerekir.
Sistemin ekonomik ve politik krizi karşısında egemen sınıfın tercihi de CHP eliyle yaşanacak bir burjuva normalleşmedir. İşçi sınıfının ve kapitalist geleceksizlik içerisinde olan gençliğin çıkarı ise bu sistemin normalleşmesi değil yıkılmasıdır. Bu anlamda esas olan işçi sınıfı ve gençlerin örgütlülüğü ve fiili mücadelesinin yükselişidir. Diğer taraftan 22 yıllık AKP iktidarı boyunca emekçilere ve demokratik haklara yapılan kapsamlı saldırıların sokaklardaki fiili mücadele ile durdurulduğu ya da frenlendiği bilinmelidir. Bu sebeple sınıf bilinçli emekçiler ve gençler, artan yoksulluğa ve ülkede hüküm süren vahşi kapitalizme karşı mücadeleyi büyütmeye konsantre olmalı, seçimleri ve CHP iktidarını bekleme tutumunu reddetmelidir.
Bizler seçimlere endeksli sözde mücadele perspektifini reddediyoruz. Sosyalist solun gündemine birleşik mücadele cephesini sokmak bizlerin görevidir. Sosyalist solda yükselen parlamentocu eğilimler yanılsamalar yaratsa da sosyalist solun atılım yapmasının yegane yolu fiili mücadelelerden ve emekçi kitleler içerisinde devrimci mevziler kazanmaktan geçmektedir. Mücadelemiz bunun içindir. Şayet sosyalist sol bu görevi gerçekleştiremezse kent yoksullarının sınıfsal tepkileri akacak burjuva mecralar bulacaktır