Eyyübiye Belediye Başkan Adayı Fadıl Güçlü ile Röportaj

Eyyübiye Belediye Başkan Adayı Fadıl Güçlü ile Röportaj

SEP üyesi Fadıl Güçlü, sol partilerin Urfa özelinde yaptığı seçim işbirliği çerçevesinde TİP listesinden Eyyübiye belediye başkanlığına aday gösterildi. Kendisiyle adaylığının gerekçeleri ve seçim sürecinden beklentileri üzerine konuştuk. 

Merhabalar. Öncelikle sizi tanıyalım?

Merhabalar. Ben Fadıl Güçlü, bu topraklarda doğdum büyüdüm. Şu an aktif olarak iş güvenliği uzmanlığı yapıyorum. Kendimi tanımlayabileceğim en önemli nitelik yaşama devrimci bir perspektiften bakıyor olmam. Emekçi sınıfların kurtuluşu mücadelesine omuz vermek hayata bakışımın temellerini oluşturuyor. Bu noktada SEP ile tüm Mezopotamya coğrafyasında sosyalist alternatifi büyütmek için çabalıyoruz.

Elbette şu an işçi sınıfı mücadelesinin büyütülmesi konusunda da aktif bir örgütlülük geliştirmeye çabalıyoruz. Kendi mesleğim etrafında GİSP-DER’i örgütleyerek iş güvenliği uzmanlarının örgütlenmesi ve özlük haklarının iyileştirilmesi adına önemli bir adım attık. Urfa ve Diyarbakır’da iş bırakma eylemleri gerçekleştirdik ve birçok kazanım elde ettik.

Bununla birlikte Urfa’da sömürünün yoğunlaştığı tekstil sektöründe tekstil işçilerinin örgütlenmesi için çaba sarf ediyoruz.

Adaylığınıza ilişkin neler söylemek istersiniz? Burada amaçlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Urfa özelinde TİP, EMEP ve SEP olarak ortak adaylar etrafında buluşmanın doğru olacağını düşündük. Zira hem Kürt halkının karşı karşıya kaldığı sorunlar hem de burada yeni gelişen emekçi katmanların beraberinde getirdiği sınıfsal çelişkiler ve Özak Tekstil örneğinde görüldüğü üzere ortaya çıkan mücadeleler sosyalist solun burada varlığını önemli hale getiriyor.    

SEP olarak bizim adaylık sürecimizi anlamlı kılan nokta burası olacak. Amacımız Urfa’da ve buradan başlayarak Kürdistan coğrafyasında sosyalist alternatifin inşasına katkı sağlamasıdır. Emekçilerle daha fazla temasa geçerek, seçim döneminin yarattığı politik atmosferde kendimizi daha iyi anlatarak sömürü düzeninin bize dayattığı alternatiflere mahkum olmadıklarını göstermek istiyoruz.

Kürt sorunu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kürt halkı olarak onlarca yıldır bu coğrafyada kan ve gözyaşıyla iç içeyiz. Ulusal ve demokratik taleplerimiz bugüne kadar gözardı edildi; en basitinden anadilimizi kullanmamız bile çoğu zaman baskıyla karşılanıyor. Baskının olduğu bir yerde direnmek ve ulusal baskılara karşı da mücadele yürütmek eşyanın tabiatı gereğidir.

İçinden yaşadığımız düzen Kürt sorunu gibi dört ülkeyi ilgilendiren bir sorunu çözümsüz hale getirmektedir. Kürt halkının kaderinin bu noktadan sonra Ortadoğu’nun diğer ezilen halklarından bağımsız düşünülemeyeceği kanısındayım. Filistinliler bugün Siyonist İsrail rejimi tarafından bir soykırıma tabi tutuluyor; Yemen’de Körfez rejimleri ve emperyalist ağababaları Husilere karşı kanlı bir savaş yürütürken milyonlarca Yemenliyi açlıkla terbiye etmeye çalışıyor. Lübnan her an fitili ateşelenmeye müsait etnik ve dini ayrımlarla diken üzerinde; yozlaşmış rejimler bu ülkede acı ve sefaletten başka bir seçenek sunamıyor. Suriye ve Irak gibi ülkeler halen emperyalist rekabetlerin, kanlı iç çatışmaların pençesinde bir çıkış yolu arıyor. Kısacası bu ortamda Kürt halkının tek başına kurtuluşundan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Kürtleri de hapseden mevcut gerici rejimleri ve emperyalist statükoyu ancak birleşik bir işçi sınıfı hareketi parçalayabilir.

Bir yandan ulusal demokratik taleplerimizin karşılanması için mücadele yürütürken, bunu bizlere kesin kurtuluşu getirecek olan Sosyalist Ortadoğu Federasyonu hedefine bağlamak zorundayız. Yoksa bu kan deryası sadece Kürtleri, Filistinlileri değil bütün bir coğrafyayı içine çekmeye devam edecektir.