DEDAŞ’ta Zaman Değişiyor, Şartlar Değişmiyor! – Fadıl Güçlü
Enerji dağıtım süreci özelleştirildiğinden beri enerji dağıtım şirketlerinde çalışan emekçilerin mücadelesi önceden olduğu gibi bugün de devam ediyor. Para babalarının bin bir ayak oyununa rağmen mücadele her gün daha da alevleniyor.
Dicle Elektrik Dağıtım Şirketi’nin (DEDAŞ) tekeline terk edilmiş 6 ilde enerji sektörü emekçileri ekonomik krizin panzehrinin mücadele olduğunu yeniden hatırladı ve krizin derinleşmesi ile gasp edilen haklarını almak için harekete geçti. 2011 yılında fitili ateşlenen mücadelede emekçiler, sık sık yaşanan iş kazaları, özlük haklarının gasp edilmesi ve ücretlerin düzenli ödenmemesi gibi nedenlerden dolayı harekete geçmişti.
Eylemler Enerji-İş sendikasına bağlı 28 işçinin işten çıkarılmasıyla fiili anlamda sona ermiş ve hak mücadelesi hukuki yollarla devam etmişti. Mücadele her ne kadar kesintiye uğramış olsa da hiçbir zaman tam olarak bitmedi. 2013 yılında Şırnak’ta açlık sınırının altında çalıştırdıkları temizlik ve güvenlik emekçisinin emeklerinin karşılığını talep etmesine 60 emekçinin işten atılması ile cevap verilmiş olsa da bu yaşanan olay mücadeleyi aksatmış ama yıkamamıştı. Bugünlerde DEDAŞ, yeniden 6 ilde aynı anda yüzlerce emekçinin harekete geçmesi ile gündeme oturdu.
Bölgede yaşayan halkın yıllardır yaşadığı elektrik problemleri karşısında muhatap bulamıyor olması, defalarca yol kapatma eylemlerine başvurması, halkın her defasında polisi ve jandarmayı karşısında bulmasıyla ya da şafak operasyonları ile evlerinden alınmasıyla sonuçlandı. Çünkü emekçilerin hak talepleri söz konusu olduğunda hortlak gibi emekçilerin karşısına dikilip açlıkla terbiye etmeye çalışıyorlar.
AKP yandaş burjuvaziyi palazlandırırken, emekçilerin sesini bastırmak için Erdoğan’ın söylediği “Grevlerin önünü aldık” sözüne DEDAŞ patronu fazlasıyla güveniyor olmalı. Oysa metal işçilerinin daha senenin başında yine Erdoğan’ın kararnamelerine rağmen gittikleri grevlerden aldıkları kazanımlar DEDAŞ işçilerine yol gösterir nitelikte.
14 Mayıs seçimleri ile iktidarın değişmemesi ve eski bakan Şimşek’in yeniden bakanlık koltuğuna oturmasıyla kemer sıkma politikalarının başlaması ve artırılan vergiler zaten emekçinin sırtında kambura dönüşen vergi yükünün üstüne bir yük daha yüklemiş oldu. Oysa bir önceki Maliye Bakanı’ndan tutun İçişleri Bakanı’na kadar iktidarın her bir aygıtı ayrı ayrı kısa sürede şahlanma naraları atarken ekonomi her gün daha geri gitmeye başladı ve son olarak Kur Korumalı Mevduat’ın (KKM) da ellerinde patlaması sonucu AKP iktidarı körfez ülkelerine koşup dolar bulma telaşına kapılmıştı. Körfezden gelen dolarlarla seçimi ancak atlatabildi ve bütün bu beceriksizlerin faturası ise emekçilere kesildi. Keza AKP’nin yandaşları servetlerine servet katmaya devam ediyorlar.
Aslında emekçilerin talepleri insanca çalışma koşulları ve ülkedeki ekonomik kriz karşısında her geçen gün eriyip giden emeklerinin karşılığı ve gasp edilen hakları almaktan başka bir şey değil. İletilen talep listesi durumun en net göstergesi. DEDAŞ emekçileri ise bu süre zarfında pul olan ücretler ve özlük hakları için yıllardır süren mücadeleleri ile hak taleplerini yeniliyorlar. “Sendikaya üye olmak, asgari ücret artı yüzde 80 zamlı net ücret, 6 ayda 1 maaş ikramiye, banka promosyonu, Ramazan ve Kurban Bayramı promosyonu, yıpranma payı hakları, yol ve yemek ücretlerinde devletin belirlediği ücret, mesai ücret artışı ve resmi tatil ücreti, gece vardiyası yüzde 15 ek ücret” gibi insani taleplere karşın DEDAŞ, önceki hak taleplerinde olduğu gibi 200 işçiyi işten atarak taleplere “karşılık verdi.”
AKP iktidarı boyunca emekçilerin hak mücadelelerinin büyük bölümünde emekçiler açlığa mahkum edilip patronlara kıyak geçilmiş olsa da emekçilerin hak mücadelesi hiçbir zaman bitmedi ve yine seçimlerde tecrübe ettiğimiz gibi AKP iktidarını da yerli ve milli burjuvazisini de ancak sokaktaki emekçilerin mücadelesi götürebilir. Haliyle emek mücadelesinde birleşmek ve mücadele bayrağını daha ileri taşımak coğrafyanın kaderini değiştirecek yegâne güç ve en acil görev olarak önümüzde duruyor.