Kayyumların Sisi Mücadeleyle Dağılacak – Ulaş Gediz (ODTÜ Marksist Fikir Topluluğu)
Toplumun her noktasını dönüştürmeye çalışan AKP, bu hedefi doğrultusunda tüm yaşam alanlarını kontrol etmeye çalışıyor. İstiyorlar ki toplumun tüm kesimleri onların kabul ettiği tek bir yaşam tarzına uygun yaşasın, emekçiler ve gençler yaşadıkları zorlu hayat koşullarına hiçbir yerde ses çıkaramasın. Bu doğrultuda tek adam yönetimi bütüm kurumların başına kendi kuyruklarını oturtuyor, bu kuyrukları da bir sağa bir sola diledikleri gibi sallıyorlar. Bunun en belirgin örnekleri üniversitelerde yaşanıyor. Erdoğan’ın tek bir imzasıyla, yani bütün demokratik süreçlerin yok sayılmasıyla atanan kayyum rektörler, iktidarın ajandasına uygun şekilde üniversiteler üzerinde sallanan bir kuyruk görevi görüyorlar. İktidarın bu kuyrukları, zaman zaman muhalif öğrencilere soruşturmalar açarak onları sindirmeye çalışırken zaman zaman da üniversite bünyesinde çalışan hocaları açığa alarak üniversiteleri susturmaya çalışıyorlar. Bu sindirme politikalarının örnekleri son dönemlerde ODTÜ, Boğaziçi, Kocaeli Üniversitesi ve diğer pek çok üniversitede yaşanmaya devam ediyor.
ODTÜ’nün kayyum rektörü Verşan Kök, geçtiğimiz günlerde Onur Yürüyüşü öncesi polisi üniversiteye adeta davet etmişti. Yürüyüş esnasında pek çok öğrenci gözaltına alınmış, hocalar polisler tarafından hırpalanmış ve okulun neredeyse her noktasında polis şiddeti yaşanmıştı. Bunun ardından ilerleyen günlerde de hiçbir sebep göstermeden araştırma görevlileri Sibel Bekiroğlu ve Mehmet Mutlu açığa alındı. Rektörlük önünde nöbet tutmaya başlayan Bekiroğlu ve Mutlu, nöbetlerinin 10. Gününü tamamladılar. Pek çok öğrenci, hoca ve çalışanların desteğiyle geçen 10 gün içinde iki defa da açık ders yapılarak dayanışma büyütüldü. Sibel ve Mehmet hocalarla benzer şekilde geçtiğimiz aylarda da ODTÜ Matematik Bölümünden Eduard Emelyanov hoca sözleşmesi yenilenmeyerek işinden edilmiş ve bu yüzden de ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı.
Benzer hukuksuzluklar ve keyfi uygulamalar Boğaziçi Üniversitesinde de yaşanmaya devam ediyor. Kayyum rektör Melih Bulu’nun ardından göreve gelen kayyum Naci İnci, geçtiğimiz günlerde 3 dekanın görevine son vermişti. Pek çok başka öğretim üyesi de İnci tarafından getirilen ders verme engeliyle karşı karşıya.
Bununla beraber, Eğitim Sen Kocaeli Üniversitesi sendika temsilcisi Aslı Kayhan, dosyasında puan eksikliği olduğu öne sürülerek geçtiğimiz aylarda ihraç edilmişti. Aslı Kayhan da birçok öğrenci, akademisyen ve Eğitim Sen üyeleri tarafından yalnız bırakılmadı. Kayhan, verdiği mücadelenin kişisel olmadığını ve bu hukuksuz kararların arkasındaki kişilerle mahkemelerde tek tek karşı karşıya geleceklerini belirtti.
İktidarın sopası yer ve zaman fark etmeksizin ulaşabildiği her yerde sallanıyor. Bir diğer haksız görevden alınma ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsünde yaşandı. Doç. Dr. Yonca Özdemir ve öğretim görevlisi Serhat Selışık geçersiz nedenlerle işten çıkarıldılar. Her ne kadar ODTÜ yönetimi Özdemir için “başarısızlık” gibi bir gerekçe öne sürse de Doç. Dr. Yonca Özdemir, kısa bir süre önce prestijli bir başarı ödülüne layık görülmüştü. Buradan da anlaşılacağı üzere, kararın arkasında farklı sebepler bulunuyor: başkanlığını yürüttüğü KAMPÜS-SEN sendikasının faaliyetlerinin ve Kıbrıs politikaları hakkındaki eleştirel fikirlerinin atılma kararı üzerinde etkili olduğu öne sürülüyor. Geçtiğimiz günlerde Kuzey Kıbrıs kampüsündeki öğrenciler yurtlara ve öğrenim ücretlerine gelen zamları protesto etmek amacıyla toplanmışlardı. Maalesef ki ODTÜ yönetimi, üniversitede yakıcı bir şekilde hissedilen bu sorunları çözmek yerine, başarıyla görevlerini sürdüren muhalif hocaları uzaklaştırmakla meşgul.
İktidar üniversite bileşenlerini yalnızca soruşturmalar ve açığa almalarla değil aynı zamanda güvencesiz çalışma gibi sorunlarla da baskı altına almaya çalışıyor. Özellikle üniversiteler bünyesinde çalışmakta olan araştırma görevlilerini ilgilendiren diğer bir önemli mesele 50-d sorunu. 2547 sayılı kanunun 50-d maddesi şu şekilde: 50-d lisans üstü öğretim yapan öğrenciler, kendilerine tahsis edilebilecek burslardan yararlanabilecekleri gibi, her defasında bir yıl için olmak üzere araştırma görevlisi kadrosuna da atanabilirler. Bu maddede görüldüğü üzere, araştırma görevliliği için öğrenci olma şartı bulunuyor; fakat iş garantisi bulunmuyor. İş kadrosu muğlak bir hale gelmiş durumda. 1 Ocak 2019’dan itibaren binlerce kişi üniversitelere 50-d kapsamında alındı. Bu madde kapsamında alınan öğrencilerin, yüksek lisans veya doktoralarını bitirecekleri zaman direkt sözleşmeleri yenilenmiyor ve iş kadrosu, güvencesiz-esnek bir hale gelmiş bulunuyor. Aynı kanunun 33-a maddesi ise bundan farklıydı. Bu maddeye göre, yüksek lisans veya doktorasını bitiren kişilerin sözleşmeleri otomatik şekilde yenilenir ve kadro açılana kadar sözleşme 2 senede bir yenilenmeye devam eder. Şu an bu durum ortadan kalkmış durumda: 50-d maddesi ile alınan binlerce kişi, doktoralarını bitirdiklerinde sözleşmeleri yenilenmeyip işsiz kalma tehlikesiyle baş başa kalıyorlar. Bu güvencesiz çalışma koşullarının yaratılması da tabii ki iktidarın üniversitelerden yükselen sesleri kesme hedefinin bir parçası. İnsanların işsiz kalma tehlikesini ne kadar yoğun hissederlerse olan bitene de o kadar az ses çıkaracaklarını düşünüyorlar.
Sonuç olarak, ülkenin dört bir tarafındaki üniversiteler neredeyse aynı sorunlarla karşı karşıya. Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan akademisyenlerin tasfiyesiyle başlayan süreç şu an çeşitli görevden ihraç etmeler, disiplin soruşturmaları ve açığa almalarla devam ediyor. Bunu yaparken de 50-d gibi yeni kanun maddeleriyle de geleceğin akademisyen adaylarına işsiz kalma korkusu aşılıyor. Fakat yine de bunca baskıya, korku atmosferine ve tehditlere rağmen ODTÜ’de Boğaziçi’nde ve birçok üniversitede üniversite bileşenleri, hocalarını destekliyor ve uygulanan bu haksız, keyfi kararları tanımadıklarını belirtiyolar. ODTÜ’den Sibel Hoca’nın da dediği gibi “hikaye ortak, mücadele ortak”. Toplumun can damarı olan üniversitelere yönelik AKP’nin baskı yoluyla uyguladığı bütün sindirip dönüştürme çabaları, üniversite bileşenlerinin ortak mücadelesi ve direnişiyle engellenecektir. Üniversitelerde ortaya konan bu dayanışma ve birlikte mücadele etme ruhu bize bunu gösteriyor.
KAYNAKLAR