Yoksulun Barınma Sorunu Büyüyor

Yoksulun Barınma Sorunu Büyüyor

İktidarın ekonomiyi içine soktuğu çıkmaz halkın büyük bölümünü en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma getirdi. Bunların başında uzunca bir süredir devam eden barınma krizi geliyor. Büyük kentlerde konut kiraları artık bırakın asgari ücretli çalışan milyonları, toplumun orta sınıf olarak addedilen fakat ücretleri enflasyonla giderek eriyen katmanları için bile karşılanamayacak kadar yüksek seviyelerde. Ev almak ise mevcut konut fiyatlarıyla ancak toplumun çok dar bir azınlığı için mümkün. 

Geçtiğimiz yıl özellikle üniversitelerin açılmaya başladığı sonbahar aylarında barınma sorunu, yapılan eylemlerin de etkisiyle, kamuoyunun en çok tartışılan konularından biriydi. Fakat ilerleyen süreç bunun mevsimsel veya dönemsel bir sorun olmadığını gösterdi. Sonbahardan bu yana konut fiyatları düzenli bir yükseliş içerisinde. Merkez Bankası’nın yayınladığı konut fiyat endeksi (KFE) grafiğinden de görüleceği üzere 2020 yılına kadar görece yatay seyreden KFE, pandeminin başlangıcından itibaren geometrik bir artış sürdürüyor.

Konut fiyatlarının son birkaç yıldır hızla tırmanmasını tetikleyen birçok bileşen var: Özellikle TL’deki değer kaybı, yurtiçi ve yurtdışı hammadde ve enerji fiyatlarındaki ve lojistik maliyetlerindeki artışa bağlı olarak katlanan maliyetler, buna bağlı olarak arzın azalması, düşük faiz politikasının etkisiyle konutun bir ihtiyaç olarak satın alınmasından öte karlı bir yatırım aracı haline dönüşmesi… 

İktidar yükselen fiyatlar karşısında ne yapıyor peki? Zaten bacayı saran yangının üzerine benzin döküyor. Pandeminin başladığı dönemde inşaat sektörünü kurtarmak adına kamu bankaları eliyle konut kredilerinde düşük faiz uygulaması devreye alınmış ve konut fiyatlarında oluşan talebe bağlı olarak ciddi bir sıçrama yaşanmıştı. O gün ev alanlar bugünkü Türkiye ekonomisinin koşullarında ne kadar karlı bir yatırım yaptıklarını görmüşlerdir. Mayıs ayının ortalarında aynı film ikinci kez devreye alındı. Dolarizasyonu önleyebilmek adına; döviz tevdiat hesaplarını bozduranlara konut kredisi faizi % 0,89’a çekilirken konut fiyatlarında hızlı bir sıçrama yaşandığını bir kez daha gördük. 

Elbette iktidarın bu iki süreçte de amacı barınma sorununa bir çözüm bulmak değil. “Önlem” adı altında devreye sokulan bu uygulamalar barınma sorunu yaşayan milyonlarca yoksul emekçiye değil; kenarda köşede parası olan veya devasa konut kredilerini ödeme garantisi olan tuzu kuru bir azınlığa hitap ediyor. Kısacası, kamu bankaları eliyle zengin zenginliğini katlarken; yoksullara da oluşan bu devasa zararı karşılamak düşüyor.

Diğer yandan konut fiyatlarındaki artışlar kaçınılmaz olarak kiralarda da fahiş artışlar olarak raflardaki yerini alıyor. Yoksul emekçilere asıl darbe buradan geliyor.

Gündeme sıkça gelen bir konu da yabancılara konut satışı yoluyla vatandaşlık verilmesi. Önceden 250.000 $ olan limit, tepkiler sonrası 400.000 $’a yükseltilmişti. TÜİK verilerine göre Mart ayında, geçen yılın aynı ayına göre yabancılara konut satışı %31’lik artışla 5.567 adet olarak gerçekleşti. Bu sayının toplam konut satışı içerisindeki payı ise %4,1. İlerleyen dönemde bu oranın artış göstermesi yüksek olasılık. İktidar Nisan ayında inşaat şirketlerine bir kıyak yaparak yurtdışında konut pazarlayanlara önemli teşvikler vermişti. Yabancı konut satışının forse edilmesi konut fiyatları üzerinde basınç yaratsa da, sorunun gerçek kökenlerinin üzerini örtmemeli. Göçmen ve mülteci sorunu üzerinden yükselen milliyetçi öfke konut sorununda da şimdiye kadar yapılan hataları bu meseleye indirgeyerek bir anlamda hedefi değiştiriyor. 

Sonuç olarak AKP’nin yarattığı düzen yoksul emekçilerin en temel yaşamsal ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak duruma gelmelerine yol açıyor. Barınmak, beslenmek, insanca yaşamak artık lüks haline geliyor. Bu gidişe karşı emekçi sınıflar sesini yükseltmediği sürece krizin çözümü mümkün olmayacaktır.

KATEGORİLER