Kadıköy Grevi ve Belediye Sendikacılığı – Engin Kara
Belediye sendikacılığı, ülkedeki belediyecilik anlayışının bir yan sanayisi durumunda. Nasıl ki AKP’li belediyelerde AKP’li sendikacılar at koşturuyorsa benzer bir tablo, kural olarak CHP’li ve HDP’li belediyelerde de mevcut. Kadıköy Belediyesi’nde bu hafta başlayan ve biten grevi ele alırken bu durumu akılda tutmak faydalı olacaktır.
Kadıköy Belediyesi Grevi
DİSK’e bağlı Genel-İş’in İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şubesi’nde örgütlü olan ve Kadıköy Belediyesi’nin şirketi KASDAŞ’ta çalışan iki binden fazla işçi, toplu iş sözleşmesi sürecinde anlaşma sağlanamaması sonucunda 16 Şubat itibariyle greve başladı. Grevle birlikte tartışmalar da alevlendi. Belediye ve sendikadan karşılıklı açıklamalar yapıldı. Nihayet, Genel-İş sendikasının Genel Merkez Yönetimi, şube yönetimini devre dışı bırakarak 18 Şubat sabaha karşı Belediye yönetimi ile anlaşma sağladı. Aynı gün şube yönetimi ve işçiler, Belediye’de toplanarak anlaşmanın kendi iradeleri dışında gerçekleştiğini vurgulasa da süreç gün içerisinde sona ermiş oldu.
Göze çarpan bir durum, işçilerin bu 3 gün boyunca greve aktif katılımı oldu. Bu durumu tetikleyen en büyük etkenlerden biri aslında AKP iktidarının işçi düşmanı politikalarıydı. Aralık 2017’de çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile kamudaki taşeron işçilere “kadro” verilmişti. Ancak bu uygulama işçilere atılan bir başka kazık oldu. Bu geçişin önemli sorunlarından biri de KHK ile kadroya geçen işçilerin 3 yıl boyunca toplu iş sözleşmesi yapma haklarının yasal olarak ellerinden alınması ve Yüksek Hakem Kurulunun komik zammına mahkûm edilmeleri olmuştu. Haliyle işçiler, aradaki üç yıllık hak kayıplarını da telafi etmek istedi.
Kadıköy Belediyesi’nin Manipülasyon Çabası
Kadıköy Belediyesi ve Belediye Başkanı CHP’li Şerdil Dara Odabaşı, grev başladıktan itibaren işçileri ve sendikayı özellikle muhalif kamuoyunda “şımarık” gösterip grevi baltalamak için bir çabaya girişti. Belediyenin en düşük net 4 bin 972 TL ve böylece %38 zam önerdiğini ileri sürdüler. Hal böyle olunca pek çok “muhalif”, işçilerin hele ki CHP’li bir belediyede grev yapmasına karşı sosyal medyada atağa kalktı. Gerçi bunlar olmasaydı da “AKP’ye karşı demokrasi mücadelesi” verilirken CHP’nin belediyesinde grev yapılmasına yekten karşı olanlar yine aynı şeyi söyleyeceklerdi…
Ama gerçekler, hiç de Belediye’nin iddia ettiği gibi değildi. Belediye ve Başkanı, giydirilmiş ücretler üzerinden manipülasyon yapsa da çıplak net ücret teklifleri 3.200 TL’den öteye geçmemişti. Genel-İş şube yönetiminin açıklamasına göre bu rakam, KHK döneminde fiili sözleşme ile kazanılan 275 TL de dâhil edilerek önerilmiş. Şube Başkanı Ahmet Arıkan bu manipülasyona “Şu an işçinin aldığı ücretin üzerine %38 ekliyorlarsa, biz kabul ederiz, hiç sıkıntı yok” diyerek tepki gösterdi.
Genel Merkez’in Belediye İle Anlaşması
Grevin üçüncü günü sabahı, Genel-İş Genel Merkezi Kadıköy Belediyesi ile anlaşmaya vardıklarını duyurdu. Şube yönetiminin, işçilerin haberdar olmadığı bir anlaşma. Genel Merkez anlaşmayı “yasal grevimiz sona ermiş, toplu iş sözleşmesi imzalanmıştır” diyerek duyurdu. “Yasal” grevin sona erdiği vurgusu, şube ve işçilerin olası bir mücadeleyi sürdürme durumuna karşı aba altından sopa göstermekten başka bir şey anlam taşımıyordu.
Bu arada, Genel Merkez duyurusunda Belediye’nin manipülasyonuyla benzer bir taktik izlendi. Duyuruda, anlaşılan en düşük çıplak net ücret 3456 TL olmasına rağmen, “sosyal yardımlar dâhil en düşük maaş net 5275-TL’ye yükselmiştir” denildi. Giydirilmiş ücret üzerinden hesap yapılarak Kadıköy Belediyesi’nin kampanyasına destek olundu. Oysa işçilik alacakları bakımından pek çok hesap çıplak ücret üzerinden hesaplanıyor. Bu da işçiler için önemli olanın temel çıplak ücret olduğunu gösteriyor.
Sosyal haklarla birlikte giydirilmiş ücretin daha fazla yükselmesi ise sendikalı ve toplu iş sözleşmesi bulunan işyerleri için olağandışı değil. Tersine sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi hakkının layıkıyla kullanılabilmesinin en doğal sonucu, işçilerin her açıdan haklarını geliştirmesidir. Hatta Kadıköy Belediyesi ile yapılan anlaşmada önemli sosyal haklardan biri olan ikramiye hakkının ne kadar içler acısı olduğu görülüyor. Bugüne kadar Kadıköy Belediyesi işçileri yılda sadece on günlük ikramiye alırken, yeni TİS ile 30 günlük ikramiye alacaklar. Belediye’nin grevden önceki teklifi ise 20 günlük ikramiyeydi. Örgütlü işçiler bilir ki pek çok işyerinde bu hak TİS ile yılda 4 ikramiyeye kadar çıkarılabilmektedir. Bu açıdan Kadıköy Belediyesi ile imzalanan TİS’in sosyal haklarında bile eksiklikler olduğu görülüyor.
Belediye Sendikacılığı
Büyük çoğunluğunu belediye işçilerinin oluşturduğu 20 no’lu Genel İşler işkolundaki sendikalaşma oranı olağanüstü yüksek: % 53,20 (Ocak 2021 rakamlarına göre). Sendikalaşma oranı ülke genelinde resmî rakamlara göre %14,4. Resmî rakam diyoruz çünkü kayıt dışı istihdamı da dikkate alırsak bu rakam %10 bandına düşer. Yani belediyelerdeki sendikalaşma oranı ülke ortalamasının 5 katı!
Ama gelgelelim bu geniş sendikal örgütlenme, bir sınıf mücadelesine, sınıf örgütlenmesine dayanmıyor. Belediye sendikacılığı, ülkedeki belediyecilik anlayışının bir yan sanayisi durumunda.
Ülke genelinde en çok üyeye (238 bin) sahip olan Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş sendikası AKP’li belediyelerde AKP’li sendikacılar tarafından örgütleniyor. Ülkenin en çok üyeye (114 bin) sahip olan dördüncü sendikası ve DİSK’in en kalabalık sendikası olan Genel-İş ise kural olarak CHP’li ya da HDP’li belediyelerde yine bu partilere eşlenik olan sendikacılar tarafından örgütleniyor.
Bu durumda gerçek bir toplu sözleşme sürecinden bahsetmek bile çoğu kez imkânsızlaşıyor. Klasik bir al gülüm ver gülüm muhabbeti… Bu yöntemin klasik bir sınıf işbirliği olduğu ortada: Her belediye yönetimi, kendi sendika aygıtına sahip.
Sonuçta, siyasal İslamcı sendikalardaki çürümenin bir benzeri, “demokratik” sendikalarda da görülüyor. Örneğin yakın zamanlarda Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan’ın maaşı gündem olmuştu. Çalışkan, maaşı konusunda açıklama yapmak zorunda kalınca 14 bin 500 TL maaş ve yılda 4 ikramiye aldığını itiraf etmişti. Ayrıca konaklama vb. giderlerin de sendika tarafından karşılandığını belirtmişti. Yani 14 bin 500 çıplak ücreti. Ancak belediye işçilerinin tersine Remzi Çalışkan’ın giydirilmiş ücretini resmî olarak öğrenme fırsatından yoksun kalmıştık.
Kadıköy Belediyesi’nde 3 günlük grevin sonunda imzalanan TİS rakamlarının olabilecek en kötü senaryo olduğu söylenemez belki ancak ayak oyunlarıyla, işçilerin iradesiz kılınmasıyla ve mücadelenin baltalanmasıyla sonuçlanan bir süreç olduğu ortada. Bu sıkışmışlığı aşabilmek için belediye sendikalarında taban örgütlenmelerinin yaratılması tarihsel görevinin çözülmesi gerekecek. Bu görevi tekil olaylarda başarmak zor olsa da atılacak her adım geleceğe yönelik bir miras anlamına gelecektir.