Kuzey Kıbrıs’ta AKP’nin Müdahaleleri Tutmadı, Seçim İkinci Tura Kaldı – Emre Güntekin
Kıbrıs’ta seçimin ilk perdesi kapandı. 46 yıldır yerleşime ve insanlara kapatılan Maraş’ın bir oldubitti ile kısmen açılması, iktidar cephesinin haz etmediği Mustafa Akıncı’ya yönelik tehditler, iktidarın Ersin Tatar lehine verdiği bütün seçim rüşvetleri ile kızışan seçim süreci bir hafta daha sürecek.
Seçimin ilk turunda Ulusal Birlik Partisi (UBP) lideri Ersin Tatar % 32,34, bağımsız aday Mustafa Akıncı % 29,84, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri Tufan Erhürman ise % 21,67 oranında oy aldı. Bu tablo seçimin ikinci turunda CTP lideri Tufan Erhürman’ın tavrının belirleyici olacağını gösteriyor. Rumlarla federasyon yanlısı bir çözümden yana olan Erhürman’ın ikinci turda Akıncı’yı desteklemesinin güçlü bir ihtimal olduğu belirtiliyor.
Seçim sürecinde şimdiye kadar yaşananlar AKP’nin Kıbrıs ile ilgili gelecekte izleyeceği çizgi ile ilgili ipuçlarını da gösterdi. Sosyal medyada Kıbrıs konusunda son bir haftada yoğun mesai harcayan trol orduları ve kimi iktidar sözcüleri Kıbrıs’ın Türkiye’nin “82. Vilayeti” olarak ilhak edilmesini sıkça dile getirdiler. Ersin Tatar şahsında da iktidar bir nevi kayyımını buldu.
Türkiye’nin Kıbrıs’a yönelik müdahaleleri yeni bir olgu değil elbet. 1974’teki çıkarmadan bu yana ada halkı dünyadan yalıtılmışlığın, Türkiye’nin dayatmalarının, iktisadi darboğazların, çözümsüzlüğün bedelini fazlasıyla ödedi. Ada ekonomisi uluslararası ambargolar ve Türkiye’nin bilinçli tercihleriyle tamamen turizm, kumarhane ve fuhuş üçgenine hapsedildi ve Türkiye’deki mafyatik yapılar için ada adeta kara para cennetine dönüştürüldü. Dahası Kıbrıs halkı Türkiye’ye her tepki gösterdiğinde nankör, besleme gibi hakaretlere maruz kaldı.
Son bir haftada yaşananlar ise adanın iradesinin AKP ve ortakları tarafından zerre umursanmadığını bir kez daha göstermiş oldu. İktidar, Kıbrıs halkının iradesinin rüşvetle satın alınabilir olduğunu düşünüyor; fakat baskı, tehdit ve rüşvetle hareket edenlerin geçmiş seçimlerde olduğu gibi önümüzdeki hafta gerçekleşecek ikinci tur seçimlerde de boyunun ölçüsünü alması güçlü bir olarak karşımızda. Zira artık Kıbrıslılar adanın önemli sorunlarından birisi olan bir su meselesi konusunda bile iktidarın lütfetmesini beklemek istemiyor.
Ortaya çıkacak sonuç kimin seçileceğinden de öte Kıbrıslıların nasıl bir çözümden yana olduğu konusunda bir referandum niteliği taşıyacak. Bir nevi Türkiye’nin 82. ili olmak veya Rumlarla federatif bir birliktelik arasındaki seçim…
Bu durum kendi iradesi üzerinde ipotek konulduğunu veya Maraş meselesinde olduğu gibi de facto bir biçimde atılan adımların geleceklerine zarar verdiğini düşünen Kıbrıslılar için Rumlarla federatif bir birliktelikten yana olan Akıncı’yı tek alternatif haline getiriyor.
Her iki aday da önümüzdeki günlerini seçimlerde sandığa gitmeyen % 40’lık bir seçmen kitlesi üzerinde yoğunlaştıracaktır. Seçimlere katılımdaki düşüş pandemi bir kenara bırakılırsa, esasında Kıbrıslıların yıllardır yaşadığı hayal kırıklığının da bir ürünü. Zira sistem içerisinde bir çözümün eninde sonunda ada üzerinde çıkarları çatışan akbabaların elinde heba olacağının herkes farkında. Özellikle Doğu Akdeniz’de bulunan doğalgaz kaynakları üzerindeki rekabetin gerilimleri artırdığı ve Türkiye’nin de “Mavi Vatan” söylemiyle neo-Osmanlıcı hayallerine bir yenisini eklediği bir süreçte. İktidarın bu seçimlerde baskı ve rüşvetin dozajını artırmasının bir sebebi de bu süreç.
Pazar gününe kadar da yeni provokasyonların ortaya çıkacağını düne bakarak görmek mümkün. Rum Kesimi’nden, Yunanistan’daki faşist Altın Şafak örgütüyle de bağlantılı olan, faşist ELAM üyesi bir grubun Derinya Sınır Kapısı’nda düzenlediği havai fişekli provokasyon bunun bir örneği. Adada milliyetçi-şoven histerinin yükselmesi en çok da halkların iradesine ipotek koymak isteyen egemenlerin işine yarayacaktır.
Türkiyeli sosyalistler olarak savunulması gereken pozisyon açıktır: Kıbrıs’ın geleceği üzerinde, kendi egemen sınıflarının çıkarları doğrultusunda hareket eden Yunanistan, Türkiye gibi ülkeler değil; Kıbrıslılar söz sahibi olmalı ve kendi geleceklerini kendileri tayin etmelidirler. Halkların iradesini ipotek altına alan, adayı milliyetçilik kıskacına sokmak isteyenlere karşı enternayonalist devrimci bir alternatifi yaratmak çözümün tek alternatifidir.