84. Yılında Dersim Katliamı: Hesap Orta Yerde Duruyor!

84. Yılında Dersim Katliamı: Hesap Orta Yerde Duruyor!

12 Alevi Derneği'nden 38 Dersim Katliamı açıklaması

84 yıl önce Kemalist rejim Dersim’de yaklaşık 13 bin kişinin öldüğü, 11 bin kişinin de zorunlu göçe tabi tutulduğu bir katliama imza attı. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Kürtlerle olan husumetini çözmeye çalışan genç cumhuriyet, çareyi katliamlarda ve bölgeyi insansızlaştırmakta buldu.

Dersim Kemalist iktidarın ilk dikkatini çeken alanlardan biriydi. 1926 yılında Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey’in raporunda yer alan “Dersim, Cumhuriyet hükümeti için bir çıbanbaşıdır. Bu çıban üzerinde kesin bir ameliye yapmak ve elim ihtimalleri önlemek, memleket selameti için mutlaka lazımdır” sözleriyle bölgeye yönelik bir politika çizilmesi gerekliliği konuşulmaya başlanmıştı.

1931 yılında yine bir raporda “A. Bütün Dersimin hariçle münasebetini kat ederek (keserek) bu yüzden taarruzlarına ve ticaretlerine mani olmak, aç kalacak halkı zamanla kendiliğinden ilticaya icbar etmek (zorlamak) ve şu suretle Dersimi fenalardan tahliye. B. Her tarafı esaslı surette kapadıktan sonra ihata çemberini tedricen darlaştırmak ve fenalıklardan dolayı yakalananları derhal Dersimden çıkarak Garba atmak ve serpiştirmek.” sözleriyle yapılması gerekenler sıralanıyordu.

4 Mayıs 1937’de katliamın başlangıcında Dersim halkına Türk ordusunun uçaklarından şu bildiriler atılıyordu: “Teslim edilenler veya kendiliğinden teslim olanlar dahi Cumhuriyet’in adil muamelesinden başka hiçbir muamele görmeyeceklerdir. Aksi takdirde, yani dediklerimizi yapmazsanız, her tarafınızı sarmış bulunuyoruz. Cumhuriyetin kahredici orduları tarafından mahvedileceksiniz.”

Yine aynı gün Bakanlar Kurulu’nda alınan kararda çizilen rota şu şekildeydi: “Sadece taarruz hareketiyle ilerlemekle iktifa ettikçe isyan ocakları daimi olarak yerinde bırakılmış olur. Bunun içindir ki, silah kullanmış olanları ve kullananları yerinde ve sonuna kadar zarar vermeyecek hale getirmek, köyleri kâmilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaştırmak lüzumlu görülmüştür.”

Yani 1923’ten 1937-38’de düzenlenen katliama kadar olan süreçte Dersim, her zaman kontrol edilmesi ve ortadan kaldırılması gereken bir çıban olarak görülmüştü. Bugün de halen durum böyledir: Dersim adının Tunceli’ye dönüştürüldüğü 1935 tarihli Tunceli Yasası’ndan bu yana her zaman özel savaş yasalarıyla yönetilir oldu. Bölgenin adı bile devletin “Tunç Eli”nin her daim hatırlanması adına özel olarak belirlenmiş ve bölge halklarının geçmişten ibret alması adına korundu.

90’lı yıllar bölge için adeta 1930’ların tezahürü olmuştur. Dedelerinin yaşadığı acıları, kanlı katliamları bu kez torunlar yaşamış; dahası bu ateş hattından kurtulabilenler birçoğu bir daha geri dönemeyecek şekilde topraklarından uzak yaşamak zorunda kalmıştır.

Bölgedeki nüfus değişimi bile baskı politikalarının etkisini göstermektedir. 1985’te 151 bin olan nüfus, 1990’da 133 bine, 2000 yılında 93 bine düştü. Devlet şiddetinin yanı sıra; bölge insanların kaderine terk edilmesi, her türlü imkânlardan uzak tutulması bunda etkili oldu.

Bugün devletin her türlü kurumu, burjuva düzen partileri Dersim konusunda özel bir alerjiye sahiptir. Geçmişte Dersim’de yapılan katliamları yapan devletin kurucu partisi CHP’den, AKP’ye kadar bu konuda geçmişle yüzleşebilen tek bir ses bulunmamaktadır.

Geçmişte CHP’nin Dersim milletvekili Hüseyin Aygün Dersim Katliamı’nı gündeme taşıdığında parti adeta ayaklanmış, yine ırkçı tepkiler verilmiş ve “Dersimli” Kılıçdaroğlu bile buna en ufak bir itiraz yükseltmemiştir. Bugün de aynı durum sürüyor. Bugüne kadar Hüseyin Aygün, Sezgin Tanrıkulu gibi Kürt coğrafyasından çıkan milletvekilleri dışında CHP’den Dersim konusunda bir itiraz yükselmezken, AKP iktidarı ise geleneksel devletçi refleksleri bölgeyi baskı altında tutarak, emrindeki yargı aracılığıyla Dersim adını belediyede yasaklatarak sürdürüyor. Öte yandan geçmişte yapılan bütün kirli işleri CHP’nin üzerine yıkmanın verdiği rahatlıkla, katliamları siyasal çıkarları doğrultusunda kullanmayı sürdürüyor.

Geçmişte yapılan bütün katliamlar elbet bu topraklarda yeniden gündeme taşınacak ve gerçekler ortaya çıkacaktır. 1923’te kurulan cumhuriyetle birlikte ortaya konulan resmi tarihin yalanlarının artık hiçbir inandırıcı yanı kalmamış; sadece devletin tarih derslerinde okutulan ders kitaplarında genç kuşakları bu yalana ortak etmenin aracına dönüşmüştür. Ancak okuyan, sorgulayan her birey gerçeklere kolayca ulaşmaktadır.

Seyid Rızaların ve beraberinde katledilen onbinlerce Dersimli Kürt-Alevi’nin hesabı da elbet bu topraklarda egemenlerden sorulacaktır. 84. yılında Dersim’de katledilenleri bir kez daha saygıyla anıyoruz ve bu hesabın sorulmasında üzerimize düşen her türlü devrimci sorumluluğu yerine getireceğimize söz veriyoruz.

KATEGORİLER