İktidar Masala Devam Ediyor: Bizim Geleneğimizde Dini Gruplar Devlete Yaklaştırılmaz!
Sinan Aygün’ün yaptığı çıkışla birlikte Mansur Yavaş ve CHP’nin FETÖ ile bağlantıları havuz medyasında köpürtülmeye devam ediyor. Hatta işi ileri götürüp FETÖ’nün siyasi ayağının buradan ortaya çıkabileceğini iddia edenler bile var. Elbette buna gülüp geçmek gerek. Cemaate kavga ettikleri güne kadar ne istedilerse verenler, aynı maklubeyi kaşıklayanlar, ülkeyi İslamcı cemaatlerle hep beraber çöküşe taşıyanlar elbette masal anlatmaya devam edecektir.
Bugün bir televizyon programına katılan AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, kendisine yöneltilen “Cemaatler tekrar devleti ele geçirebilir mi?” sorusuna “Bizim geleneğimizde devlet asla dini grupları kendi yapısına yaklaştırmamış, dini gruplar da devlete yakın olmamışlardır.” yanıtını verdi.
Daha Adalet Bakanı Abdülhamid Gül’ün Suriye merkezli Haznevi tarikatının liderinin elini öptüğü görüntülerin sosyal medyaya düşmesinin önünden 24 saat bile geçmeden bu sözleri dile getirebilmek sağlam bir yüzsüzlük ister.
Günlük yaşamda ise bırakın tarikatların devlet kademelerinden uzak tutulmasını, iktidar her türden cemaat ve tarikatı desteklemeye, finanse etmeye devam ediyor.
Örneğin cemaat yapılanmasının en yoğun olduğu Sağlık Bakanlığı’na bakın! Menzil tarikatı ile ilgili kitap yazan Saygı Öztürk’ün tarikatın önemli isimlerinden Feyzeddin Erol’la yaptığı röportajda, Erol şunları dile getirmişti: “On bakanın evimize geldiği günler oldu. Ne olacak… Enerji eski Bakanı Taner Yıldız da Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ da bizim evimizde büyüdüler. Her hafta yanımda olan insanlardı. Şimdi selam vermiyorlar. Biz, Menzil’den kopunca bizden koptular. Biz değil, Menzilciler Türkiye’nin her yerinde güçlüdür. Bilmiyorum, devlette her yerde adamları var”
Saki Erol da “Menzil, Sağlık Bakanlığı’nı ele geçirdi mi?” sorusuna “Doğru, Recep Akdağ’ı tanıyorum. Buraya (Menzil’e) gelmiş gitmiş. Sağlık Bakanlığı Menzil cemaatine bağlı diye liyakatsız bir insanı almışsa vallaha o doğru değildir” yanıtını vermişti (Birgün, 14 Kasım 2019).
Sağlık Bakanlığı’nda Akdağ döneminde Menzilcilerin personel alımından, sağlık politikalarına kadar her alanda etkin hale geldiği ayyuka çıkmıştı. Bu dönemde hacamat ve sülük “tedavisi” gibi uygulamalar hastanelerde yapılmaya başlanmıştı. Akdağ sonrasında Fahrettin Koca’nın göreve gelmesiyle isimler değişse de tek bir şey değişmedi: Cemaatlerin etkinliği!
Bir diğer örnekse MEB! İslami cemaat ve tarikatların “eğitim”e ne kadar önem(!) verdiğini geçmişten biliyoruz. Erdoğan’ın geçmişte bahsettiği “kindar ve dindar” bir nesil yetiştirme projesi bugün eğitim alanında dini grupların önünün sonuna kadar açılmasıyla gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Tecavüzcü Ensar’ından TÜGVA’sına İlim Yayma Cemiyeti’ne kadar birçok vakıf ve dernek MEB’le ortak işler yaparken; geçtiğimiz aylarda Resmi Gazete’de yayınlanan bir kararla dini cemaatlerin herhangi bir protokole ihtiyaç duymadan kamu kurumlarında eğitim verebilmelerinin önü açılmıştı.
Emniyet’te ise FETÖ’den boşalan yerlere Menzilcilerin yerleştiği Aralık ayı başında gündeme gelmişti. Hatta Soylu iddialara karşı “Bir tane göstersinler bakanlığı bırakacağım” demiş, ardından ‘500 bin kişilik kurumda her görüşten vardır’ diyerek çark etmişti. Soylu’nun çark etmesine neden olan olaysa Twitter’da Menzil cemaatini eleştiren bir kişinin Ahmet Aker adlı bir komiser tarafından tehdit edilmesiydi.
Kısacası Ünal veya bir başka iktidar sözcüsünün cemaatlerle ilgili anlattığı masallara gülüp geçmek gerekiyor. Şunu da not düşelim: Bu ülkede hırsızlığın, tacizin tecavüzün, yolsuzluğun, adam kayırma ve torpilin dibine batan din tüccarlarından hesabı bir gün emekçiler soracaktır.