Roboski'de Çocuklar, Sonrasında Adalet Katledildi!
Türkiye’de Kürt halkına yönelik baskılar da geçmişte bugüne değişen hiçbir şey yok. Devletin en tepesinden sıradan yaşama kadar her yerde Kürt halkı baskı ve inkar politikalarına maruz kalmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Sakarya’da bir baba ve oğul Kürt oldukları gerekçesiyle silahla vurulmuş, baba yaşamını yitirmişti.
Erdoğan rejimi özellikle son 5 yıldır Kürt kelimesinin adının anılmasına dahi tahammül edemiyor. “Barış süreci”nden vazgeçen iktidar, bu sürede hendek operasyonlarıyla Kürt kentlerini 90’lı yılları aratmayacak bir şekilde yıkıma uğratırken, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve pek çok HDP’li siyasetçi tutuklandı. HDP’nin elindeki belediyelere kayyum atanarak Kürt halkının iradesi hiçe sayıldı.
Böyle bir Türkiye manzarasında geçmişte Kürt halkına karşı işlenen insanlık suçlarının hesabının verilmesi de beklenemez. Bunlardan yakın geçmişte yaşanan en trajik katliamlardan biri olan Roboski Katliamı’nın bugün 7. yılı. Elbette Roboski Davası’nda bu 7 yıllık süreçte bir arpa boyu yol alınabilmiş değil. Üstelik katliamda çocuklarını, yakınlarını kaybedenler üzerinde baskı da sürüyor.
Her sene anmalar üzerindeki baskı kuruluyor. Fakat buna rağmen aileler çocuklarının anısını yaşatmaya ve katliamı unutturmamaya kararlı bir şekilde devam ediyorlar.
7 yıl önce bugün 28 Aralık 2011 gecesi, TSK’ya ait savaş uçakları Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde 38 erkek ve çocukla en az 50 katırı bombaladı. Sadece 4 kişi hayatta kalabildi. 19’u 18 yaşın altında 34 kişi paramparça edildi. Roboski Katliamı’nın üzerinden 7 yıl geçti ortada ne ceza var ne de ‘fail’. Tek bir kişi bile yargılanmadan dosya kapandı. 7 yıl sonra yüreklerde kalansa katliamın acısı ve öfkesi.
Salih Ürek, Bedran Encü, Adem Ant, Erkan Encü, Şivan Encü, Muhammed Encü, Bilal Encü, Aslan Encü, Mehmet Ali Tosun, Savaş Encü, Orhan Encü, Nadir Alma, Celal Encü, Fadıl Encü, Mahsun Encü, Şervan Encü, Yüksel Ürek, Cemal Encü, Cihan Encü, Vedat Encü, Serhat Encü, Salih Encü, Özcan Uysal, Hüseyin Encü, Nevzat Encü, Hamza Encü, Selim Encü, Zeydan Encü, Seyithan Encü, Hüsnü Encü, Selahattin Encü, Osman Kaplan, Abdulselam Encü, Şerafettin Encü’nün hayatını kaybetmesiyle yaşanan acı yürekleri yakarken hükümet yaşanan katliamla alakası yokmuş gibi, kandırırcasına açıklamalar yaptı. Erdoğan ailelere tazminat verileceğini açıklayıp yaraları sarmak istiyoruz demişti. Ailelerse Erdoğan’a kan parası değil, katillerin cezalandırılmasını istiyoruz cevabını vermişlerdi.
Erdoğan katliamın sonrasında yine şu ifadeleri kullanmıştı: “Uludere’yi bu kadar basite indirgemeyelim. Sonuçta terörist de sivildir. Biraz sabredelim ölen 34 kişiyle ilgili yargı kararını bekleyelim. Sürekli sivil denmesini bir beyin yıkama hamlesi olarak görüyorum. Uludere konusunda biz adım attık, Dersim yanlışına düşmek istemedik. Daha netice ortaya çıkmadan terör örgütü ve uzantıları kalkıyorlar bize ‘illa özür dileyeceksin’ diyorlar. Gerekirse özür dileriz.”. Bununla da yetinmeyerek katliam acılarını tazelemek istercesine “Her kürtaj bir Uludere’dir.” gibi pervasız açıklamalar yapmıştı.
Hükümet yetkilileri pervasız açıklamalarına yıllarca devam etti. Katliamın hesabını veremeyenler ‘Uludere bir operasyon kazasıdır’ dedi. Anmaya gidenlere “sınır ihlali”nden 3 bin lira ceza kesildi. Katliamda ölenlerin ailelerinin kurduğu Roboskî İçin Adalet Yeryüzü İçin Barış Derneği (ROBOSKİ-DER) OHAL rejimi tarafından KHK ile kapatıldı. Ailelere sayısız gözaltılar yapıldı. Katliamın sonrasında sorumlular elleri kolları serbest bir şekilde dolaşırken, katliam günü ilçe Kaymakamı Naif Yavuz’a saldırdıkları iddiasıyla “Kasten insan öldürmeye teşebbüs”ten beş kişi tutuklandı.
Katliamın ardından çoğu AKP’li üyelerden oluşan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun hazırladığı raporda, ‘Kasıt yok. Sivil idare ile askeri yetkililer arasında koordinasyonsuzluk var’ denildi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma kapsamında Haziran 2013’te görevsizlik kararı vererek, dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı da, 7 Ocak 2013’teki gerekçeli kararında, “Gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görevin gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı anlaşıldı” diyerek takipsizlik kararı verdi.
Takipsizlik kararına ailelerin itirazı da 20 Haziran 2014 tarihinde reddedildi. Aileler, ‘Ölenler arasında PKK mensupları vardı’ diyen Genelkurmay Başkanı Necdet Özel hakkında suç duyurusunda bulundu. 1108 avukat Anayasa Mahkemesine (AYM) başvurdu. İç hukuk yollarının tükenmesi üzerine yaşamını yitiren 34 kişinin yakını olan 281 kişi adına Ağustos 2016’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru yapıldı. AİHM Roboski için yapılan başvuruyu ‘2 gün gecikti’ diyerek reddetti.
Bu süreçte Roboski davasının da avukatlarından olan Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, Diyarbakır’da öldürüldü.
33 Kurşun Katliamı’ndaki gibi katliamlar hükümetler değişse de devam ediyor. Katliamların olduğu bir dünyada yaşamak istemiyoruz diye haykıran insanların, acılı ailelerin mücadelesi de yıllardır aynı öfkeyle sürüyor.