İran'da Her Olasılık Masada-V.U. Arslan
İran’da gidişat Mollalar açısından giderek bozulmaya devam ediyor. Ekonomik darboğaz ABD’den gelen yeni yaptırımlarla iyiden iyiye derinleşecek. Sene başında 1 Dolar 43000 Riyal iken bugün 95400 Riyal’e kadar yükseldi. Hayat pahalılığı, işsizlik ve ekonomik durgunluk zaten emekçilerin belini bükmüş durumda. Şartlar giderek ağırlaşırken askeri darbe, rejimin ani çöküşü veya büyük sosyal patlama ihtimalleri dillere düşmüş görünüyor. Henüz bu olasılıklar için erken olsa da hayat şartlarının daha da bozulması işlerin rengini değiştirebilir.
İran’ın alttan alta kaynadığı herkesin malumu. Kapitalist Mollalar da patlamaya hazır bir volkanın üzerinde oturduklarının farkındalar. Ne var ki ellerinden bir şey gelmiyor. Dar bir çıkar çevresi olarak iktidara yapışıp protestocu halkı katledip korkutmaktan başka elle tutulur bir planları yok. Ne yapacaklarını bilemez durumdalar.
Ambargo Şiddetleniyor
Durum tam da bu kadar sıkışıkken ABD, “eşi benzeri olmayan bir mali baskı” için son hazırlıklarını yürütüyor.ABD’li yetkililer uluslararası firmaları İran ile ticaret yapmamaları, aksi takdirde yaptırımlarla karşılaşacakları yönünde “uyarmakla” meşgul. Hatta ABD maliye bakanlığından bir heyet Ankara’da TOBB üyesi işadamları ile görüşerek “uyarılarını” ilettiler. Bu durumda İran’daki ekonomik bunalım daha da şiddetlenmesini bekleyebiliriz. İran’dan gelen Hürmüz Boğazı’nı kapatırız çıkışları ise sıcak temas olasılığını gündeme getiriyor. Ne var ki İran’ın bunu yapması o kadar kolay değil. Çin bile bu adıma karşı olduğunu ilan etti. Tahran’daki Mollaların bu kıskaçtan çıkmakta epey zorlanacağını aşikar. Diğer taraftan rejimin ABD baskısını bir çeşit “milli” birliğe dönüştürmesi de bir hayli zor, çünkü 40 yıl boyunca insanların hayatları dış düşmana karşı kutsal savaş çağrılarıyla geçti. Bu saatten sonra rejimin İran halkını bu savaşın kendi savaşları olduğuna ikna etmesi oldukça zor.
Protestolar, eylemler, grevler İran’da son dönemde iyiden iyiye sıradanlaştı. Yakın dönemin protesto dalgaları, geçirilen evrimi anlamak için ipuçları sunuyor.
2009 Dalgası
2009’daki rejim karşıtı halk hareketi, eğitimli orta sınıflar, üniversite gençliği ile çok da güçlü olmayan örgütlü işçi sınıfı içerisindeki sistem karşıtı enerji birikiminin dışavurumuydu. Bu kesimler İslami rejimden olabildiğince nefret ediyordu, halen de ediyor. 2009’daki protestoların merkez üssü, başkent Tahran’ın ekonomik olarak daha iyi durumdaki güney bölgeleriydi. Kürt, Azeri ve Arap ulusal dinamiği ise eylemleri Farsların kendi meselesi olarak yorumlamış, “Farslar için dökecek kanımız yok” diyerek kendi bölgelerinde eylemlere katılmama yönünde çağrılar yapmıştı. Neticede Molla rejimi sertlik göstermek konusunda tereddüt etmedi ve protestocuların üzerine ateş açıldı. Haziran 2009’daki seçimleri izleyen haftalarda kitleler büyük eylemler düzenledi, çatışmalarda resmi rakamlara göre 36, muhalefet kaynaklarına göre ise 72 kişi hayatını kaybetti. Olaylarda 4000 kişi gözaltına alındı, birçok eylemci gözaltında işkenceye maruz kaldı, bir kısım kadın ve erkek tutukluya ise tecavüze edildi.
Haziranın sonuna gelindiğinde kitleler sokaklardan çekilmeye başlamıştı. Hareketin burjuva liderliği olan ve İslami rejimin içerisinden çıkan Yeşil Hareket’in liderleri (Musavi ve Kerrubi) tutuklandılar ve halen daha ev hapsinde gözetim altında tutuluyorlar. Ahmedinejat’tan önceki ılımlı Hatemi döneminde filizlenmeye başlayan sosyalist gruplar baskı ortamında ezici darbeler aldı. Aralarında sosyalistlerin de olduğu binlerce rejim karşıtı İran’dan kaçmak zorunda kaldı. 2009 hareketi bu şekilde savuşturulmuştu.
Aralık 2017-Ocak 2018 Dalgası
28 Aralık 2017’de başlayıp 7 Ocak 2018’e kadar süren protestolar ise emekçi sınıfların ekonomik talepleriyle sokağa inmesiyle çok daha farklı bir dinamiği yansıtıyordu. Daha önceleri rejimin dayanağı olmuş olan yoksul bölgelerin yanı sıra sanayi havzaları ile muhafazakar taşra şehirleri olaylarda başı çekiyordu. Daha da ötesi sokağa çıkan emekçilerin rejim karşıtı sloganları yükselterek devrimci bir pozisyona geçmeleriydi. Rejimin dayanağı toplumsal zeminin erimekte olduğunun bundan iyi kanıtı olamazdı. Arapların yaşadığı sınır bölgesi Ahvaz’daki eylemlerin sertliği bu sefer azınlıklar içerisindeki eylemcilerin de milliyetçi bir perspektifle eylemlerde geri durmayacaklarına, sınıfsal reflekslerin insanları sokağa dökebileceğine dair bir işaret olarak yorumlanabilir. Eylemler yine sertlikle bastırıldı. Toplamda 25 eylemci hayatını kaybetti.
Haziran 2018
İslami rejim tam anlamıyla çıkmazda. Ekonomik durum son derece berbat. Yolsuzluk ve yoksulluk almış yürümüş, sistem her yerden yozlaşmış. Hayat pahalılığı yüzünden insanlar alışveriş yapamayınca esnaf da iş yapamaz duruma düştü. Neticede esnaf eylemleri bu sefer rejimi vurmaya başladı. 25-30 Haziran 2018 arasındaki eylemlerin merkez üssü Tahran esnafının kalbinin attığı Bazaar‘dı. Tarihin ironisi Humeyni’nin 1979’a giden süreçte en büyük destek tabanı Bazaar esnafıydı. Şimdi onlar da rejime ölüm sloganını haykırıyorlar. Yoksul emekçiler ve esnaf söz konusu olunca rejim söyleminde ve uyguladığı sertlikte çok daha dikkatli olmak zorunda. Esnaf eylemleri şimdilik yatışmış durumda olsa da sorunların hiçbiri çözülmedi. İlk fırsatta emekçiler ve esnaf harekete geçmeye hazırlar.
Halkın Korkuları
İran rejimi, Ortadoğu’nun etnik ve mezhepsel çatışmalar ortamında Şiilik kartını oynayarak başarılı bir şekilde oyununu oynayabiliyor. Tabi ki bunlar masraflı işler. Kaldı ki İran uzun bir süredir ekonomik darboğazda. Halk yoksulluk çektiği ve rejimden baskı gördüğü için Filistin, Esad, Lübnan, Yemen vb konular, onlar için sempati yaratmak şöyle dursun olsa olsa kızgınlık yaratacak konulara dönüşüyor.
Rejimin olası ani çöküşü durumunda İran’ın Suriye ve Afganistan’a dönüşmesi ihtimali halkı ürkütüyor. Mollaların alternatifinin belirmemiş olması, muhaliflerin sürgünde bile derli toplu bir görüntü ortaya koyamamaları, geleceğin iyiden iyiye belirsizleşmesine neden oluyor. Halihazırda Kürt, Azeri, Arap ve Beluci bölgelerinde ulusal hareketlerin harekete geçmesi ve etnik çatışmaların başlaması ihtimali hiç de yabana atılacak bir olasılık değil. İran’daki dev enerji kaynaklarının emperyalist güçlerin iştahını kabarttığına şüphe yok. Ortadoğu’da İsrail’e ve Suudi Arabistan’a karşı elinden ne geliyorsa yapan, ABD’ye karşı Rusya ile sıkı müttefik olan bir rejimden bahsediyoruz. Bu durumdaki İran’a emperyalist güçlerin akbaba gibi üşüşmek için uygun fırsatı beklediğini bilmeyen yok. Kısacası halkın korkuları temelsiz değil.
Şahlık Yanlıları
Diğer taraftan sürgündeki sosyalistler darmadağın olsa da bazı politik alternatifler yok değil. Bunlardan en göze çarpanı şahçılar. Sürgünde ölen son şahın oğlu Rıza Pehlevi etrafında sıralarının gelmesini bekleyen şah yanlıları ABD’yi merkez tutmuş durumdalar. Büyük bir ekonomik güce sahip bu grup, Batı yanlısı meşruti monarşiyi kurmak peşinde. Şah yanlılarının İran içerisinde örgütlenmesi mümkün olmasa da Pehlevi’nin yeni İran’da kendisine taraftar bulması mümkün görünüyor. Halkın büyük kısmı İslamcılardan o kadar bıkmış durumdaki Şahlık dönemini eski güzel günler nostaljisi olarak ananlar hiç de az değil. İran halkı istikrarlı bir geçişe öncülük etme ihtimaline her zaman sıcak bakacaktır. ABD ve Batı’dan destek alacak laik Şahlık yönetimi yanlıları bu durumu değerlendirmenin hesabını yapıyor.
Halkın Mücahitleri
Diğer örgütlü muhalif grup ise Halkın Mücahitleri. HM, 1979 öncesinin Şah ve ABD hedeflerine askeri saldırılar düzenleyen Müslüman sosyalist gerilla örgütü kimliğindeyken zamanla epey bir dönüşüm geçirdi. Humeyni’nin devrim sonrasında kendisine rakip olabileceğinden korktuğu ve saldırıya geçtiği Halkın Mücahitleri, bir süre direnmeye çalışsa da ezilmekten kurtulamamıştı. H.M İran içerisinde bastırıldıkça düşman komşu ülke Irak’ta Saddam’ın taşeronuna dönüştü. Bu taşeronluk örgütün İran içerisindeki popülerliğini kaybetmesine neden oldu. Saddam’ın devrilmesinden sonra iyice zor duruma düşen H.M, ABD ile ilişkileri düzeltmek için elinden ne geliyorsa yapıp terör örgütleri listesinden çıkmaya çalıştı ve başardı. Tabi artık istenen kıvama gelmişti. Halkın Mücahitleri de İran’da rejimin devrilmesini bekliyor. İran’da bir kitle tabanı olmayan örgüt, yurtdışında sıkı ve bağnazca örgüte bağlı olan kadrolarına güveniyor. En organize yapılardan biri olarak boşluktan yararlanmayı deneyecekler, ne var ki İran’da örgüte dair derin güvencesizlikler var. Ayrıca dinsellikten bıkmış olan halkın aktif büyük kesimi için dinsel yanı güçlü olan Halkın Mücahitleri hiç de cazip görünmüyor.
Sonuç
Ne şahlığı geri getirmek isteyenler, ne de Halkın Mücahitleri İran emekçileri ve gençliği için bir alternatif olabilir. Bu yüzden tabanı sol olan İran halkı içerisinde etkinlik kuracak sosyalist yapıların oynayacağı rolün büyük belirleyiciliği olacaktır. Bunun için evvela sol kanat sürgün gruplarının bir araya gelerek İran’daki halka varlıklarını hissettirmeleri gerekiyor. Bu durumda İran içerisinde hatırı sayılır bir takipçi kitlesi bulmakta zorluk çekmeyeceklerdir. Yani burjuvaların ve emperyalistlerin taşeronu olmaya hazırlanan örgütler hesaplarını olası ani değişikliklere göre yapıyorlarsa devrimci sosyalistler de aynısını yapmalıdırlar. Bunun için de evvela kendi aralarındaki sekter kavgaları bir yana bırakarak bir araya gelmeleri, istikrarlı olmaları ve iş üretmeleri gerekiyor. Böylelikle İran halkı içerisinde sol yapıdaki kitlelerin dikkatlerini ve zamanla güvenlerini kazanabileceklerdir.