Pamukova'dan Çorlu'ya Değişmeyen "Kader" – Emre Güntekin
Çorlu’da dün saat 17.00 sıralarında resmi rakamlara göre 24 kişinin öldüğü, 124 kişinin yaralandığı bir tren kazası yaşandı. Tabi ki akıllara hemen 22 Temmuz 2014 yılında Sakarya’nın Pamukova ilçesinde yaşanan ve 41 kişinin öldüğü, 89 yolcunun da yaralandığı “hızlandırılmış” tren kazası geldi. 2004 yılında yaşanan tren kazasının ardından dönemin gazeteleri aşağıdaki manşetlerle çıkmıştı:
Dünkü tren kazasının ardından gazetelerin ilk sayfaları ise şöyle:
2004’ten bu yana Türkiye’de çok şey değişti: AKP iktidarının gündüz vakti AB’yle müzakereleri kutladığı, demokrasi söyleminin bol kepçe kullanıldığı günlerden tek adam diktasına… İktidarın kaza üzerindeki sorumluluğunu manşetine taşıyabilen medyadan; bırakın eleştiriyi, kazadaki sorumluluklarını hatırlatmayı güzelleme yapmayanın tefe konduğu medyaya…
Kazanın ayrıntıları da yeni bir sisteme bugün geçiş yapacak olan Türkiye’nin ne menem bir düzene sahip olacağına ışık tutuyor. Dünden beri iktidar medyasında kazanın nedeninin yoğun yağış olduğu vurgulanırken; olay her zaman olduğu gibi mukadderata bağlandı. Fakat gerçekler kazanın kaderden ziyade ihmallerden ve kar hırsından kaynaklandığını gösteriyor. Kazanın yaşandığı bölgede yapılacak bakım için 11 Haziran’da ihaleye çıkıldığı fakat ihalenin ödenek tahsis emrinin çıkmaması nedeniyle seçimden 3 gün önce iptal edildiği ortaya çıktı. Öte yandan kazanın gerçekleştiği bölgede Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan tarafından en son Nisan ayında bakım çalışması yapıldığı ifade edilirken, kaza noktasındaki dolgunun yağışla çökmüş olması bakımın yeterli düzeyde yapılmadığını gösteriyor. Bakım sırasında bölgenin yağış potansiyeli göz önüne alındı mı, gerekli zemin etütleri yapıldı mı soruları ortada duruyor.
Ayrıca yıllarca tren güzergâhlarında görevli personeller tarafından kontroller yapıldığı ve toprak kaymalarının, bozulmaların olduğu bölgelerin bu sayede tespit edilebildiği biliniyor. Sol’a konuşan demiryolu uzmanı bir mühendisin ifadeleri taşeronlaşma politikalarının kaza üzerindeki etkilerini gösteriyor:“Kazanın teknik sebeplerle açıklanabilir olmasının yanında özelleştirme uygulamaları ile ilgili yanı da bulunmaktadır. Demiryolunda yukarıda anlatılan benzeri arızaları önceden tespit etmek ve gerekli birimlere haber vermek üzere yol bekçileri görev yapardı. Ancak personel sayısının azaltılması ve “şirketleşme” politikaları neticesinde böylesi unvanlarda çalışan emekçiler tasfiye edilerek insan faktörü devre dışı bırakıldı. Yol bekçisi o bölgede görev yapıyor olsaydı yol altyapısının bozulduğunu ihbar edebilir ve kazayı önleyebilirdi.”.
Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası Başkanı Hasan Bektaş da bunu doğruladı: “Emniyet tedbirleri maliyetli olduğu için kaldırıldı. Yol bekçileri olsaydı böyle bir kaza olmazdı”.
Böylesine insan hayatının teslim edildiği alanlarda taşeron sisteminin egemen hale gelmesi benzeri kazaları kaçınılmaz kılıyor. AKP’nin rant getiren her türlü kamusal işi kendine yakın patronlara havale ederken, ahbap çavuş kapitalizmi şirketler üzerindeki hesap sorulabilirliği ortadan kaldırıyor. Bugüne kadar yaşanan kazalarda dikkat edilecek olursa iktidarın ilk yaptığı şey sorumlulardan hesap sormak yerine kazalarla ilgili yayın yasağı yapmak oldu.
Muhtemelen Çorlu’da onlarca insanı kaybettiğimiz kazanın üzeri de Pamukova gibi örtülecektir. O gün Ulaştırma Bakanı olan Binali Yıldırım kazanın ardından “Ben çok rahatım. O direksiyonu ben kullanmıyorum ki kardeşim…” demiş ve rahatlığının karşılığını sonraki dönemde başbakanlık koltuğuna oturarak almıştı.
Tesadüf ki Çorlu’daki kazanın ardından Erdoğan padişahlara yaraşır bir törenle cumhurbaşkanlığına oturacak. Medyada da gördüğünüz üzere bütün manşetler bu törenin ihtişamına ayrılmış durumda. Para basmalar, mehterli karşılamalar, Ortadoğu, Afrika ve Türki Cumhuriyetlerden gelen her biri birbirinden kıymetli (!) devlet adamları… Padişahın iki dudağına bakan bürokratlar… Sıraya girmiş kapıkulları… Sanırsınız daha bir gün önce feci şekilde can verenler bu ülkenin insanları değil. Suudi kralının ölümünü 3 günlük ulusal yasla karşılayanlar, bu kadar can kaybının üzerine muktedirin tahta çıkış törenini bin bir şaşaayla kutlamaktan geri durmuyorlar.
Aslında ülkenin kaderi de Çorlu’daki trenden farklı değil. Hepimiz Erdoğan diktası altında ne zaman gerçekleşeceğini öngöremediğimiz bir felakete doğru sürükleniyoruz.