Mısır'daki Son Çatışma – Arap Baharı Kan Tazeliyor (mu?) – Veli Umut Arslan

17 Ekim, 2012
 12 Ekim’de Kahire’de Müslüman Kardeşler (MK) ile sol ve liberal güçler arasında saatler süren şiddetli bir çatışma yaşandı. Toplamda her iki taraftan 110 kişi yaralanarak hastanelik oldu. Bu çatışma, sadece Mısır’ı değil bütün Arap Baharı sürecini anlamak ve Ortadoğu’daki sınıf mücadelesinin gelişim eğilimini tespit etmek için de çok sağlam bir gösterge durumunda.

MK’li Mursi’nin iktidara gelişinden sonra farklı gruplar arasında gerçekleşen bu ilk çatışma, yüksek mahkemenin Mübarek karşıtı ayaklanmalar sırasında halka saldıran devlet görevlilerinin beraat ettirmesini protesto eden gösterilerde yaşandı. Protestolar sırasında kimi gruplar hedefi genişletmiş, iktidarda 100. gününü dolduran Mursi’yi de hedef tahtasına geçirmişti. Mursi karşıtlarının bileşimini sol ve laik liberaller oluşmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %22 oyla kıl payı ikinciliği ve ikinci turu kaçıran sol Nasırcı Hamdun Sabbahi’nin partisi Mısır Halk Hareketi, kendisini “Troçkist” olarak nitelendiren Devrimci Sosyalistler adlı grup, 6 Nisan Hareketi, liberal Wafd Partisi, Muhammed el-Baradey’in Anayasa Partisi, Mısır Sosyal Demokrat Partisi, Demokratik Devrimci Birlik gibi oluşumların taraftarları Mursi karşıtı sloganlar atmaya başlayınca MK taraftarlarının saldırısına maruz kaldılar. (wsws.org)
Kitleler Mursi’yi Mübarekle özdeşleştiren sloganlar attıkları sırada MK taraftarları Sabbahi’nin kurduğu platformu yıkıp Tahrir Meydanı’nı ele geçirmeye başlayınca bir süre sonra karşıt grubun taşlı sopalı direnişi başladı. Molotof kokteyllerinin de havada uçuştuğu saatler boyu süren çatışmada kimi zaman yumruk yumruğa kavgalar yaşandı. Sabaha kadar devam eden olaylarda polis ve diğer kolluk kuvvetlerinden kimsenin ortalıkta gözükmemesi dikkat çekti. Devrimci Sosyalistler üyeleri kimi sokakları tıkayarak MK kitlesinin alanı tam anlamıyla ele geçirmesini önlemeye çalıştı, çatışmalar çevre sokaklara da yayılarak saatlerce sürdü. MK’ye ait iki minibüs ateşe verildi. MK karşıtı öfkenin büyüklüğü Mübarek’in devrilmesine giden süreçte olayların merkez üssü durumundaki Mahalla adlı sanayi bölgesinde MK bürosunun ateşe verilmesinde kendisini gösteriyordu.
Arap Baharında Bu Seferki Hedef Müslüman Kardeşler Olabilir
Mübarek rejiminin yıkılmasından sonra henüz Mısır’da taşlar yerine oturmadı. Mursi cumhurbaşkanı seçilmiş, meclis MK ve Selefiler arasında paylaşılmış, Mübarek kalıntıları büyük ölçüde zayıflatılmış olsa da Mısır durulmuş değil. En büyük sıkıntı kaynağı da ayaklanma sürecinin motor gücünü oluşturan, daha iyi bir yaşam özlemiyle beraber sınıfsal refleksleri olan, aynı zamanda İslami muhafazakârlıktan hoşlanmayan laik bir damara sahip emekçi ve gençlik hareketinin hala canlı olması. Bir Arap Baharı’ndan söz edilecekse bunun fitilini ateşlemiş, ruhunu ve heyecanını taşıyan bu kesimler, şimdilerde yaşanan dönüşümün sınırlarıyla büyük bir hayal kırıklığı içerisindeler.
Bahsini ettiğimiz bu sosyal taban Mübarek karşıtı dev bir harekete öncülük etmişti ama bunu kontrol edecek yaygınlık ve örgütlülükten uzaktı. En önemlisi de tutarlı olan ve de kitlelerce bilinen bir programları yoktu. Dolayısıyla bütün bunlara ve daha fazlasına sahip olan (en çok da emperyalist-kapitalist sistemin desteğine) Müslüman Kardeşler, Mübarek sonrasının asıl kazananı oldu. Emekçi ve gençlik hareketindeki canlılık sürdüğü müddetçe MK, Mübarek’in sopasını ellerinden düşürmeyecekler. Bu, belli olmuştur.
Mısır’daki muhalif gruplar demokratik kazanımların derinleştirmesini isterken Mursi yönetimimdeki 100 günde polis işkencesinde toplam 34 kişi katledildi.(wsws.org) Anayasa hazırlama süreci de tamamen meclisin yetkisi altında ağırdan gidiyor. Bu süreçte MK ve Selefiler İslami duyarlılıkla hareket ediyor. Muhalif gruplar ise mevcut bileşimiyle meclisin halkı temsil yeteneğine sahip olmadığını iddia ediyorlar. Meclis seçimlerinden sonra yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sol Nasırcı Sabbahi’nin %22 oya yükselmesi bu iddiaları doğrular nitelikte. Sabbahi’nin İskendiye ve Port Said gibi örgütlü işçi sınıfının en yoğun bulunduğu metropollerde birinci geldiğini genel olarak da büyük kentlerde büyük oy oranına ulaştığını not olarak ekleyelim. (wikipedia)
Son olaylarda sanayi havzası Mahalla’da MK bürosunun yakılmasının önemini kaçırmamak gerekiyor. Mısır’daki güçlü tekstil sanayinin merkezi olan Mahalla, 2008’de sınıf talepleriyle Mübarek karşıtı grev ve protesto hareketine sahne olmuş, büyük yankı uyandırmıştı. Bu anlamda Arap Baharı’nın başlangıcını ve merkezini bu işçi merkezinde aramak gerekir. Ayrıca 2011’deki ayaklanma sırasında işçi sınıfının örgütlediği grev hareketiyle Mübarek’i deviren asıl güç olduğunu da eklemek lazım. Bu açıdan Mahalla’da MK bürosunun ateşe verilmesi, radikalliği ile çok net ve sert bir eylemdi. İşçi sınıfının ileri kesimlerinin MK karşısındaki tutumunu da açıkça ortaya koymaktadır. Zaten küresel sermaye dostu, neoliberal ve otoriter Mursi yönetimi de işçi sınıfına ve sola yönelmiş durumda. Son çatışmadan sonra “serserilerden ve çetelerden hesap soracağız” gibilerinden tehditlere yönelmiş durumdalar, üstelik saldırgan tarafın kendileri olduğunu tüm dünya biliyorken.
Liberal eğilimliler bir yana bahsini ettiğimiz sol grupların kendisi de MK karşısında tutarlı bir duruşa sahip olamadılar. Mübarek rejiminin kalıntıları karşısında daha düne kadar MK’yi desteklemekteydiler. Hatta birçoğu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mursi’yi desteklemişti. Bu gruplar, sözde Troçkist DS dâhil olmak üzere antikapitalist bir programa sahip değiller. Mısır’ın sosyalist devrim için uygun bir ülke olmadığı görüşündeler; bu yüzden de pratikte aşamacı bir tutum alarak demokratik devrimci bu tutumla devrimin demokratik karakterinin derinleştirilmesi noktasına sıkışıyorlar. Gelgelelim bu gruplar MK’yi demokratik bir müttefik olarak desteklediler, işbirliğine gittiler. Bu sayede MK büyük bir meşruiyet ve hegemonya sağlamıştı. Ama bu beraberliğin fazla uzun sürmeyeceği belliydi. Daha 100 gün geçmeden kanlı bıçaklı bir noktaya taşındılar. Bu, Marksistler için şaşırtıcı değil tabi ki. Aynı şekilde MK’nin yakın gelecekte muhalefete karşı çok daha fazla oranlarda sertleşeceğini söyleyebiliriz. Bu konuda SDH, gönderdiği mektupla DS’yi uyarmış ve bağımsız sınıf çizgisi temelinde sürekli devrim için Leninist bir duruş sergilemesi gerektiğini ifade etmişti. Bunun dışında daha kapsamlı eleştiriler Marksist Bakış dergisinde yayınlanmıştı.
Toparlayacak olursak şunlar söylenebilir:
1) Son çatışmalar Arap Baharı’nın dinamosunun MK ile çatışma içerisine girmesinin kaçınılmazlığını göstermiştir. Benzer eğilim Tunus için de geçerlidir. Önümüzdeki süreçte gençliğin ve emekçilerin enerjisi MK’ye yöneltecek ve tutarlı karşı koyan sol unsurlar büyük bir gelişme sağlama şansına sahip olacaklardır.
2) Arap Baharı denen bir uyanışın gerçekte var olduğu son çatışmalarla bir kez daha kanıtlanmıştır. Gelgelelim Arap Baharı, örgütsüzlük, program konusundaki belirsizlik ve emperyalist kapitalizmin basıncı ile çarpık bir durumdadır. Ama yeni bir çıkış için mayalanma sürecinin yaşandığı gözükmektedir.
3) Diğer taraftan Ortadoğu’daki süreçler biribirinden farklı dinamikler içermektedir. Gençlik ve sınıf hareketinin yaşandığı Mısır ve Tunus’u bir tarafa ABD’nin önderliğindeki etnik-dinsel-aşiretsel boğazlaşmaların yaşandığı Suriye ve Libya’yı diğer tarafa koymak gerekir.
4) Bütün bu süreçlerden çıkarılması gereken en önemli sonuçlardan başında demokratik devrimin kazanımlarının ancak ve ancak devrimin süreklileşmesi ile yani işçi sınıfının toplumun ezilen diğer kesimlerinin öncüsü olarak proleter devrimle gerçeğe dönüşebileceği gerçeği gelmektedir. Mısır’daki fırsatlar ancak ve ancak bu program temelinde hareket eden sağlam bir örgüt mekanizması ile değerlendirilebilir. Hareket halindeki, sola kayan gençlik ve emekçi kesimlerinden beslenebilen, harekete katılan unsurlarla daha da güçlü ve etkili bir hale gelebilen bir aygıtı gerekliliği yakıcı bir biçimde önümüzde durmakta.
ETİKETLER