Türk-İş’in Şubat 2019 Açlık ve Yoksulluk Raporu Açıklandı: Geçim Sıkıntısı Had Safhada!
Türkiye’de yaklaşan yerel seçim gündemi burjuva medyayı neredeyse tamamen işgal etse de emekçi sınıfların gündeminde yoksulluk ve geçim sıkıntısı geniş yer kaplamaya devam ediyor. Düşük ücretler, artan işsizlik, yüksek gıda fiyatları ve enflasyon emekçilerin belini bükmeye devam ediyor.
Son olarak Türk-İş’in açıkladığı Şubat 2019 Açlık ve Yoksulluk Sınırı Raporu yoksul emekçi sınıfların yaşadığı çelişkileri somut bir şekilde ortaya seriyor. Türk-İş’in raporunda yoksulluk-açlık sınırı ve yaşam maliyeti şu şekilde ortaya koyuluyor:
- Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.028,84 TL,
- Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6.608,60 TL,
- Evli olmayan-çocuksuz bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 2.478,33 TL olarak hesaplandı.
Yukarıdaki rakamlara bakıldığında asgari ücretli bir emekçinin aldığı ücret açlık sınırı ile neredeyse aynı! Yani dört kişilik bir aile asgari ücretle ancak temel gıda tüketim masraflarını karşılayabiliyor. Bu durumda olan bir ailenin elektrik, su, doğalgaz faturalarını, çocuklarının okul masraflarını, ev kiralarını vs. nasıl karşılayacağı ise meçhul! Bunlar da dahil edildiğinde bir emekçinin dört kişilik ailesini geçindirebilmesi için asgari ücretin 3 katından daha fazla ücret alması gerekiyor. Türkiye nüfusunun yaklaşık % 43’ü asgari ücretle çalışıyor. Kısacası yaklaşık 10 milyon emekçinin aldıkları ücret nedeniyle insancıl bir yaşam sürdürebilmesi mümkün görünmüyor.
Öte yandan özellikle gıda fiyatlarındaki artış geçim sıkıntısını perçinlemeye devam ediyor. İktidar tanzim satış gibi göstermelik seçim icraatlarıyla veya polisiye tedbirlerle yürüyen “Enflasyonla Topyekün Mücadele” kampanyasıyla fiyatları baskılasa da seçimlerden sonra yangının daha da büyümesi bekleniyor. Nitekim iktidar sopasının korkusuyla birçok market meyve-sebzede zararına satış gerçekleştiriyor. Türk-İş’in yayınladığı verilerde de Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 1,00 oranında artarken, yılın ilk iki ayında fiyatlardaki artış yüzde 4,52 oranında oldu. Gıda enflasyonunda son oniki ay itibariyle artış oranı yüzde 23,97 olarak hesaplanırken, yıllık ortalama artış oranı ise yüzde 18,86 oldu.
Türkiye’de Erdoğan rejiminin emekçi sınıfların yaşadığı sıkıntılara çözüm bulması imkânsız. Nitekim böyle bir dert de yok. Gençler işsizlikten intiharlara sürüklenirken, milyonlarca emekçi ay sonunu nasıl getireceğini hesaplamaktan helak olurken Erdoğan ve avaneleri için önemli olan tek bir şey var: Saray rejiminin bekası. Karşısında yer alan CHP, AKP ve MHP’den nasıl daha sağcı görünebilirim derdine düşerken; muhalefetin bir diğer öznesi olan HDP’nin ise doğal olarak gündemini Kürt ulusal sorunu belirliyor. Raporu hazırlayan Türk-İş ve DİSK ise işçi sınıfının ayağına sağdan ve soldan vurulmuş birer pranga olarak varlık gösteriyor. Kamu emekçilerinin mücadele aracı olması gereken KESK ise aynı şekilde bürokratik bir hantallıkla hareket edemez hale gelmiş durumda. Türkiye tarihi boyunca emekçi sınıflar sağından sosyal demokratına kadar bütün iktidar biçimlerini yaşadı ve hepsi yoksulluğuna yoksulluk kattı. Bir şeylerin kökten değişmesi isteniyorsa geriye tek bir seçenek kalıyor: İşçi sınıfının sosyalist öncüsünü yaratmak…