Metin Akpınar ve Müjdat Gezen Yalnız Değildir!
Seçimler yaklaştıkça iktidarın uyguladığı gerilim ve kutuplaştırma politikası sertleşiyor. İktidara muhalefet eden sanatçı ve gazeteciler hedef gösterilmeye devam ediliyor.
Geçtiğimiz hafta FOX TV’den Fatih Portakal hedefteydi. İktidar ve havuz medyası Portakal’a tehditler savurmuş, hatta Erdoğan adeta geçmişteki faili meçhulleri akla getirircesine enseni patlatırlar diyerek tehditleri uç noktaya taşımıştı.
Bu hafta ise hedefte Metin Akpınar ve Müjdat Gezen var. Halk TV’de yapılan Halk Arenası programında Akpınar “Bireylerin özgür iradesiyle geleceklerini tayin edebildikleri rejim demokrasidir. Bizim polarizasyondan, bu kargaşadan kurtulabilmemizin tek çaresi de demokrasi diye düşünüyorum. Oraya ulaşabilirsek ne ala, kavga dövüş olmaz, biz bu işin içinden çıkarız. Ulaşamazsak her faşizmin olduğu gibi, karşılaştığı gibi belki liderini ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki adı geçen başka liderlerin yaşadığı gibi kötü sonlar yaşayabilir ama bize yazık olur, biz harap oluruz… Kim Rusya’ya döndüyse, iktidardan gitti onu da söyleyeyim. Adnan Menderes de randevu almıştı ihtilal oldu. Süleyman Demirel aynı şekilde Kuzey’e döndüğünde ihtilal oldu. Bakalım darısı kimin başına.” sözlerini dile getirmişti. Gezen’de aynı programda “Herkesi azarlıyor, herkese parmak sallıyor, millete ‘haddini bil’ diyor. Bak Recep Tayyip Erdoğan, sen benim, bizim vatanseverliğimizi sınayamazsın. Haddini bil” ifadelerini dile getirmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise dün katıldığı bir programda Akpınar’ı “Beni ipe götüreceklermiş. Bunu sanatçı görünümü altındaki müsveddeler yapıyor. Senin her yerin sanatçı olsa ne yazar. Biz bu yola farklı çıktık. Senin haddine mi? Biz şahadete inanmış insanlarız. Biz bunların bedelini rahatlıkla ödemeye hazır insanlarız. Bunlar sanatçı müsveddesi, yargıya hesabını versinler. Bunun bedelini ödeyecekler. Bu ülkenin cumhurbaşkanını ipte sallandıracaksın… Şimdi git yargıda bedelini öde.” sözleriyle hedef almıştı. Yıllardır bildiğimiz senaryo burada da aynı şekilde işledi: Savcılar harekete geçti ve Akpınar hakkında soruşturma başlatıldı, bugünse Akpınar ve Gezen gözaltına alınarak savcılığa ifadeye götürüldü.
Erdoğan’ın tehditleri yandaş medyada da coşkuyla desteklendi. Lağım çukurunun en dibinde yer alan Akit gazetesinde Müjdat Gezen ile ilgili olarak burada kullanmaktan imtina ettiğimiz ağır hakaret içeren bir manşet kullanırken, birçok köşe yazarı öfkelerini kusmaktan geri durmadı.
Erdoğan diktatör olmadığının bir göstergesi olarak bugüne kadar seçimleri ve onun üzerinden var olan “demokrasi” illüzyonunu sıkça kullandı. Evet, belki Türkiye’de milyonlarca insanın önüne hala bir sandık konulabiliyor. Fakat yakın geçmişimizdeki birçok seçimde saray rejimi kendisini ayakta tutabilmek için bir tek adam diktatörlüğünün yapabileceği her şeyi yaptı: Muhalefet üzerinde kurulan polisiye baskılar, eylem ve propaganda yasakları, medya üzerinde kurulan tahakküm ve muhalefetin söz söyleme olanaklarının elinden alınması, toplumsal ayrışma noktalarının (Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Laik-Muhafazakâr gibi) özel olarak kaşınması, devlet olanaklarının AKP ve Erdoğan için özel olarak seferber edilmesi, seçim günü yaşanan yolsuzluklar, hırsızlıklar, baskılar… Varolan rejimi AKP diktatörlüğü olarak tanımlamak için çok fazla neden mevcut. Yerel seçimler yaklaştıkça bu baskı rejiminin aynı şekilde devam edeceği, topluma yeni düşmanlık tohumlarının ekileceği, kutuplaşmanın artırılacağı öngörülüyordu. Erdoğan bugün Metin Akpınar’ı, Müjdat Gezen’i olduğu gibi yarın kendi iktidarı için ciddi bir tehdit oluşturup oluşturmadığına bakılmaksızın bir başkasını bu amaçta kullanacaktır. İktidarının krize sürüklediği, emekçileri sefalete mahkûm ettiği Türkiye’de bu tarz gerçeklerin konuşulmasının önüne geçmek için din ve milliyetçiliği daha fazla kullanacaktır.
Bu aşamada Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in söylemlerine katılıp katılmamak günümüzde tali bir tartışma konusu olarak kalacaktır. Dikta rejimi için kişinin ne söylediği çok fazla önem arz etmiyor, önemli olan onu manipüle ederek kendi söylemlerinin hedefi haline getirip getiremeyeceğidir. Bugüne kadar Türkiye tarihinde bunu Erdoğan kadar başarılı bir şekilde yapan çok az kişi çıktı. Bu etrafa düşmanlıklar saçan dil sırası gelen herkese saldırmaktan çekinmeyecektir. Bu nedenle Metin Akpınar ve Müjdat Gezen gibi isimlerin susturulmasının karşısında durmak bundan sonra özgür bir şekilde konuşabilmek isteyen herkesin görevidir.